Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 972
  • Öğe
    Acer negundo L. ve Acer pseudoplatanus L. fidanlarında kuraklık ve uv-b streslerinin bazı anatomik, morfolojik ve fizyolojik karakterler üzerine etkisi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Çobanoğlu, Hatice; Kulaç, Şemsettin
    İklim değişikliği, atmosferdeki sera gazlarının artması ve doğal süreçlerin etkisi ile küresel sıcaklık artışına neden olan bir durumdur. Bu sıcaklık artışı, dünya genelinde birçok çevresel etkiye yol açmaktadır. Bu etkilerden iki tanesi güneşten gelen zararlı bir elektromanyetik ışın türü olan UV-B radyasyonu ve kuraklık olarak adlandırılan şiddetli su sıkıntısıdır. UV-B radyasyonun artması bitkilerde bitkiler de üreme ve büyüme süreçlerini etkileyebilir. Kuraklık, ekosistemdeki değiştirerek bitki ve hayvan türlerinin hayatta kalma şansını azaltabilir. Bitkiler, çevresel faktörlerden etkilenebilen canlı organizmalardır. Hem UV-B radyasyonu hem de kuraklık, bitkiler üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Bu çalışmada iki farklı fidan türü kullanılarak; Acer negundo (Dişbudak Yapraklı Akçaağaç) ve Acer pseudoplatanus (Dağ Akçaağacı) fidanlarında UV-B radyasyonu ve kuraklık stresine karşı bitkilerdeki anatomik, morfolojik ve fizyolojik karakterlerin tepkisi araştırılarak, akçaağaçlarda meydana gelen değişiklikler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma sonucunda, artan UV-B radyasyon miktarına karşı A. negundo fidanlarının daha toleranslı olduğu, A. pseudoplatanus fidanlarının ise kuraklık şiddetine daha toleranslı olduğu görülmektedir. Anotomik karakterleri incelendiğinde, A. negundo ve A. pseudoplatanus'un kuraklık ve UV-B stresine karşı farklı tepkimeler gösterdiği belirlenmiştir. Her iki türde de lif çeper kalınlığının kontrol gruplarına göre aynı anda hem kuraklık hem de UV-B radyasyonuna maruz kalan fidanlarda azaldığı gözlemlenmiştir. Morfolojik karakterler incelendiğinde stoma boylarının ve eninin genel olarak kuraklık ve UV-B stresinden önemli düzeyde etkilenmediği belirlenmiştir. Ancak yüksek doz UV-B radyasyonuna maruz kalan fidanlarda stoma enini arttırdığı, aynı anda hem yüksek doz UV-B hem de kuraklık şiddetine maruz kaldıklarında ise por boyunun azaldığı belirlenmiştir. Bitki gaz değişim parametrelerinin kontrol gurbu değerlerine göre kuraklık stresi ile azaldığı ancak UV-B stresi ile fazla değişkenlik göstermediği belirlenmiştir. Bitki transpirasyon miktarının kuraklık etkisi ile azaldığı, UV-B radyasyon miktarı ile arttığı belirlenmiştir. Bitkinin kuraklık stresinin etkisini azaltmak için transpirasyonu azaltmış olabileceği ve UV-B radyasyonunu bitki gelişimi için kullanmak amacıyla transpirasyonu arttırmış olabileceği düşünülmektedir. Sonuç olarak, A. negundo ve A. pseudoplatanus fidanlarının uygulamalara göstermiş olduğu tepkilerin uygulamalar ve türler arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Bitkilerin aynı uygulamalara farklı tepkiler vermesinin ve streslere karşı göstermiş oldukları tepkilerin sebepleri hala belirsizliğini korumaktadır. Bundan dolayı odunsu türlerin streslere karşı tepkilerinin daha detaylı olarak araştırılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Orta ölçekli kentlerde sürdürülebilirlik gösterge setinin oluşturulması: Düzce ve Bilecik illerinde değerlendirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Çoban, Gamze; Uzun, Osman
    Kentler insanların yaşam kalitesini artıran sosyo-ekonomik gelişmelerden dolayı çekim merkezi olarak görülmektedir. Nüfus projeksiyonları incelendiğinde 2050 yılına kadar dünya nüfusun üçte ikisinden fazlası kentsel alanlarda yoğunlaşacağı belirtilmektedir. Ancak artan nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmasında kentsel alanların kontrolsüz büyümesi doğal kaynaklar üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Bu yüzden sınırlı doğal kaynakların gelecek nesillerin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılarak sürdürülebilir kentleşme anlayışının benimsenmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir kentleşme doğal kaynakların rasyonel kullanımını sağlayan, yenilenmeyen kaynakların kullanımını en aza indirgeyen, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayarak sosyo- ekonomik açıdan yaşam kalitesinin arttırmayı hedeflemektedir. 1992 yılında Rio Konferansının önemli çıktılarından birisi Gündem 21 belgesi olup, sürdürülebilir kentsel gelişmenin değerlendirilmesinde göstergelerin önemli bir araç olduğu vurgulanmaktadır. Göstergeler kentsel alanlarda mevcut duruma ilişkin bilgileri rasyonel veriler ışığında anlamlılık kazandırır. Bu çalışmanın amacı, orta ölçekli kentlerin sürdürülebilir gelişimini sağlayacak uygun gösterge setlerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesine yönelik yöntem yaklaşımı ortaya koymaktır. Bu bağlamda sürdürülebilir kalkınmanın üç temel bileşeni olan çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğine yönelik belirlenen göstergeler aracılıyla sürdürülebilirlik performansları hesaplanmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Bilecik ilinin çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından performans puanının iyi olduğu tespit edilmiştir. Düzce ilinin çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından almış olduğu performans puanı orta olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak bu çalışma gelecek çalışmalarda araştırmacılara sistematik olarak uygun gösterge setlerinin geliştirmelerinde önemli bir yol gösterici niteliğindedir. Böylece göstergeler aracılıyla kentlerin sürdürülebilir gelişimleri ile ilgili karşılaşılan sorunları tespit edilebilmesi ve bu sorunların çözümüne yönelik karar vericilere politika geliştirebilme, geliştirilen politikaların izlenmesi yoluyla gerekli revizyonların yapılmasına olanak sağlamaktadır.
