Düzce Üniversitesi İlahiyat Dergisi

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 104
  • Öğe
    İslâm Tıp Hukuku (Çağdaş Tıp Problemlerine İslâm’ın Getirdiği Hukukî Çözümler)
    (Duzce University, 2020) Gümüş Böke, Emine
    Ahmet Ekşi’nin ele aldığı “İslâm Tıp Hukuku” çalışması genelde tıbbi sorumluluk özelde ise insan sağlığının korunmasına dair bir incelemedir. İslâm hukuku kaynaklarında tıp ilmi öncelikle öğrenilmesi gereken ilimlerden sayılmıştır. Zira tıp ilmi sayesinde insan sağlığı korunabilmektedir. Bu nedenle İslâm hukukçuları, tıp ilmini öğrenmenin ve uygulamanın da farz (farz-ı kifaye) olduğunu söylemişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de hastalıklardan bahsedilmiş ve bu durum pek çok fıkhi hükümlere konu teşkil etmiştir. Hz. Peygamber’in tıp ile ilgili hadislerinde de her hastalığın bir çaresinin olduğu hatırlatılarak tıbbi araştırmalar yapmak ve tedavi yollarına başvurmak teşvik edilmiştir. Temeli Asr-ı Saadette atılan “Tıbb-ı Nebevî” anlayışı tarihi süreç içerisinde gelişerek devam etmiştir. Bu çalışmada öncelikle önemli bir tarihi alt yapıya sahip olan bu tıbbi geleneğin hukuki yönü ön plana çıkarılarak incelenmesi amaçlanmıştır. Bununla beraber bu çalışmanın amaçları arasında tıbbi hukuk alanında ortaya çıkan yeni gelişmeler dikkate alınarak tıbbi müdahalenin sorumluluk hukuku açısından incelenmesi de yer almaktadır.
  • Öğe
    Miras Hukukuna Dair Bir İnceleme: Nisâ ve Enfâl Sûreleri Özelinde
    (Duzce University, 2020) Uslu, Rifat
    Tarih boyunca, ölen insanın geride bıraktığı mallarını kimlere, ne oranda taksim edileceği üzerinde durulmuş ve çözümler bulunmuştur. Her devirde değişik milletlerin farklı uygulamaları olmuştur. İslam’ın da kendisine özgü miras hukuku vardır. İslam, ana rahmine düşmesinden itibaren, insan hayatının her safhasını ilgilendiren hükümler koyduğu gibi, kişinin ölümünden sonra geride bıraktığı malların taksimini de belirli kurallara bağlamıştır. İslam âlimleri, mal taksimini ele alan feraiz ilmini geliştirmişlerdir. İslam miras hukukunun kaynakları Kur’an, sünnet ve içtihattır. Miras ile hükümler, Kur’an’da geniş bir şekilde açıklanmış, Kur’an’da yer almayan hükümler de hadis ve içtihatla çözüme bağlanmıştır. Bu çalışmamızda İslam miras hukuku için birinci kaynak olan Kur’an-ı Kerim’deki miras ile ayetler üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    İslâm Hukuku Açısından Kadının İddet Nafakası
    (Duzce University, 2020) Gümüş Böke, Emine
    Toplumsal yapının temel unsuru olan aile İslâm hukukunun düzenleme alanına giren önemli kurumsal yapılardan biridir. Zira aile, medeniyetin üzerine bina edildiği temeldir. Aile, hem şahısların hem de toplumların vazgeçemeyeceği, kendisi küçük fonksiyonu büyük sosyal bir kurumdur. Bunun için aile birliğinin kurulması ve bozulması her zaman toplumları ilgilendiren en önemli konulardan olmuştur. Nikâh akdi önemli sonuçlar doğurduğu gibi, bu akdin çözülmesi de bazı sonuçlar meydana getirmektedir. Dolayısıyla bütün hukuk düzenleri, kendi bünyeleri içinde taraflardan herhangi birinin mağdur olmaması için bu sonuçları da düzenlemiştir. Bunların en önemlilerinden biri de evlilik birliğinin sonlanması halinde kadının beklemesi gereken süre ve bu süreç içerisinde sahip olduğu iddet nafakası konusudur. Evliliğin sona ermesi halinde kadının başka biriyle evlenmeden önce beklemesi gereken süre, İslâm hukukunda iddet adıyla incelenmiştir. Bu süreç içerisinde iddet bekleyen kadının nafaka hakkının her durumda aynı olmayıp iddet esnasında evliliğin hükmi bağının ve kocanın velayetinin ne ölçüde devam ettiği hususu kadının nafaka hakkının çerçevesini belirlemektedir. Bu çalışma iddet, iddet halinde bulunan kadının nafaka hakkı ve nafakayı düşüren haller konuları üzerinde bilgi vermeyi hedeflemektedir.
