Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 15 / 15
  • Öğe
    EMOTIONAL INTELLIGENCE FUNCTIONS OF TURKISH PROVERBS
    (Soc Personality Res Inc, 2013) Karadağ, Özay
    As widespread products of folk culture, proverbs help people realize and interpret both their own and others' emotions. In this sense, they guide how people transform acquired knowledge into behavior. This function of proverbs is explained in terms of emotional intelligence. Turkish proverbs appear to be an extremely rich source in this respect. I therefore examined them using Goleman's (1995) model of emotional intelligence. Data were collected using two Turkish dictionaries and the findings were analyzed using semantic content analysis. I explored whether or not and how proverbs improve the mental abilities that form emotional intelligence. The effects of the emotional functions of Turkish proverbs on personal and social life are discussed.
  • Öğe
    Verbs that 48-72 Months Old Children Use in Narrative Texts
    (Kamla-Raj Enterprises, 2014) Arı, Gökhan
    The aim of this study is to evaluate the usage of the verbs by twenty two Turkish native speaker children aged between 48-72 months. Children in the subject group were evaluated after being divided into two groups as those in between 48-60 and 60-72 months. The study was carried out by the case study method, which is one of the designs of qualitative research methodology. Research was designed in accordance with nested multi-state design, one of the case study designs. The study is mainly based on direct observation, content analysis and statistical analysis. Subjects watched three cartoons and then were asked to tell the cartoons. Narrative data recordings were transcribed and then all verb types were analysed and categorised as activities and states. Subjects used 2302 verbs totally. It can be said that all the words used by children had been acquired by them. Children use more active verbs than stative verbs. When the differences were considered in terms of text and vocabulary produces between the two groups, it was observed that 60-72 months old children used more words than 48-60 months old ones, thus reaching a richer vocabulary level. The children's age is parallel to the number of events and event diversity.
  • Öğe
    Mediatory Effect of Reading Skill in the Rapid Automatized Naming/Reading Comprehension Relationship
    (Turkish Education Assoc, 2019) Karadağ, Özay; Keskin, Hasan Kağan; Arı, Gökhan
    This study aims to explore the explanatory and predictive relations between Rapid Automatized Naming (RAN) and Reading and Comprehension Skills in a structural model and to examine the mediatory status of reading skills in a possible relationship. The participants of the research were 177 primary school second-grade students (98 girls and 79 boys) attending a state primary school in a city center of the Western Black Sea Region of Turkey. The structural equation modeling was utilized as latent variables were tested in the study, and it allowed for identifying the error in the variables. As the analysis results showed, it is argued that RAN has a directly predictive effect on the reading skill and the reading skill strongly predicts the comprehension skill. It was also seen that the reading skill had a fully mediatory role in the relationship between RAN and comprehension. It can be argued according to the results that students with better RAN performance have better reading skills and students with good reading skills achieve better reading comprehension.
  • Öğe
    Child and Childhood in Turkey Turkish Proverbs
    (Milli Folklor Dergisi, 2013) Karadağ, Özay
    Proverbs; which are the reflections of subconscious of a society are concise sayings as main ideas of a culture. The fundamental functions of proverbs are to transfer culture to next generations and so to make culture to be produced by renewing itself. In cultural transferring, a life period with a child as a being and a childhood concept that comprises the characteristics of this period are important. A child is a target in which culture is produced again and childhood is a life period in which this production happens. One part of proverbs; which have an important place in cultural transferring, has got child themes. An examination on how Turkish proverbs dealt with these concepts can explore cultural point of view about child and childhood. The main aim of the study is to find out Turkish proverbs with child and childhood concepts and to explore how these concepts take place in Turkish proverbs. Within the scope of the study, firstly the most comprehensive two dictionaries are examined and proverbs with child theme are found out. Then, the word frequency of these proverbs is determined and the most frequent 100 words are given in the finding part with its word frequency data. At the next step, how child and childhood concepts are mentioned in these proverbs is analyzed by dividing them into sub-categories. In the study, 785 proverbs with child theme are faund, the vocabulary that constructs proverbs is rich and child is appreciated as valuable as a being, on the other hand the period and some characteristics of childhood are not favorable in these proverbs.