  • Öğe
    Rekreasyonel faaliyetlerin ekosistem bileşenlerine etkilerinin mesafe ile değişimlerinin belirlenmesi: Yedigöller Milli Parkı örneği
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Çetin, Gülcan; Müderrisoğlu, Haldun
    Korunan alanlarda rekreasyonel faaliyetler, dünyada ve ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır. Milli parklar da korunan alan niteliğinde olup, turizm ve rekreasyon için yüksek kaynak değerlerine sahiptirler. Literatür araştırması, rekreasyonun etkilerini tespit etmeye çalışan, sınırlı alan gözlem verilerine göre yapılmış araştırmaların varlığını gösterse de, farklı rekreasyonel faaliyetlerin etki zonlarını belirlemeyi hedefleyen çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmanın amacı, hassas ekosistemlere sahip olan Yedigöller Milli Parkı'nda rekreasyonel faaliyet tiplerine bağlı olarak ekosistem bileşenlerinde oluşan değişimlerin belirlenmesi, değişimlere bağlı ekolojik etki zonlaması yapılması, sürdürülebilir turizm ve kaliteli rekreasyonun sağlanması için etki yönetim kararlarının belirlenmesidir. Çalışmanın sonuçları, yeşil mutabakat kapsamında peyzaj yönetiminin iyileştirilmesi için önleyici, erken tahmin olanağı sağlayacak ve orman içindeki korunan alanların izlenmesi ve yönetimi için karar destek sistemi oluşturacaktır. Bu amaçla, Aşıkkutlu (2013)'ün çalışmasında, rekreasyonel olanak niteliğine bağlı olarak saptanan olanak sınıfı mesafeleri kullanılmıştır. Bu çalışmaya göre alanda yapılaşmanın yoğunluğuna ve rekreasyonel kullanım tipine bağlı olarak farklı genişliklerde beş farklı zon dikkate alınmıştır. Kamp alanı, piknik alanı, bungalov (yapılaşma) alanı, parke kaplamalı araç yolu ve patika yol kullanımlarındaki tüm zonlardan, 20m*20 m'lik alanlarda, 3 adet rastgele seçilmiş noktalardan örnekler alınmıştır. Gözlem formlarından yararlanarak kaynak değerlerin mevcut durumu tespit edilmiştir. Ayrıca rekreasyonel kullanım tipine bağlı kullanıcı yoğunluğu da gözlemlenmiştir. Bu çalışmalar alanda mevsimlere bağlı olarak 1 sene boyunca sürdürülmüştür. Faaliyetlerin vejetasyona ve toprağa olan baskıları, alan gözlem formlarından elde edilen puanlamaya göre belirlenmiştir. Gözlem formları, aktivite alanlarında doldurulmuş, puanlara göre ekosistem bileşenlerinin durum analizi yapılmıştır. Tüm verilerin zonlara ve kullanımlara göre farklarını belirlemek için varyans analizi uygulanmış ve çıkan farkın yorumlanması için Tukey analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgular sonucunda rekreasyonel faaliyet tiplerinin etkileri zonlanmış olup, Aşıkkutlu (2013)'ün çalışmasında kullandığı olanak sınıfı mesafeleriyle karşılaştırılması yapılmıştır. Form değerlendirme puanına ilişkin ortalamaların karşılaştırıldığı Tukey testi sonuçlarına göre ekolojik göstergeleri en olumsuz etkileyen kullanım tipleri yapılaşma ve piknik kullanımları olarak saptanmıştır. Etki zonlarına uygun yönetim kararları belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Ekosistem, Rekreasyon ekolojisi, Rekreasyon olanak dağılımı, Toprak, Vejetasyon
  • Öğe
    Türkiye'deki kestane (Castanea sativa mill.) popülasyonlarının genetik çeşitliliği ve iklim değişikliğine karşı bölgesel adaptasyonlarının belirlenmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Beyazyüz, Fadime; Kulaç, Şemsettin; Mutlu, Elif Gülbahçe
    Türkiye kestane üretimi açısından dünyada üçüncü sıradadır. Ancak küresel iklim değişikliğine bağlı olarak çevresel streslerin artması kestane üretiminin azalmasına neden olmuştur. Bu çalışma, ülkemizde doğal olarak yetişen kestane popülasyonlarının genetik çeşitliliğini ve kuraklık toleransındaki potansiyel farklılıklarını araştırarak koruma genetiği ve ıslah çalışmalarına katkı sağlamayı amaçlamıştır. Bu bağlamda, Türkiye'nin dört coğrafi bölgesinin yedi iline ait (Düzce, Trabzon, Ordu, Kütahya, İzmir, Antalya, Bursa) doğal kestane ormanlarından toplanan 180 Castanea sativa genotipinin genetik çeşitlilik seviyeleri ISSR ve SCoT olmak üzere iki farklı moleküler markör sistemi ile belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, iklim değişikliğine karşı bölgesel adaptasyonların belirlenmesi kapsamında sera ortamında yirmi sekiz gün boyunca kuraklık stresi uygulanan altı popülasyona ait (Düzce, Bursa, Deli Sargın, Selge, Ovacık, İbradı) kestane fidanlarının fizyolojik (klorofil konsantrasyon miktarı, stoma iletkenliği, terleme miktarı, net fotosentez miktarı, içsel su kullanım etkinliği ve ksilem su potansiyeli) ve biyokimyasal (prolin miktarı) parametrelerindeki değişim belirlenmiştir. Moleküler verilerden (toplam lokus sayısı, polimorfik lokus sayısı, polimorfizm bilgi içeriği ve genetik çeşitlilik) elde edilen bulgular, SCoT belirteçlerinin C.sativa popülasyonları arasındaki genetik ilişkileri belirlemede daha avantajlı olduğunu göstermiştir. Ayrıca, Düze popülasyonunun genetik çeşitliliğinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer yandan, fizyolojik ve biyokimyasal ölçümlerden elde edilen bulgular, güney popülasyonlarının (İbradı, Deli Sarnıç ve Selge) genel olarak kuraklığa toleranslı ve Bursa popülasyonunun ise kuraklığa duyarlı olduğunu göstermiştir. Bunun yanı sıra Düzce popülasyonunun da kuraklığa tolerans geliştirdiği belirlenmiştir. Moleküler, fizyolojik ve biyokimyasal verilerinden elde edilen bulgular ışığında, Düzce popülasyonun kuraklığa tolerans seviyesinin yüksek olması daha yüksek genetik çeşitliliğe sahip olmasından kaynaklanmıştır. Bu bağlamda Düzce popülasyonunun kuraklığa adaptasyon geliştirdiği söylenebilir. Sonuç olarak yapılacak koruma genetiği ve ıslah çalışmalarında Düzce popülasyonu önerilebilir.