  • Öğe
    İMAM ZÜFER B. el-HÜZEYL VE HANEFİ FIKHINDAKİ YERİ
    (Duzce University, 2018) Uslu, Rifat
    Züfer b. el- Hüzeyl bütün kaynakların ittifakıyla hicri 110 tarihinde Isfahan’da doğmuştur. Doğumu babasının Isfahan valiliği dönemine rastlamaktadır. Küçük yaştan itibaren İslami ilimlerle meşgul olmuştur. Önceleri hadis tahsili yapan Züfer ehl-i hadis taraftarı iken, sonradan İmam A’zam Ebu Hanife’nin ders halkasına intisap ederek, O’ndan fıkıh tahsili yapmıştır. Ebu Hanife ile olan beraberliği yirmi seneye yakın devam etmiştir. Hocasının vefatından sonra, ders halkasının başına geçmiştir.                Züfer, hocası gibi birçok talebe yetiştirmiştir. İmam A’zam’ın görüşlerinin Basra’da kabul görmesinde ve yayılmasında büyük rol oynamıştır. Kıyası diğer imamlara nispetle daha fazla kullanmıştır. İlim ve takvayı üzerinde toplayan Züfer, kadılık teklifinden kaçınmıştır. Ömrünü ilme veren Züfer, hicri 158 tarihinde Basra’da 48 yaşında vefat etmiştir.
  • Öğe
    İbn Kayyim’in İ‘lâmü’l Muvakkı‘în Adlı Eserinde Nassa Ziyade Meselesi Hakkında Hanefîlere Yönelttiği Eleştirilerin Değerlendirmesi
    (Duzce University, 2020) Barış, Ebru
    Şer‘î delillerin ikincisi kabul edilen sünnet (hadis), dört mezhep imamı tarafından birçok fıkhî meselenin çözümünde kullanılmıştır. Sünnetin hücciyeti konusunda mezhep imamları arasında herhangi bir ihtilaf görülmezken hadislerin çoğunluğunu oluşturan âhâd haberlerin kabul şartlarında bazı ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Özellikle Hanefî ulemânın haber-i vâhide yaklaşımları ve delil olarak kabulü için diğer mezheplerde olmayan birtakım şartlar öne sürmeleri birçok fıkhî ihtilafın ana sebebini oluşturmuştur. Bu Hanefîlerin sahih hadisleri reddettiklerine dair iddialara da yol açmış ve ağır eleştirilere mâruz kalmalarına sebep olmuştur. Bu eleştirilerden biri de meşhur Hanbelî âlimi İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350) tarafından İ‘lâmü’l-muvakkı‘în adlı eserde yapılmıştır. Birçok âlim tarafından bu tür eleştiriler yapılmakla birlikte İbn Kayyim’i onlardan ayrıcalıklı kılan hususlardan biri Hanefî fıkıh düşüncesinde önemli bir yere sahip “nas üzerine ziyade” konusunu örnekleriyle birlikte eserinde genişçe ele almasıdır. Bir diğeri ise Hanefîlerin adeta kendi usul prensipleriyle çelişerek bazı hadisleri nas üzerine ziyade gerekçesiyle reddederken birçok hadisi de nassa ziyade olmasına rağmen kabul etmelerine yönelik tenkitleridir. Bu çalışmada, İbn Kayyim’in Hanefîlerin hadis metoduna yönelik tenkitlerine genel olarak değinilmekle beraber özel olarak “nassa ziyade” meselesine dair tenkitleri ele alınacak ve genel bir değerlendirme yapılacaktır. Eleştirilerin daha net anlaşılabilmesi için meselenin teorik arka planına da değinilecek ve Hanefîlerin bu eleştiriler karşısında öne sürdükleri deliller ve usulleriyle olan tutarlılığı ya da iddia edilen tutarsızlığı tespit edilecektir.