  • Öğe
    Türkçe Ses Bilgisinde “Ünsüz Benzeşmesi Olayı”Nın Öğretimi Üzerine
    (2017) Kerimoğlu, Caner; Karademir, Fevzi
    Geleneksel Türkçe dil bilgisi öğretimi, ses bilgisi, biçim bilgisi, sözcük bilgisi (sözcük türleri) ve söz dizimi olmak üzere başlıca dört bölümde gerçekleştirilmektedir. Ses bilgisi bölümünün önemli konularından biri de ses olaylarıdır. Ses olayları, ünsüzlerle ilgili ses olayları ve ünlülerle ilgili ses olayları olmak üzere iki başlıkta değerlendirilir. Ünsüzlerle ilgili ses olaylarından biri de ünsüz benzeşmesidir. Ünsüz benzeşmesinin öğretimi, ilk ve orta öğretimde Türkçenin seçimlik alomorfları üzerinden yapılmaktadır. Bu yaklaşıma göre; Türkçede "ç, f, h, k, p, s, ş, t (Fıstıkçı Şahap)" ünsüzlerinden biri ile biten bir sözcükten sonra "b, c, d, g" ünsüzlerinden biriyle başlayan bir ek getirildiğinde bu ünsüzler sert karşılıkları olan "p, ç, t, k" ünsüzlerine dönüşür. Bu olaya ünsüz benzeşmesi denir. Söz konusu yaklaşıma yaygın olarak akademik dil bilgisi eserlerinde/öğretiminde de rastlanır. Türkçenin eklerini aslen ötümlü sayan bu yaklaşım, eş zamanlı dil bilgisi öğretimi açısından sorunludur. Zira bu yaklaşıma göre, söz konusu ekler, kelimelere önce ötümlü biçimleri ile gelmekte, daha sonra bu ötümlü biçimler geldikleri kelimelerin son sesine benzeyerek ötümsüzleşmektedir. Başka bir ifadeyle, sözcüğün sonundaki sert ünsüz, ekin ötümsüzleştirmekte, böylece yakın, ilerleyici bir ünsüz benzeşmesi olayı gerçekleşmektedir. Böyle dolaylı bir işlemi, dilin/dil kullanıcısının az çabayı yeğleyen tabiatı ile telif etmek kolay görünmemektedir. incelik/artlık-önlük; benzeşmesi olayı olarak sunulması gerekecektir. Oysa ses uyumu ile ses benzeşmesi nüanslı kavramlardır. Ses uyumları birer olgu iken ses benzeşmeleri birer olaydır. Her ses benzeşmesini aynı zamanda bir ses uyumu olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak bütün ses uyumlarını ses benzeşmesi olayı olarak değerlendirmek bizce doğru bir yaklaşım değildir. düzlük-yuvarlaklık/dudak uyumları) ses Türkçenin eklerini aslen ötümlü sayan yaklaşımı art zamanlı bilgilere göre izah etmek de kolay değildir. Zira kaynaklar, mevcut eklerdeki çok şekilliliğin Türkçenin son devirlerinde ortaya çıktığını, ünsüz benzeşmesine/sertleşmesine örnek olarak gösterilen c'li eklerin son dönemlere kadar uzun müddet sadece ç'li olarak kullanıldığını bildirmektedir. Çalışmada, akademik kaynaklar ile Milli Eğitim kaynaklarında konunun ne şekilde ele alındığı tanıklandıktan sonra öğretimine ilişkin öneride bulunulmuştur
  • Öğe
    Dil Bilgisi Ve Sözcük Öğretiminde Alt Eylemler
    (2014) Arı, Gökhan
    Eylemler anlamları itibariyle değişimi gösteren sözcük türleridir. Eylemlerin anlamlarının edinilmesinde, öğrenilmesinde ve kullanılmasında birçok özellik etkilidir. Bu özelliklerden biri de olay eylemlerinin üyeleri ve bu yapıda yer alan alt eylemlerdir. Alt eylemler, bir olay eyleminin altında yer alan, asıl eylemin ortaya çıkmasını sağlayan başka bir eylem ya da eylemlerdir. Dil bilgisi öğretiminde eylem konusu yapı ve işlev olarak ele alınmakta, anlam özellikleri ise yalnızca iş, oluş, durum eylemleri olarak sınıflandırılmaktadır. Olay eylemlerin anlamlarının işlenmesinde ve anlam özelliklerinin bulunmasında alt eylemlerin belirgin etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı ana dili öğretimi derslerinde yararlanılmak üzere alt eylemlere dikkat çekmektir. Alt eylemler, asıl eylemin bir üyesi olarak eylemin gerçekleşmesi için bir alt basamak teşkil etmektedir. Başka bir eyleme ya da asıl eylemin oluşmasını sağlayan bir geçiş sunmaktadır. Bir olay eylemi birden fazla alt eylemden oluşabilir ya da bir alt eylem tekrarlanarak asıl eylemi oluşturabilir. Bu özellikler dil bilgisi öğretiminde eylemin anlamını kavramada, sözcük öğretiminde bir eylemin başka eylemlerle ilişkisini kavramada ve anlamca birbirine yakın eylemlerin arasındaki farkı belirlemede anahtar yapılardır. Türkçe öğretiminde bu yapılardan yararlanılmalıdır.