  • Öğe
    Türkiye sulak alanlarının genel değerlendirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Yiğit, Furkan Salih; Keten, Akif
    Bu çalışma Türkiye sulak alanlarının genel değerlendirmesini yapmaktadır. Global bir sorun haline gelen su kıtlığı kavramına karşı 'su fakiri' olarak değerlendirilen Türkiye'de sınırları dahilinde bulunan sulak alanların ne kadar değerlendirildiğinden, nasıl kriterler üzerinden kategorize edildiğinden ve alınması gereken önlemler incelenmiştir. Aynı zamanda dünya üzerinde sulak alanların kriterleri irdelenmiştir. Uluslararası kabul görmüş Ramsar Sözleşmesine göre sulak alanlar sınıflandırılmıştır. Türkiye'de bulunan sulak alanların değerlendirilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün veri tabanı olan Ulusal Sulak Alan Envanteri Yönetim Bilgi Sistemi (SAYBİS) ve Harita Genel Müdürlüğü'ne ait yazılımla su yüzeylerini tespit ederek ortaya çıkarılan verilerden faydalanılmıştır. Türkiye'deki sulak alanlar büyüklük, yükseklik basamağı, çevre, su kimyası, hidrolojik havzalara dağılışı ve yağış miktarı gibi kriterler doğrultusunda kategorize edilerek genel bir değerlendirme ortaya çıkarılmıştır. SAYBİS'e göre toplam 2 594 sulak alanın toplam alanı 1 491 936 ha'dır. Bu alanların %48'i doğal sulak alanlardır. Toplam sulak alanların yükselti basamaklarına göre dağılımı birbirine yakın olsa da adet olarak yükseklikle, doğal sulak alanlar doğru, yapay sulak alanlar ters ilişkilidir. Doğal sulak alanların %40'ı 1 ha'dan küçüktür. pH değeri ve Biyolojik oksijen ihtiyacı sulak alanların yükseltisiyle ters orantılıdır. Türkiye'de toplam 26 hidrolojik havzanın içinde barındırdığı sulak alanlar, havzaların alanlarına oranlandığında tüm havzalarda ortalama sulak alanı %1 ile %5 arasında değişmektedir. Gelecek nesillere sağlıklı ve canlı bir dünya bırakabilmek için sulak alanlarımızı korumak ve sürdürmek büyük bir öncelik olmalıdır. Koruma çabaları, hükümetler, yerel topluluklar, sivil toplum kuruluşları ve bireyler arasında iş birliği gerektirir.
  • Öğe
    Eskişehir ilinde bir yağış havzasında farklı arazi kullanımlarının su kalite parametrelerine etkisi
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Arslan, Nihat; Özcan, Mehmet
    Su yeryüzünde yaşayan tüm canlıların gereksinim duyduğu en önemli doğal kaynaklardan biridir. Bu kadar büyük bir öneme sahip olan suyun kalitesi sanayileşme ve nüfus artışına paralel olarak bozulabilmektedir. İklim ve arazi kullanımı su kalitesini etkileyen iki önemli faktördür. Özellikle kurak ve yarı kurak iklim özelliklerine sahip bölgelerde arazi kullanımı ve su kalitesinin kontrolü, diğer bölgelere nazaran daha da büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada yarı kurak iklim özellikleri gösteren Eskişehir ili sınırları içerisindeki Çöppınarı dere havzasında farklı arazi kullanımlarının (orman, mesire ve tarım) bazı su kalite parametreleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Çalışmada tarımsal amaçlı arazi kullanımının orman ve mesire amaçlı kullanıma oranla suların kalsiyum (Ca+2), magnezyum (Mg+2), sodyum (Na+), potasyum (K+), klorür (Cl-), sülfat (SO4-2) ve elektriksel iletkenlik (EC) değerlerinin önemli oranda artırdığı belirlenmiştir. Bu nedenle tarımsal amaçlı arazi kullanımında özellikle gübre kullanımında daha dikkatli olunmalıdır. Bu tür arazilerin yoğun olduğu akarsularda belirli dönemlerde su kalitesi ölçümleri yapılarak gerekli tedbirler alınmalıdır.
  • Öğe
    Çanakkale Bayramiç ilçesi Kara Menderes Irmağı yakın çevresindeki leylek (Ciconia ciconia (L., 1758)) kolonisinin üreme biyolojisi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Uzunoğlu, Mert; Keten, Akif
    Leylekler(Ciconia ciconia), sembolik bir kuş türü olarak bilinir ve birçok kültürde şans, bereket ve doğurganlık sembolü olarak kabul edilir. Bu nedenle, Leyleklerin yaşam öyküsü ve davranışları, çevrelerinde ilgi uyandırmaktadır. Leylekler, uzun bacakları, uzun boynu, beyaz tüyleri ve siyah kanat uçları ile tanınan büyük kuşlardır. Genellikle tarlalarda, sulak alanlarda ve açık çayırlık alanlarda yaşarlar. Bu çalışmanın amacı, Çanakkale Kazdağları bölgesinde Leylek popülasyonunun üreme başarısını incelemektir. İlk olarak 2021 Mart ayında, bireylerin yuvaya dönüş süreciyle birlikte araştırmalar başlamıştır. Alanda ilk üreme faaliyeti 17 Mart 2021 tarihindeki gözlemle tespit edilmiştir. Toplam 15 leylek yuvası belirlenmiş ve çalışma yılı için 12 yuvada üreme faaliyeti tespit edilmiş ve bu yuvalar periyodik 22 kez gözlenmiştir. Kuluçka faaliyeti olan yuvalarda toplam 49 yumurta, bu yumurtalardan 38 yavru çıkışı olmuş ve sonuçta 22 bireyin yuvadan başarılı şekilde uçtuğu belirlenmiştir. Toplam yavru çıkış oranı %78'dir. Toplam yumurta sayısına göre bağımsızlığını sağlıklı bir şekilde kazanan birey oranı %45'tir. Üreme faaliyeti gerçekleşen 12 yuvanın 9'unda üreme başarılı olmuştur. Yetişkinler tarafından besin kalitesi, sürekliliği, yavru yetiştirme başarısını etkilemektedir. Ancak, yuva yüksekliği veya konumu yetiştirme başarısını etkilememiştir. Çalışılan popülasyonun üreme başarısı, besin mevcudiyeti, yetişkin, civciv ölüm oranı veya yuva yeri mevcudiyeti ile sınırlı görünmemektedir. Bu nedenle, Türkiye'de yuva yapan göç sırasında veya kışlakta ölümle ilgili faktörler daha önemli rol oynayabilir.