  • Öğe
    Medrese Eğitim Sisteminde Muîdlik/Asistanlık Üzerine Düşünceler
    (Duzce University, 2022) Bayraktar, Mehmet Faruk; Pekcan, Burak
    İslâm eğitim sisteminin dünya eğitim sistemine değeri hiç kaybolmayan iki hediyesi olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bunlar; “kalfalık” ve “muîdlik”tir. Kalfa, Osmanlı eğitim sisteminde ilköğretim okulları sayılan sıbyan mekteplerinde hocanın yardımcısına; muîd ise orta öğretim ve yüksek eğitim kurumları düzeyindeki medreselerde görev yapan müderris yardımcısına verilen addır. Kalfalar ile muîdler Osmanlı eğitim sisteminde önemli bir vazife üstlenmiş olmakla birlikte çalıştıkları kurum ve yaptıkları iş dolayısıyla birbirlerinden farklılaşmaktadırlar. Muîdlerin özellikle üst düzey medreselerde görev aldıkları ve medresede uygulanan bu sistem ile öğretmenlik mesleğine hazırlandıkları bilinmektedir. İslâm eğitim sisteminde kalfalık/asistanlık anlayışının uzun yıllar uygulanmış olması, eğitim sisteminde çok ileri bir anlayış olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan çalışmamızda kısaca “kalfalık” üzerinde durulacak, “muîdlik” uygulaması hakkında bilgi verilecek ve bu sistemin günümüzde hangi vazifeye tekabül ettiği; yüksek din eğitimi kurumlarının, kültürümüzdeki bu birikim ve mirastan nasıl istifade etmesi gerektiği değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Kalem Sûresinin Beşinci Âyeti Bağlamında Hz. Peygamber ve Yüce Ahlâk
    (Duzce University, 2021) Karagöz, İsmail
    İnsanın yaratılış gayesi Allah’a kullum etmektir. Yüce Allah, insanlara bu görevlerinde rehberlik yapma-ları için peygamberler göndermiş ve peygamberlerine kitaplar vermiştir. Son olarak bütün insanlara Hz. Muhammed (s.a.s)’i peygamber olarak göndermiş, kendisine bütün insanlara rehber olması için Kur’ân-ı Kerim’i vermiştir. Hz. Peygamber, Kur’ân’ı insanları tebliğ etmiş, hükümlerini beyan etmiş, emir ve yasak-larına, ilke ve hükümlerine bizzat uyarak insanlara örneklik etmiş, böylece “yaşayan Kur’ân” olmuştur. Yüce Allah, Hz. Peygamberin ahlâkına “büyük ahlâk” demektedir. Büyük ahlâk, Hz. Peygamberin Kur’ân ile edeplenmesi ve “Kur’ân ahlâkına” bürünmesidir. Hz. Peygamber, güzel ahlâka çok önem ve değer vermiş, “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”, “Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlâkı mı da güzel yap” diye dua edip yüce Allah’tan güzel ahlâk isterken, “Sizin bana en sevimli olanınız ve kıya-met gününde bana en yakın olanınız ahlâkı en güzel olanınızdır.” “Sizin en hayırlınız ahlâkı en güzel olanı-nızdır.” “Kıyamet gününde müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır hiçbir şey yoktur.” sözleri ile Müs-lümanları güzel ahlâklı olmaya çağırmış, müminlerin güzel ahlâklı olmalarının imanlarının gereği olduğu-nu bildirmiştir. Bu itibarla her Müslüman’ın güzel ahlâk sahibi olması gerekir. Namaz ve oruç gibi ibadetle-rin amacı da müminlerin güzel ahlâk sahibi olmalarını sağlamaktır
  • Öğe
    Kur’an Tercümesi Meselesi ve Muhammed Abdu’l-Azim ez-Zürkanî’nin Yaklaşımı
    (Duzce University, 2019) Ekiz, Necmettin Salih
    Kur’an’ın Tercümesi tarih boyunca güncelliğini korumuş bir meseledir. Özellikle fıkıh mezheplerinin teşekkülünden sonra mezhep imamları tarafından ‘namazda tercüme ile kıraat’ başlığı altında ele alınmıştır. İslam devletinin sınırlarının genişlemesiyle Farsça konuşan Müslümanların sayısının artması da göz önünde bulundurularak, tartışmalar daha çok ‘Farsça ile namazın hükmü’ etrafında dönmüştür. Tercüme hakkındaki daha detaylı tartışmalar ise son dönemde ortaya çıkmış, bu tartışmaların en şiddetlisi ise geçtiğimiz 20. yüzyılın başlarında Mısır’da yaşanmıştır. Bu çalışmadaki amacımız, meselenin fıkhî boyutunu derinlemesine incelemekten ziyade, Kur’an’ın tercümesinin başlangıcının tarihte nereye kadar götürülebileceğini tespit etmeye çalışmak ve Muhammed Abdu’l-Azîm ez-Zürkanî’nin Menâhilü’l-İrfan fî Ulûmi’l-Kur’an isimli eserinden yola çıkarak modern dönemde tercüme meselesinin âlimler tarafından nasıl ele alındığını ortaya koymaktır. Zürkani’nin mezkûr eserini seçmemizin nedeni ise, tartışmaların en yoğun olarak yaşandığı bir dönem ve yerde yaşamış olup kendisinden önceki tartışmaları maddeler halinde sıralayıp yorumlamasından dolayıdır.