  • Öğe
    Eşdizimlerin Saptanmasına Ve Betimlenmesine Yönelik Kuram Ve Yaklaşımlar1
    (2016) Eken, Neticeyi Tayyibe
    Eşdizimler anlatımı ve akıcılığı zenginleştiren, bu yönleriyle iletişimde aktif rol oynayan dilsel birimler olarak tanımlanabilir. Geleneksel Türkçe dilbilgisi kitaplarında eşdizimli sözcük birliktelikleri genel olarak birleşik sözcükler kapsamında ele alınmaktadır. Modern dilbilgisi kitaplarında ise ad-eylem birliktelikleri ad-eylem bütünleşmesi (incorporation), bağımsız yardımcı eylemlerle (free auxiliaries) veya katkısız eylemlerle (light verbs) kurulan ad-eylem bileşikleri olarak adlandırılmaktadır. Dildeki en az çaba yasasının getirilerinden biri olarak eşdizimlerin kullanılması dil gelişimini etkilemekte, bireyler arası iletişimi kolaylaştırmaktadır. Eşdizim kavramı farklı ekoller ve bu ekolleri benimseyen araştırmacılar tarafından farklı şekillerde betimlenip sınıflandırılmakta ve çalışılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, eşdizimleri saptamaya ve betimlemeye yönelik alanyazınındaki kuram ve araştırmaları incelemek, bu araştırmaların içerik incelemelerini karşılaştırarak farklı açılardan sunabilmektir. Araştırmada literatür taraması yapılmıştır. Elde edilen kaynaklar doküman incelemesi aşamalarına göre incelenmiştir. Sonuçta Türkçede eşdizimlerin saptanmasına ve betimlenmesine ilişkin çalışmaların nitel ve nicel olarak artması gerektiği bu çalışmalardan elde edilen bulguların sözcük birlikteliklerinin kullanıldığı kaynak kitaplarda ve sözlüklerde yer alması gerektiği vurgulanmıştır
  • Öğe
    Duygusal Zekâ Açısından Türkçe Dersi Öğretim Programı (6, 7, 8. Sınıflar)
    (2012) Karadağ, Özay
    Duygusal zekâ, kişiyi yaşamın getirebileceği değişikliklere veya imkânlara hazırlayan, bazılarının karakter olarak da adlandırdığı bir grup özelliktir. Bu özellikler, kişinin duygularını tanıması, kontrol altına alabilmesi, duyguların esaretinden kendini kurtarabilmesi ve çevresindeki insanların duygularını anlayarak onlarla sağlıklı iletişim kurabilmesini sağlamaktadır. Duyguların farkında olmak, duyguları ayırt edebilmek, duygulara doğru tepkiler vermek, kişinin sosyal başarısında olduğu kadar, akademik başarısında da belirleyici rol oynamaktadır. Çocuğun birincil sosyal çevreden edindiği duygusal becerilerin eğitim sürecinde de desteklenmesi gerekmektedir. Eğitim sürecinde, Türkçe dersi duygusal becerilerin geliştirilmesi açısından önemli imkânlar sunar. Türkçe dersinin bu işlevi gerçekleştirmesi eğitim-öğretim programının duygusal becerileri geliştirecek şekilde hazırlanmasıyla mümkün olabilir. Bu çalışmada, halen yürürlükte olan Türkçe Dersi Öğretim Programı (6, 7, 8. Sınıflar) duygusal zekâyı oluşturan yetenekler açısından incelenmiştir. Çalışmada, öncelikle duygusal zekâ ile ilgili kuramsal bilgiler ortaya konmuş, ardından program, kişisel ve sosyal yeterlilikleri beş ana kategoride ele alan duygusal zekâ modeline göre incelenmiş, bulgular anlamsal içerik analizi yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. Yapılan incelemede, Türkçe Dersi Öğretim Programı (6, 7, 8. Sınıflar)'nın duygusal zekâ yeteneklerinin tamamı dikkate alınarak hazırlanmadığı belirlenmiştir. Buna karşılık bir dil öğretim programı olması sebebiyle programda duygusal becerilerin önemli bir bölümüne, özellikle duygusal zekânın sosyal becerilerine, daha sık yer verildiği tespit edilmiştir