  • Öğe
    Ilıman iklim koşullarında park ve bahçelerde kullanılan çim türlerinin kuraklık stresi altında incelenmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Kutlu, Büşra; Eroğlu, Engin
    Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklığın, günümüzün ve geleceğimizin kaçınılmaz sorunu olduğu açıktır. Kuraklığın artmasına sebep olan gereksiz ve bilinçsiz kullanılan su miktarını azaltmak alınabilecek önlemlerden biridir. Çim alanların su isteği fazla olmasına rağmen çok geniş alanlarda kullanılması durumu bu çalışmanın konusunu belirlemede yardımcı olmuştur. Çim türlerinin hatalı seçimi ve buna paralel olarak yanlış sulama stratejileri ile böylesine büyük alanların sulanmasında çok fazla su israf edilmektedir. Yapılan çalışma ile kuraklığa daha dayanıklı türlerin az su tüketimiyle bu soruna çözüm olabileceği ve bu türlerin su kıtlığında bile gelişimini sürdürebileceği düşünülmektedir. Sera ortamında, gündüz sıcaklık 25°C, gece sıcaklık 20°C ve yaklaşık olarak %70 nem oranı ile ılıman iklim şartları sağlanmıştır. Çalışmada piyasa araştırması yapılarak, sıklıkla kullanılan iki farklı çim karışımı seçilmiştir. Her iki karışım için, 5'er viyol olmak üzere toplam 10 viyol çim ekimi gerçekleştirilmiştir. İlk bir ay boyunca tüm viyollere haftada 2 kez olmak üzere aynı sulama rejimi uygulanırken, ikinci ay boyunca her bir karışım için 5 farklı sulama rejimi ile sulanmıştır. İkinci ayın sonunda ise kısa biçim yapılarak yine aynı sulama takvimine devam edilmiştir. Bir ay daha bu döngü sağlanarak son kez kısa biçim gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında sürgün boyu uzunluğu, yaş-kuru ağırlıklarının ölçümü yapılmıştır. Alınan örneklerle laboratuvar ortamında biyokütle analizi gerçekleştirilmiştir. Sürgün boyu ve yaş-kuru ağırlık ölçüm sonuçları ile Tek yönlü Varyans Analizi (One-way ANOVA) yapılmıştır. Biyokütle analizi sonucu nem, kül, klor, flor, karbon, azot, hidrojen miktarı elde edilmiştir. Bu veriler, ölçülmüş olan boy ve yaş kuru ağırlıklarla birlikte PCA (Temel Bileşen Analizi) ve Cluster (Kümeleme) analizleri yapılarak değişkenler arasındaki ilişkiler irdelenmiştir. Uygulamalar sonucunda her iki karışımında haftada bir kez sulanarak, kısa biçime dayanıklı olduğu ve tekrar yeni sürgün verdiği görülmüştür. Ilıman iklim bölgesinde bulunan veya iklim değişikliği sonucu ılıman iklim bölgelerine dönüşecek alanlarda, çim uygulaması gerçekleştirilirken Festuca arundiacea, Lolium perenne ve Poa pratensis türlerinin daha az su tüketimiyle geliştiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Çakal eriğinin (Prunus spinosa L.) tohum teknolojisi üzerine bir araştırma
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Gülay, Muhammet; Çiçek, Emrah
    Çakal eriği (ÇE, Prunus spinosa) boylu çalı formunda, dikenli bir bitki olup meyveleri insan sağlığı ve yaban hayatı için değerlidir. Bol miktarda C vitamini ve yararlı antioksidan içermektedir. ÇE zorlu ekolojik koşullara toleranslı olması nedeniyle marjinal alanların ağaçlandırılması ve peyzaj düzenlemesi için kullanışlı bir bitki türüdür. Tahrip görmüş alanlarda, yol kenarlarında ve ekoton bölgede sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Çok yönlü faydaları ve geniş doğal yayılışına karşın türün tohum teknolojisi üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. ÇE tohumlarında hem kabuk hem de embriyo kaynaklı çimlenme engeli bulunmaktadır. Bu durum türün fidanlıklarda tohumla üretimini sınırlamaktadır. Bu çalışmada, Yığılca (Düzce) ve Mengen (Bolu) orijinlerinden toplanan ÇE tohumlarının önce bazı morfolojik tohum özellikleri belirlendi. Daha sonra çimlenme engelini gidermek amacıyla tohumlara 13 farklı ön işlem uygulandı. Ön işlemler; kontrol, katlama, GA3 uygulaması ve sülfürik asit uygulaması gibi farklı ön işlem kombinasyonlarını içermektedir. Ön işlem gören tohumlar 20°C sabit ve 10/20°C (16/8 saat) değişken sıcaklıkta laboratuvarda çimlendirildi ve ayrıca sera ortamına ekildi. Son olarak, hiç ön işlem görmemiş tohumlar dış ortama ekildi. Morfolojik tohum özellikleri bakımından orijinler arasında önemli farklılık bulunmamaktadır. Laboratuvar sonuçlarına göre; orijinin çimlenme yüzdesine (ÇY) etkisi önemsizken (p>0,05), ön işlem ve çimlendirme sıcaklığının etkisi önemli bulundu (p<0,05). Ayrıca orijin x ön işlem ve ön işlem x çimlendirme sıcaklığı etkileşimlerinin çimlenmeye etkisi önemlidir (p<0,05). Tohumlar değişken sıcaklıkta daha yüksek oranda çimlendi. En yüksek ÇY, 3 hafta sıcak katlama sonrası kabuk kırılarak 100 ppm GA3 (Giberellik asit) uygulanan ön işlemde sağlandı. Sera çimlenmeleri laboratuvar çimlenme sonuçlarına benzerlik gösterdi. Ön işlem uygulanmadan dış ortama ekilen ÇE tohumları ise çimlenme yüzdesi bakımından orijinler arasında önemli farklılık gösterdi.
  • Öğe
    Batı Karadeniz Bölgesi orman fidanlıklarındaki böcek türlerinin tespit edilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Öztürk, Nuray; Yüksel, Beşir
    Bu çalışmada, Batı Karadeniz Bölgesi'ndeki orman fidanlıklarında bulunan böcek türleri üzerine bir araştırma yapılmıştır. Çalışma alanı olarak seçilen beş il ve bu illerde bulunan 7 farklı orman fidanlığındaki böcek örnekleri; çukur tuzakları, atrap, ışık tuzakları, feromon tuzakları ve gözle kontrol yöntemleri kullanılarak 2021-2022 yılları Mayıs ve Eylül ayları arasında toplanmıştır. Bulunan örnekler plastik kap ve tüplere konularak laboratuvara taşıması yapılmıştır. Ergin böcek örnekleri morfolojik olarak stereo mikroskop altında tanımlanmıştır. Örneklerin teşhisleri ilgili literatür ve alanında uzman bilim insanları tarafından gerçekleştirilmiştir. Meşe gal arısı ve yaprakbiti türleri moleküler yöntemler kullanılarak da teşhis edilmiştir. Taramalı elektron mikroskobu ve stereo mikroskop kamera kullanılarak bazı türlerin aedeagi, dişi üreme organları ve vücut bölümleri fotoğraflanmıştır. Çalışmada 4 takım, 16 üst familya, 26 familya, 50 alt familya, 77 tribus, 92 cins, 105 türü temsil eden 710 birey kaydedilmiştir. Meşe gal arısı %97,87 benzerlik ile Cynips quercusfolii; yaprakbiti ise %99,69 benzerlik ile Cinara cedri olarak tanımlanmıştır. İçerdiği tür sayısı bakımından en fazla bulunan takım sırası ile Coleoptera, Hemiptera, Lepidoptera ve Hymenoptera olmuştur. En fazla birey feromon tuzaklarında kaydedilirken, en düşük birey sayısı ise çukur tuzaklarında kaydedilmiştir. Toplanan böceklerden 288'i 2021 yılında, 422'si ise 2022 yılında bulunmuştur. Shannon-Wiener ve Simpson çeşitlilik indeks sonuçlarına göre Muzaffer Büyükterzi ve Çayırköy Orman Fidanlıkları, sırası ile 3,231 ve 0,946 ile en yüksek çeşitliliğe sahip fidanlıklar olarak belirlenmiştir. Margalef tür zenginliği indeks sonuçlarına göre en yüksek değere sahip fidanlık 9,360 ile Muzaffer Büyükterzi Orman Fidanlığı olmuştur. Simpson dominantlık indeks değeri en yüksek 0,169 ile Gölköy Orman Fidanlığı'nda kaydedilmiştir. Shannon entropisine dayalı olan eşitlik indisi sonuçları en yüksek 0,936 ile Çayırköy Orman Fidanlığı'nda, en düşük ise 0,722 ile Daday Orman Fidanlığı'nda hesaplanmıştır. Simpson indisine dayalı eşitlik indisi sonucuna en yüksek 0,661 ile Çayırköy Orman Fidanlığı'nda, en düşük ise 0,184 ile Daday Orman Fidanlığı'nda kaydedilmiştir. Çalışma sonucunda 13 tür Batı Karadeniz Bölgesi böcek faunası için yeni kayıt olmuştur. Ayrıca bu türlerden Thanasimus femoralis ise Türkiye'den ilk kez rapor edilmiştir
  • Öğe
    Modern ve postmodern süreçte kent parklarının sosyal sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2022) Doğan, Tuğba; Karaçor, Elif Lutfiye Kutay
    Kentler, tarihsel süreç içerisinde birtakım nedenlerden dolayı taşıdıkları anlam ve fonksiyonlar bakımından farklı biçimlerde gelişip değişime uğramıştır. 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ile başlayan yeni üretim biçimleri insanların yaşama şekli ve ilişkilerini doğrudan etkilemiş ve toplumu kapsayan değişim ve yeni düşünce sistemleri sonucunda karşımıza "modern" olarak adlandırılan yeni bir dönemin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sanayileşme ile beraber gelişmekte olan modern kent kavramı ortak yaşam alanları ile beraber konut, iş ve alışveriş bölgelerini ayrıştırmıştır. Bununla birlikte ortak kullanım alanlarının fonksiyonel bir şekilde kullanılamaması sonucunda sosyal sınıf farkları ortaya çıkmasına ve sosyal ayrışmaların yaşanmasına neden olmuştur. Bu ayrışma sınıfsal ayrımların yaşanmasına sebep olmuş ve Sanayi Devrimi'ni takip eden yıllarda yoğun kentleşme, şehrin yeni yapılanma süreci ve doğal ortamların azalması kentlerde sağlıksız yaşam koşullarını beraberinde getirdiğinden planlı kentsel yeşil alanlar olan kent parklarının önemi giderek artmıştır. Ancak çözüm odaklı kentler olarak; modernizmde sermayenin akışkanlığını kolaylaştırmak yönünde tasarlanan kent parkları, sanayileşme sonrasında kapitalist birikim sürecinde işlevselliğini kaybetmiştir. Modern kent planı birtakım eleştirilere maruz kalarak bu düşünce sistemine olan güven zedelenmiştir. Bu eleştiriler ışığında kentsel yaşamı etkisi altına alan sorunlar ve bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla birtakım çalışmalar yapılmıştır. 20. y.y'ın ortasından itibaren ekonomi, ulaşım, iletişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde tekrardan biçimlenen toplumsal yapının içinde postmodern olgu literatürde kendine bir yer bulmuştur. Ancak, günümüz kent parklarının, postmodern zamanla beraber sosyal yönü ihmal edilmiş ve başka kentsel kamusal mekanlar gibi kent parkları da piyasanın çıkarlarına göre şekillenmiş görünmektedir. Bu tez çalışması, öncelikle parkların modern ve postmodern süreçlerde sosyal sürdürülebilirlik yönünden sahip olduğu rolü irdelemeyi amaçlamıştır. Sonrasında kent parklarının sosyal grupları bir araya getirme özelliği ile dönemler içerisinde yaşanan değişimlerin mekan gelişimi üzerindeki etkisini irdelemiştir. Çalışma yöntemi olarak lazım olan esas bilgilerin elde edilebilmesi için farklı üniversite kütüphanelerinden konuyla alakalı yapılmış ulusal ve uluslararası çalışmalar ve online kaynaklar kuramsal temeller çerçevesini oluşturmuştur. Bir diğer çalışma yöntemi olarak ikincil veri analizine başvurulmuştur. Bu kapsamda kontrol listeleri oluşturulmuş ve çalışma alanlarının sahip olduğu işlevlerin geçmişten bugüne kadar amacına uygun hizmet edip etmemesi karşılaştırılmıştır. Çalışma alanlarının konumları, tarihsel geçirdiği süreç, tasarım ve planlama özellikleri ile bu süreçler içerisinde sahip oldukları işlevler internet üzerinden yapılan çalışmalar ve literatür araştırması ile incelenerek ortaya konulmuştur. Çalışma alanları olarak; modern ve postmodern süreçte planlanıp tasarlanan yurt içi ve yurt dışı kent parkları ele alınmıştır. Modern dönem için yurt içi kent parkına örnek olarak; Gençlik Parkı, yurtdışı örneği ise Central Park seçilmiştir. Postmodern süreçte yapılan yurt içi örnek çalışma alanı Harikalar Diyarı Parkı yurtdışı örneği Disneyland olarak belirlenmişitr. Modern dönem ile birlikte kent parkları, kentsel yaşamda sosyal yönden önemli bir role sahip olmuş ve toplumsal yapıyı şekillendirmek için bir araç olarak kullanılmıştır. Postmodern süreçle birlikte ise kent parkları turizm ve ticari yatırımlar için tasarımın odak noktasına yerleştirilmiştir. Aynı zamanda kent parkları bu süreçte bir dönüşüm içerisine girerek tematik park işlevi ile yeniden hayat bulmuş ve yeni rant alanları oluşturmak için toplumsal işlevlerini kaybetmişlerdir. Kent merkezinde yaşayan alt ve orta gelir sınıflarına özgü kent parkları nicelik ve niteliklerini yitirirken, üst gelir sınıflarıysa kentin çeperlerinde emniyetli ve özel yeni rekreasyon alanları oluşturmuşlardır. Sosyal ayrışmayı pekiştiren bu durumun, sonraki zamanlarda sosyal çatışmaya neden olma ihtimali göz önünde bulundurulmalı ve kentsel mekanın tüm aktörleri kentsel peyzajın en önemli bileşeni olan kent parkları üzerine karar alırken bu durumu dikkate almalıdır. Anahtar sözcükler: Kent parkları, Modernizm, Postmodernizm, Kentsel Mekan, Kentsel Planlama, Sosyal Sürdürülebilirlik.