  • Öğe
    Türkçe Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Programı Sözlü İletişim Öğrenme Alanındaki Kazanımlara Eleştirel Bir Bakış
    (2016) Arı, Gökhan
    Dinleme/izleme ve konuşma becerileri, sözlü iletişimi oluşturan temel unsurlardır. Bir önceki programda dinleme/izleme ve konuşma kazanımları farklı öğrenme alanları iken 2015 yılında hazırlanan Türkçe Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Programı'nda bu alanlar sözlü iletişim çatısı altında birleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı sözlü iletişim öğrenme alanındaki kazanımları özcü değerlendirme yaklaşımıyla değerlendirmek, kazanım ifadeleriyle ilgili sorunları tespit etmektir. Çalışmada nitel araştırma tekniklerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Program'da ardışıklık ve binişiklikle ilgili sorunlar belirlenmiş; kazanım ifadelerindeki muğlaklıklar, dinleme/izleme ve konuşma çerçevesinde, diğer öğrenme alanlarıyla ilişkilendirilerek irdelenmiştir. Sonuçta önceki öğretim programında ayrı ayrı işlenen bazı kazanımların yeni programda binişik şekilde ifade edildiği, kazanımlardan bazılarının sürekliliği bozduğu, bazılarının karmaşık, bazılarının eksik ve yanlış ifade edildiği belirlenmiştir. Bazı kazanımların daha doğru biçimde ifade edilmesi için öneriler sunulmuştur. Kazanım ifadelerindeki hataların, ölçme ve değerlendirme açısından birtakım sorunlara neden olabileceği öngörülmüştür
  • Öğe
    Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Bilim İnsanı Olarak Yapmak İstediklerine İlişkin Görüşlerinin Resimler Yoluyla İncelenmesi
    (2019) Yazıcı, Elçin; Baydar, Yaman
    Araştırma, 60-72 aylık çocukların bilim insanı olarak yapmak istediklerine ilişkin görüşlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma nitel analize dayalı betimsel bir çalışmadır. Araştırmanın çalışma grubunu, 2017-2018 eğitim öğretim yılında Ankara il merkezindeki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bağımsız anaokullarına devam eden 46 çocuk oluşturmuştur. Çalışmanın verileri, çocukların bilim insanı olarak yapmak istediklerine ilişkin görüşlerine yönelik çizdikleri resimlerde kullandıkları sözel ifadelerin çözümlenmesiyle toplanmıştır. Betimsel analiz yapılarak, çocukların çizdikleri resimler üzerinden bilim insanı olarak yapmak istediklerine ilişkin görüşleri değerlendirilmiştir. Araştırmanın sonucunda, okul öncesi dönemdeki çocukların bilim insanı olarak yapmak istediklerine ilişkin 73 ifadeye ve bu ifadelerin ortak özellikleri dikkate alındığında 7 temaya yer verilmiştir. Çocukların bilim insanı olarak çeşitli amaçlara yönelik yapmak istediklerinin daha çok cihaz temasında yoğunlaştığı ve bu temaya ait robot kavramının da diğer kavramlara göre daha sık kullanıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca çocukların bilim insanı olarak yapmak istediklerini çeşitli nedenlere bağlı olarak gerçekleştirdikleri, bu nedenlere yönelik 82 ifadeye ve bu ifadelerin ortak özellikleri dikkate alındığında ise 5 temaya yer verildiği görülmüştür. Bu temalardan daha çok “keşfetme imkânı sağlama” yönünde çocukların nedenlerine ilişkin açıklamalar yaptığı belirlenmiştir.
  • Öğe
    Okul Öncesi Çocukların Bilgi ve İletişim Teknolojileriyle Etkileşiminin Bazı Değişkenler Yönünden İncelenmesi
    (2016) Yazıcı, Elçin; Gençer, Elif
    Araştırma, okul öncesi çocukların bilgi ve iletişim teknolojileriyle etkileşiminin bazı değişkenler yönünden incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, 2015-2016 eğitim öğretim yılında Ankara ili Keçiören ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı bağımsız anaokullarına devam eden 36-72 aylık çocukların ebeveynleri oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemine evren içinden tesadüfî örnekleme yöntemi ile seçilen araştırmaya katılmaya istekli toplam 180 ebeveyn dâhil edilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Konca ve Köksalan (2015) tarafından geliştirilen "Bilgi ve İletişim Teknolojileri Veli Ölçme Aracı (BİTVÖA)" kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde normallik testi sonucunda; gruplar arası farklılık incelenirken ikili gruplarda Mann Whitney U-Testi, ikiden fazla gruplarda ise Kruskal Wallis H-Testi uygulanmıştır. BİT açısından ebeveyn tutumları ile beceri, sosyal yapı ve kullanım düzeyi boyutları arasındaki ilişki Spearman korelasyon analizi ile incelenmiştir. Araştırma sonucunda, çocukların evlerinde bulunan bilgi ve iletişim teknoloji araçları olarak en fazla televizyon (%100) ve cep telefonu (%93,9), en az ise oyun konsolu PlayStation/XBox bulunduğu, ebeveynlerin çocukların etkinlikleri yürüttükleri alanlara ilişkin verdikleri yanıtlar incelendiğinde çocukların en çok oturma odasında (%40), en az ise mutfakta (%1,1) etkinlikleri gerçekleştirdikleri ve çocukların en çok kendi kendine (%32,3) en az ise başka bir çocukla beraber (%12,5) etkinlikleri gerçekleştirdikleri görülmüştür. Ayrıca çocukların bilgi ve iletişim teknolojileriyle etkileşiminde BİTVÖA'nın beceri, kullanım düzeyi ve sosyal yapı alt boyutları arasında cinsiyet, yaş ve ebeveyn öğrenim durumu gibi değişkenler yönünden anlamlı bir farklılık görüldüğü, gelir durumu açısından ise anlamlı bir farklılık görülmediği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Erken Okuryazarlık Becerilerinin Ev Ortamında Desteklenmesine İlişkin Çalışmaların İncelenmesi
    (2018) Yazıcı, Elçin; Kandır, Adalet
    Araştırma erken okuryazarlık becerilerinin ev ortamında desteklenmesine ilişkin çalışmalarınincelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma verilerinin toplanmasında nitel araştırmayöntemlerinden doküman incelemesi kullanılmıştır. Doküman incelemesi yöntemiyle ilgili alanyazın değerlendirmesi yapılarak, erken okuryazarlık becerilerinin ev ortamında desteklenmesi ileilgili yurt içi ve yurt dışı bilimsel nitelik taşıyan 2016 ve sonrası doktora tez çalışmaları, dokümanolarak kabul edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan tez çalışmaları analiz edildiğinde, erkenokuryazarlık becerilerinin ev ortamında desteklenmesi “ebeveyn aktif katılımı ve ebeveynmodellemesi” başlıkları altında incelenmiştir. Araştırmada “ebeveyn aktif katılımı” boyutunagöre çalışmaların ebeveyn eğitimini ve katılımını destekleyici özellikte programlarlagerçekleştirildiği, aktif