  • Öğe
    Katılımcı yaklaşım ile korunan alanlarda ekoturizm faaliyetlerinin değerlendirilmesi: Yedigöller Milli Parkı örneği
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Yıldırım, Betül; Gültekin, Pınar
    Ülkemizde son yıllarda turizm sektörüne olan talep, nüfus artışı ve turistik ürün çeşitlendirilmesi ile artış göstermektedir. Yaz aylarında yapılan deniz-güneş-kum odaklı turizme alternatif olarak yılın 12 ayına yayılan ekoturizm, kırsal turizm, yayla turizmi, vb. doğa tabanlı turizm türleri gelişmeye başlamıştır. Türkiye'de ekoturizm faaliyetlerinin gerçekleştiği alanlar incelendiğinde, 2873 sayılı Yasa uyarınca yönetilen korunan alanların ekoturizm faaliyetlerinin yoğun olarak gerçekleştiği alanlar oldukları görülmektedir. Batı Karadeniz Bölgesinde bulunan, Bolu İli doğal ve kültürel olanakları ile ekoturizm faaliyetleri için yüksek potansiyel taşımaktadır ve bu alanların başında 1965 yılında korunan alan statüsü verilen Yedigöller Milli Parkı gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, ülkemizde gelişmekte olan ekoturizm kavramın yönelik korunan alan ziyaretçilerinin bakış açısını değerlendirmek, katılımcı yaklaşım ile korunan alanlarda yapılan ekoturizm faaliyetlerinin değerlendirilmek ve Yedigöller Milli Parkı örneği üzerinden irdelenmesidir. Bu tez çalışması kapsamında Yedigöller Milli Parkı ziyaretçilerinin bakış açılarının belirlenmesi için 396 ziyaretçiye sahada anket uygulanmış olup, istatistiki çözümleme ile ziyaretçilerin görüşleri ortaya konulmuştur. Milli Parkların tescili, ilanı, yönetimi, işletilmesi, korunması ve geliştirilmesi konusunda yetkili tek kurum olan Doğa Koruma ile Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile bu Müdürlüğe bağlı İl Şube Müdürlüklerinden alan bazında veriler (Milli Park sınırı, ziyaretçi sayıları, alanla ilgili sayısal haritalar vb.) temin edilmiştir. Katılımcı yaklaşım ile korunan alanlarda ekoturizm faaliyetlerinin değerlendirilmesi amacı ile Milli park yöneticileri, saha çalışanları ve milli parka ziyaretçi getiren tur operatörleri ile mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda Yedigöller Milli Parkı özelinde ve Korunan alanlar genelinde ekoturizm faaliyetlerinin uygulanması ve geliştirilmesine yönelik öneriler getirilmiştir.
  • Öğe
    Ormancılık alanında yayımlanmış Türkiye adresli makalelerin içerik ve bibliyometrik analizi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Öztürk, Yıldız Bahçeci; Durusoy, İdris
    Bu tez çalışmasında ormancılık alanında yayımlanmış ulusal makalelerin içerik analizi ve uluslararası makalelerin ise bibliyometrik analizi yapılmıştır. Çalışmanın materyalini ulusal makaleler kapsamında TR Dizin Dergi Listesi'nde yer alan çeşitli kriterlere göre seçilen 6 ormancılık dergisinde yayımlanmış makalelerin özetleri, uluslararası makaleler kapsamında ise Bilim Atıf Endeksi, Genişletilmiş Bilim Atıf Endeksi, Sosyal Bilimler Atıf Endeksi ve Sanat ve Beşerî Bilimler Endeksi indekslerinde taranan dergilerde Türkiye adresli ormancılık alanındaki makale özetleri oluşturmuştur. Bu makale özetlerinin, konu, anabilim dalı, ormancılık meseleleri, politikaları odaklı içeriği kodlanmıştır. İçerik analizi için MAXQDA 2022 isimli yazılım, bibliyometrik analiz için ise VOSviewer isimli yazılım kullanılmıştır. İçerik analizi yardımıyla ormancılık araştırmalarının ve özellikle de orman ekonomisi alanında odak noktasının zamansal değişimi belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca üst politika belgelerinde yer bulan ormancılık meseleleri ile yayımlanmış makaleler arasındaki bağlantılar incelenmiştir. Bibliyometrik analiz ile uluslararası dergilerde yayımlanmış araştırmaların yazar, kurum, ülke gibi çeşitli faktörlere göre ortak yazarlık durumları, atıf durumları, araştırmalarda en fazla kullanılan anahtar kelimeler ve özetlerde en fazla kullanılan kelimeler gibi çeşitli verilerin analizi yapılmıştır. Makaleler ile politika belgeleri arasında bir bağ olduğu, bölümler ile dönemler, bölümler ile dergiler, dergiler ile dönemler, ulusal ya da uluslararası olma ile dönemler arasında istatistiki olarak bir ilişki tespit edilmiştir. Sadece özet, başlık ve anahtar kelimelere bakılarak bölüm ve anabilim dalı ayrımının sağlıklı bir şekilde yapılamayacağı belirlenmiştir. Orman Ekonomisi Anabilim Dalı yayınları, Ormancılık Politikası, Orman Ekonomisi ve Orman Hukuku olmak üzere 3 farklı Bilim Dalı'na ayrılmıştır. Bu Bilim Dalları arasında en fazla çalışma Ormancılık Politikası alanında yapılmıştır. Sonuçlara göre Orman Ekonomisi Anabilim Dalı'nda ormancılığın ekonomik tarafının yanı sıra sosyal ve politik kısımlarının daha da önemli hale gelmeye başladığı ortaya konmuştur. Uluslararası çalışmalar incelendiğinde ormancılık alanında yapılmış olan çalışmaların bir artış yaşadığı, ortak yazarlık, atıf analizi gibi yapılan çeşitli analizler sonrasında Türkiye'de en üretken kurumların İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve Karadeniz Teknik Üniversitesi olduğu, orman endüstri mühendisliği bölümünün uluslararası makalelerde daha ön planda olduğu, en fazla mekanik özellikler teriminin kullanıldığı gibi sonuçlara ulaşılmıştır. Son olarak ise politika yapıcılara ve araştırmacılara bazı önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    İnsansız hava aracı ile orman yolu kazı ve dolgu hacimlerinin belirlenmesi (Bolu-Taşlıyayla örneği)
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Canyurt, Harun; Türk, Yılmaz