katılımın sağlanmasında daha çok etkileşimli kitap okuma unsurununetkileri üzerinde durulduğu, aktif katılımın okuryazarlık becerilerinden özellikle sözel dilbecerileriyle arasındaki ilişkiye değinildiği ve bu boyutta etkinliklerin çoğunlukla annelerlegerçekleştirildiği görülmüştür. “Ebeveyn modellemesi” boyutuna göre ise çalışmaların ebeveynkaynaklı değişkenlerden daha çok sosyo-ekonomik düzey, kültür ve inanç unsurları üzerindedurulduğu görülmüştür. Ayrıca araştırma kapsamındaki doktora tezlerinin yurt içi ve yurt dışındaolma durumu, tezlerde kullanılan yönteme ve temalara göre dağılımında kullanılan betimselistatistikler incelendiğinde; konunun amacı doğrultusunda yapılan çalışmaların yurt içine göreyurt dışında daha fazla olduğu; bütün çalışmaların 2016 yılına ait olduğu; genellikle nicel, nitelve karma yöntemlere çalışmalarda yer verilmekle birlikte daha çok nicel yöntemin ağırlıktaolduğu; temalara göre ise çalışmaların büyük çoğunluğunun ebeveyn aktif katılım boyunda yeraldığı görülmüştür.
  • Öğe
    Türkçede Kapalı Biçim Birimlerin Öğretimi Üzerine
    (2016) Karademir, Fevzi
    Türkçede birden fazla biçim birimden oluşan unsurların hepsi yapıca aynı açıklıkta değildir. Biçim birimleri arasındaki ilişki açık olan sözlük birimlerin/sözlük biçimlerin yanı sıra türlü nedenlerle bu ilişkinin belirsizleştiği çok sayıda unsur da söz varlığında yer almaktadır. Biçim birimleri arasındaki ilişkinin belirsizlik nedenleri ve dereceleri farklılık arz etmekle birlikte, bu tür yapıları genel olarak kapalı biçim birim olarak adlandırmak mümkündür. Kapalı biçim birimlerin işlenişinde öğretim kademeleri arasında önemli yaklaşım farklılıkları gözlenmektedir. İstisnaları olmakla birlikte, yükseköğretimdeki dil bilgisi öğretiminde bu tür yapılar yaygın olarak art zamanlı bakışla ele alınıp çözümlenirken ilk ve ortaöğretimde eş zamanlı bakışla değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım farklarının sonucunda bir Türkçe/Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni, alan eğitimi sürecinde türemiş/gövde veya birleşik olarak öğrendiği bir yapıyı öğretmenliği sırasında kök/basit olarak öğretmek zorunda kalmaktadır. Söz konusu durumun öğreten için iç çelişkilere ve hazımsızlığa neden olacağı, içselleştirilmemiş bilgi aktarımının öğrenene de aynı şekilde yansıyacağı açıktır. Dil bilgisinin çeşitli alanları ile ilgili terim, tasnif ve öğretim sorunlarını işleyen birçok çalışma mevcuttur. Ancak yapılan literatür taramalarında doğrudan Türkçedeki kapalı biçim birimleri konu alan ve kapalı biçim birimlerin öğretim sorununu tartışan kapsamlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada kapalı biçim birimlerin genel çerçevesinin çizilmesi ve kapalı biçim birimlerin öğretiminde esas alınması gereken hususların belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma; 1. Türkçede Yapıca Kapalılık Gösteren Biçim Birimler, 2. Öğretim Kademelerinde Kapalı Biçim Birimlerin Öğretimi, 3. Tartışma ve Sonuç bölümlerinden oluşmaktadır. 1. bölümde Türkçede yapıca kapalılık gösteren biçim birimlerin durumu ana hatları ile ele alınmış, 2. bölümde öğretim kademelerindeki biçim bilgisi öğretiminin içeriğine dikkat çekilmiş, 3. bölümde kapalı biçim birimlerin öğretiminde esas alınması gereken hususlar tartışılıp sonuca bağlanmıştır