    Ormancılıkta üretim aktivitelerinin planlanmasında ve orman yollarının tasarlanmasında, konumsal verilere dayalı karar destek sistemleri bazı ülkelerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda, ormanlık alanların yüksek çözünürlükte ve doğrulukta sayısal yükseklik modellerinin (SYM) üretilmesinde İnsansız Hava Araçları (İHA) aktif rol almaktadır. İHA ile iş yükü azaltılmakta, zaman kazanımı ve daha hassas veriler elde edilmektedir. Orman yolu yapım işleri hakediş (olur) cetvellerinin hazırlanmasında iş yükü fazla olmaktadır. Ayrıca yol yapımı bittikten sonra yüklenici firmaya ödenecek ücret hakediş cetvellerinde bulunan kesin maliyete göre belirlenmektedir. Bu tez çalışmasında; İHA teknolojisinin orman yolu kazı ile dolgu hacimlerinin ve kazı şevi zemin klaslarının belirlenmesinde kullanılabilirliği araştırılarak, bu veriler doğrultusunda hakediş cetvellerinin hazırlanması incelenmiştir. Seben Orman İşletme Müdürlüğü sınırları içerisinde yer alan Taşlıyayla Orman İşletme Şefliği 001 kodlu orman yolunun 640 metrelik kısmı çalışamaya konu edilmiştir. Çalışmaya konu yolun yapımından önce ve sonra İHA (drone) ile uçuşlar otonom olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca hakediş kazı miktarının belirlemesi için yol yapımından sonra arazide yolun geometrik özelliklerine ilişkin ölçümler yapılmıştır. Çalışma sonucunda, İHA verileri ile 2189 m³ kazı hacmi, 4183 m³ dolgu hacmi ve 1468 m² kazı alanı, 2980 m² dolgu alanı bulunmuştur. Hakediş kazı miktarı hesabında kullanılan 292 sayılı tebliğ esaslarına göre yapılan hesaplamada ise kazı miktarı 2080 m³ olarak bulunmuştur. İHA verileri ve mevcut kullanılan yöntem arasında +%5 lik bir fark bulunmaktadır. Ayrıca alanda toprak ve küskülük zemin klasları ortofoto görüntülerinden tespit edilmiş ve arazi gözlemlerinden doğrulanmıştır. Elde edilen sonuçlar orman yolu hakedişinin belirlenmesinde İHA'ların kullanılabilirliğini ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    'Küçük Ev Hareketi' nin Y ve Z kuşağı bireylerin yer bağlılıkları yönünden değerlendirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Çizmecioğlu, Ceren; Kaya, Ayşegül
    Küçük Ev Hareketi, 1990'lı yılların sonlarında "daha az, daha fazladır" inancıyla mevcut büyük Amerikan konutlarına tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yaşam tarzında belirgin bir şekilde küçülmeyi içeren bu kavram aynı zamanda finansal özgürlük, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir mimari, özgürlük ve iyi yaşam kavramlarını da içinde barındırır. Küçük Ev Hareketi bir temel üzerinde sabit olan küçük evleri de kapsayan bir kavram olsa da "Küçük Ev" denildiğinde, yazılı ve görsel medyada sıklıkla karşılaştığımız tekerlekli küçük evler akla gelmektedir. Küreselleşme ile birlikte gelişen teknoloji insanların, nesnelerin ve bilginin de sürekli hareket halinde olmasını sağlamıştır. Artık uzaktan eğitim, uzaktan çalışma, görüntülü görüşme ve toplantılar yapılabilmekte, bulunulan yere bağlı olma gereklilikleri ortadan kalkmaktadır. Bu sebeple hareket edebilen bir konutta yaşama fikri ve yer değiştirerek yaşayabilmek mümkün olabilmektedir. Dolayısıyla, bu çalışmada küreselleşmenin sonucunda yeni yaşam şekillerini biçimlendiren hareketlilik, ilk küresel nesil olarak tanımlanan Y kuşağı ve mobil kuşak olarak da adlandırılan Z kuşağı bireylerden oluşan örneklem üzerinde incelenmiştir. Tekerlekli küçük evleri hayatlarına katma istekleri ve şekilleri, yer bağlılıklarında ve dolaylı olarak hareketlilik düzeylerinde bir farklılaşma görülüp görülmeyeceğini araştırmak üzere, bu çalışmada bu iki grup arasında yer bağlılığı ölçeği kullanılarak bir anket çalışması yapılmıştır. Ankette mahalle ve şehir ölçeğindeki yer bağlılıkları, mevcut konut özellikleri ve konuttan beklentileri değerlendirilmiş ve küçük ev yönelimleri incelenmiştir. Toplanan sonuçlar SPSS 22.0 programı yardımıyla analiz edilmiş ve Z kuşağının mahalle ve şehir bağlılıkları Y kuşağına göre daha düşük ve küçük ev satın alma istekleri de yer bağlılıklarıyla ters orantılı bir şekilde Y kuşağından daha fazla olarak bulunmuştur. Yere bağlılıkları ve küçük ev satın alma istekleri değerlendirildiğinde, Z kuşağının, Y kuşağına göre daha hareketli ve tekerlekli küçük evlere sahip olma konusunda daha istekli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Bazı dizi uzayları üzerinde kompakt operatörler ve matris dönüşümleri
    (Düzce Üniversitesi, 2023) İdin, Hüseyin; Kara, Emrah Evren
    Bu tez çalışmasında yeni Banach uzayları tanımlanıp, bu uzayların çeşitli topolojik özellikleri verilecek ve dualleri belirlenecektir. Ayrıca bu uzaylar üzerindeki bazı matris dönüşümlerinin sınıfları karakterize edilecek ve nonkompaktlık Hausdorff ölçüsü yardımı ile bazı matris dönüşümlerinin kompakt olması için gerek ve yeter şartlar verilecektir.
  • Öğe
    Sürdürülebilir avcılık ölçeğinin geliştirilmesi: Muğla ili örneği
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Öztokat, Uğurcan; Gültekin, Yaşar Selman
    Av ve yaban hayatının sürdürülebilirliğinin sağlanması, Türkiye'de farklı özelliklere sahip avcı profillerinin belirlenerek; avcıların av ve yaban hayatının devamlılığına ilişkin algı ve tutumlarının analiz edilmesi ile mümkün olabilir. Bu tez çalışması ile, avcıların av ve yaban hayatının sürdürülebilirliğine ilişkin algı ve tutumlarını belirlemek amacıyla yapısal eşitlik modellemesi ile sürdürülebilir avcılık ölçeğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için avcılık belgesine sahip avcılar ile geliştirilen yapılandırılmış ve kapalı uçlu anket soruları ile veri elde edilerek çalışmanın yönteminde Doğrulayıcı Faktör Analizi ve Yapısal Eşitlik Modellemesi kullanılmıştır. Çalışma sonucunda sürdürülebilir avcılığın temel bileşenleri belirlenmiştir. Buna göre; Avcılık Etiği, Avcılığın Özü, Sürdürülebilir Avlanma Stratejileri, Avcılık Kültürü, Sürdürülebilir Avcılığın Gereklilikleri, Sürdürülebilir Avcılığın Ekonomik Boyutu, Kaçak Avlanmanın Sürdürülebilir Avcılığa Etkisi, Sürdürülebilir Avcılığın Geliştirilmesine Yönelik Öneriler olmak üzere 8 ana faktör altında toplanmıştır. Ayrıca, çalışma kapsamında literatürde sürdürülebilir avcılık konusunda yapılan çalışmalar incelenerek ana faktörleri oluşturan ifadeler elde edilen bulgularla tartışılmıştır. Çalışma sonucunda geliştirilen ölçek ile karar vericilere ve uygulayıcılara politika önerileri sunulmuştur.
  • Öğe
    Orman ürünleri endüstrisinde faaliyet gösteren firmalara ait risk analizlerinin karşılaştırılması: Düzce ili örneği
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Yılmaz, Gülşah; Gedik, Tarık
    İş sağlığı ve güvenliği her geçen gün gerek kanunlarla gerekse de artan çalışan bilinci ile daha da önem kazanmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusunda çıkarılan her kanun ve uygulama çalışanların daha güvende çalışması adına yapılmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hem kamu hem de özel sektörde faaliyette bulunan tüm işletmelerin risk değerlendirmesi ve iş sağlığı ve güvenliği konularında çalışmalar yapmasını zorunlu hale getirmektedir. Yapılan bu çalışma ile Düzce ilinde 4 farklı sektörde faaliyette bulunan 4 farklı işletmede L Tipi Matris Metodu kullanılarak risk değerlendirmesi yapılması amaçlanmış ve elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılmıştır. Çalışma kapsamında ulaşılan işletmeler mobilya, ahşap oyuncak, kaplama ve orman ürünleri-kereste alanlarında faaliyet göstermektedirler. Çalışma kapsamında irdelenen 4 işletmede Covid-19 ile alakalı olarak belirlenen riskler çıkarıldıktan sonra 10 risk başlığı belirlenmiştir. Bu risk kategorilerinde toplam 2014 risk tespit edilmiştir. Belirlenen bu risklerin 43 tanesinin önemsiz risk, 54 tanesinin olası risk, 655 tanesinin önemli risk, 1232 tanesinin esaslı risk ve 30 tanesinin de tolerans gösterilemez risk oldukları saptanmıştır. Çalışma kapsamında risk değerlendirmesi sonucunda yapılan iyileştirmeler sonucunda 2014 riskin 1666 riske indirildiği görülmüştür. Çalışma başında belirlenen 30 adet tolerans gösterilemez riskin ve 1232 adet esaslı riskin tamamen ortadan kaldırıldığı ya da daha az risk içeren duruma indirildiği belirlenmiştir. Çalışma kapsamında belirlenen 655 önemli riskin gerekli düzenlemeler sonucunda 52 önemli risk sayısına indirildiği belirlenmiştir.
  • Öğe
    Ortaokul öğrencilerinin teleskop kavramına ilişkin sahip oldukları kavram yanılgılarının tespiti
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Koca, Merve; Karaçam, Sedat
    Bu araştırmanın amacı; ortaokul altıncı sınıf öğrencilerinin teleskop kavramına yönelik sahip oldukları kavram yanılgılarını tespit etmektir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseni kullanılmıştır. Çalışma grubu, amaçlı örnekleme yöntemlerinden kolay ulaşılabilirlik örnekleme ile belirlenmiştir. Araştırmaya, pilot uygulama için Türkiye'nin farklı Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı'nda öğrenim gören 3. ve 4. sınıf öğrencileri, asıl uygulama için Düzce ili merkez ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı bir devlet okulunda 6. sınıf öğrencileri katılmıştır. Asıl uygulamaya 2021-2022 eğitim öğretim yılında 6. sınıfta öğrenim gören 14 öğrenci katılmıştır. Veri toplama aracı olarak, yarı yapılandırılmış görüşme formu ve alan notları kullanılmıştır. Veriler içerik analizi ile analiz edilmiştir. Çalışmada içerik analizi kısaca şu şekilde yapılmıştır: i) Veriler yazılı doküman haline getirilmiş, ii) Her öğrencinin teleskoba yönelik kavram yanılgıları ayrı ayrı tespit edilerek kodlama yapılmış, iii) Benzer kodlar bir araya getirilerek temalar belirlenmiş, iv) Kod ve temaların tutarlılığını ölçmek için alan uzmanına gönderilmiştir. Veri analizi sonucunda, teleskop kavramına yönelik 16 farklı kavram yanılgısı ortaya çıkarılmıştır. Bu kavram yanılgıları "Teleskobun yapısı", "Teleskobun çalışma prensibi", "Teleskopta görülebilecek gök cisimleri" ve "Teleskoptaki mercek" olarak 4 farklı tema altında toplanmıştır. Bu kavram yanılgıların temelinde günlük hayattaki mercek ve mercek içeren optik teknolojiler ile deneyimleri ve toplumsal söylemler, ders kitapları dahil olmak üzere yazılı ve görsel medyanın etkisinin fazla olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Fen bilimleri öğretmenlerinin sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin konu alan ve pedagojik alan bilgilerinin incelenmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2022) Yağmur, Zeynep İrem; Arslan, Harika Özge
    Bu araştırmanın amacı fen bilimleri öğretmenlerinin fen bilimleri 8. Sınıf öğretim programında yer alan sürdürülebilir kalkınma konusuna ilişkin konu alan ve pedagojik alan bilgilerinin incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması kullanılmıştır. Araştırmada veriler Düzce ili merkez ilçesinde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ortaokullarda görev yapan 3 fen bilimleri öğretmeni ile görüşme yapılarak toplanmıştır. Görüşme sırasında konu alan ve pedagojik alan bilgilerini belirlemeye yönelik yarı yapılandırılmış görüşme soruları kullanılmıştır. Görüşme soruları sürdürülebilir kalkınma konusuna uygun olarak hazırlanmıştır. Daha sonra pedagojik alan bilgisi konusunda çalışmaları olan uzmanın incelemesi ile düzenlenerek son hali verilmiştir. Görüşme sırasında kart gruplama etkinliği yapılmıştır. Görüşmeler 2020-2021 öğretim yılı sürecinde yapılmıştır. Araştırmanın bulguları fen bilimleri öğretmenlerinin sürdürülebilir kalkınma konusuna ilişkin konu alan bilgilerinin eksik olduğunu göstermiştir. Fen bilimleri öğretmenlerinin kazanımları öğrencilere aktarmak ve bunları değerlendirmek üzerine yoğunlaştığı görülmüştür. Ayrıca fen bilimleri öğretmenlerinin çevre konularının hangi ünitelerde yer aldıklarını hatırlamakta zorlandıkları, çevre terimlerinde de eksikliklerinin olduğu saptanmıştır. Fen bilimleri öğretmenlerinin sürdürülebilir kalkınma konusunda eksik olmaları sebebiyle öğrencilerin muhtemel öğrenme zorluklarının ya da ön bilgilerinin eksik olması gibi durumları tespit etmekte yetersiz kaldıkları belirlenmiştir. Sürdürülebilir kalkınma konusu ile ilişkili konulara yönelik alan gezisi gibi öğrenci merkezli yaklaşımları yapmak istemelerine rağmen konu alan bilgisindeki eksikliklerinden ve protokol işlemlerinin çokluğu nedeniyle derslerinde soru cevap, düz anlatım, video gibi öğretmen merkezli öğretim tekniklerini kullandıkları saptanmıştır. Fen bilimleri öğretmenlerinin sürdürülebilir kalkınma konusu ilişkin konu alan ve pedagojik alan bilgilerinin geliştirilmesine ilişkin önerilerde bulunulmuştur.