  • Öğe
    Türkçe Dersi Öğretim Programı’ndaki (Ortaokul) Okuma Kazanımlarının Değerlendirilmesi
    (2017) Arı, Gökhan
    Türkçe dersi öğretim programı son on yılda üçüncü kez yenilenmiştir. Bu çalışmada, yenilenen programın okuma kazanımları ele alınmıştır. Çalışmanın amacı Türkçe Dersi Öğretim Programı'ndaki (2017) ortaokul sınıflarında yer alan okuma kazanımlarını değerlendirmektir. Değerlendirme özcü yaklaşımla doküman incelemesi tekniğiyle yapılmıştır. İnceleme sonucunda kazanım yazma sorunları ile birlikte, kazanımların boyutlara (akıcı okuma, söz varlığı, anlama) yerleştirilmesiyle ve sınıflara dağıtılmasıyla ilgili sorunlar belirlenmiştir. Okuma ile dinleme/izleme, konuşma ve yazma kazanımları arasındaki ilişkilerin iyi kurulabildiği görülmektedir. Okuma kazanımlarının 2006 ve 2015 yılında yayımlanan öğretim programlarındakilere göre daha nitelikli olduğu söylenebilir
  • Öğe
    Bir Masal, Beş Metin: Bir Keloğlan Masalında İçerik Ve Biçim Dönüşümleri
    (2017) Eken, Neticeyi Tayyibe; Arı, Gökhan
    Masallar, hayal ürünü olayların anlatıldığı, yer ve zaman kavramının belirsiz bir şekilde aktarıldığı, halk dilinde anlatılarak oluşan ve gelişen sözlü edebiyat ürünleridir. Evrensel ve eğitsel temaların yer aldığı masallar; halk bilimi, eğitim, ahlak, dil ve edebiyat çalışmalarının konusunu teşkil etmektedir. Sözlü edebiyat ürünleri bireyden bireye, toplumdan topluma aktarılırken bazı değişikliklere uğradığı gibi sözlü dilden yazılı dile aktarılırken de birtakım değişim ve dönüşümler geçirmektedirler. Kimi eklemeleri, eksiltmeleri ve değiştirmeleri içeren bu dönüşümler temelde dil göstergesinin canlı ve gelişen özelliğinin bir ürünü olarak açıklanmaktadır. Bu çalışmada, farklı anlatıcılar ve derleyiciler tarafından yazıya aktarılan masallardaki değişim ve dönüşümler konu edilmiştir. Bu bağlamda aynı masalın farklı eş metinlerdeki (varyantlardaki) dönüşümleri biçim, kurgu ve üslup açısından karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Masallar, yüz temel eser seçkisindeki masal kitaplarıyla sınırlı tutulmuştur. Beş masal içinden yayımlanma tarihi en eski masal ana metin olarak belirlenmiştir. Diğer dört metin eş metin olarak varsayılmıştır. Çalışmada, masallar, Vladimir Propp'un belirlediği ve alan yazınında sıklıkla temel alınan biçimsel işlevlere göre ayrılmış, metinlerarasılık ilkelerine dayanarak dönüşüm türlerine göre ele alınmıştır. Kesitlere ayrılan metinler, olay örgüsüne ve kişilerin işlevlerine göre tematik açıdan incelenmiştir. Anlatıcıların, masalı yazıya aktarırken metinlerde gerçekleştirdikleri dönüşümler üslup açısından karşılaştırılarak örneklerle sunulmuştur. Metinler cümle ve sözcük sayılarına göre biçimsel olarak karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak beş masal, başlangıç durumundan sonuç durumuna kadar farklı kelimelerle anlatılsa bile olayın ve ana kalıbın aynı anlam çerçevesinde olduğu belirlenmiştir