  • Öğe
    Evrimci Ahlâkın Seyrini Değiştiren Filozof: Pierre Teilhard de Chardin'in Ahlâk Anlayışı
    (Duzce University, 2024) Torun, Tuğba
    Evrimci ahlâk anlayışı ile ilgili en büyük tartışmalar teoloji ve ahlâk alanında yapılmıştır ki teorinin özellikle klâsik teolojinin yaratılış düşüncesini kökten değiştiren bir yönü vardır. Bu tartışmalar ilk önce ve kuvvetli bir biçimde Hıristiyan Katolik dünyasında görülmüş; Katolik dünya evrim ve ona bağlı ahlâk anlayışını inançları için büyük bir tehlike olarak kabul etmiştir. Buna binaen teoloji ile evrim uzlaşmasını kabul edenler Kilise tarafından dışlanmış ve hatta aforoz edilmiştir. Bu muamelenin ilk muhataplarından birisi de Fransız teolog ve düşünür Pierre Teilhard De Chardin’dir. Chardin, evrimi Tanrı’nın bir yaratılış modeli olarak kabul etmiş dolayısıyla bu şekilde varlığa gelişin Hıristiyanlığın teolojisiyle çatışmayacağını ileri sürmüş; evrimi yatay düzlemden dikey düzleme taşımış ve evrimsel oluşun insanın ortaya çıkmasından itibaren dikey yönde bir ilerleme sürecine girdiğini ifade etmiştir. Klasik teolojik anlayışta bir ilk olan Chardin’in bu yaklaşımı insanın manevi ilerlemesinin farklı bir ifadesidir ve amaç İsa’ya ulaşmaktır. Bilinç kazanmış varlık olarak insanın ortaya çıkışı, bu bilincin İsa’ya doğru olan manevi ilerleyişi ahlâkın temellendirilmesi ve açıklanmasına yeni bir bakış kazandırmıştır. Türkiye’de Chardin’in biyolojik evrimden hareketle oluşturduğu ahlâk düşüncesine dair çalışmaların yok denilecek kadar az olması bu makaleyi önemli kılmaktadır. Buradan hareketle bir teolog olarak Chardin ve onun ahlâk düşüncesinin tanınması bu konunun tercih edilmesinin amacını oluşturmaktadır. Konunun ortaya konulmasında daha çok tasviri ve açıklamaya dayalı bir yöntem takip edilmiştir. Sonuç olarak Chardin insan varlığının sadece biyolojik değil manevi bir ilerleme içinde de olduğunu, bununla insanın özünü farkettiğini söyleyerek modern var oluş fikirlerinden hareketle insanın ruh-beden bütünlüğünü bir kez daha vurgulamıştır.
  • Öğe
    TAFS?R METHODOLOGY: Y?SUF B. HIL?L AL-SAFAD? (D. 696/1296) AND HIS WORK ‘‘KASHF AL-ASR?R WA HATK AL-AST?R’’
    (Düzce Üniversitesi, 2020) Adam, Ahmad Mukhtar
    The Tafs?r treatise of Jam?l al-D?n, Ab?’l-Fa??’’l Y?suf b. Hil?l al-?afad? entitled: “Kashf al-Asr?r wa Hatk al-Ast?r” is one of the significant tafs?r works written during the Mamluks period particularly in the 7th century AH (that is 13th century CE). Thus, ?afed? in his above-mentioned tafs?r work used an approach that is different from the one used by other famous mufessir?n that lived in the same century and the same sultanate such as, Izzudd?n b. Abdissal?m (d. 660/1262), Mu?ammad b. A?mad al-Qur?ub? (d. 671/1273), Ibnu’l-Munayyir al-Iskandar? (d. 683/1284), Taqiyyudd?n b. Taymiyyah (d. 728/1328) and Ab? Hayy?n al-Andal?s? (d. 745/1344) among others. That shows that ?afad? is a qualified scholar of tafs?r and also indicates the crucial importance of his work in the history of the Qur’?nic exegesis. Therefore, this article critically studies the ?afad?’s unique approach to tafs?r, his place among the Mamluks’ exegetes and his method in Interpreting the Qur’?nic verses.
  • Öğe
    Ortadoğu`da Modernleşme ve İslami Hareketler
    (Düzce Üniversitesi, 2021) Yiğit Aras, Emine
    Bilimsel paradigmaları ne kadar öncelersek önceleyelim objektiflik meselesi hep bir sorunsal olmaya devam edegelmiştir. Söz gelimi Batı, Orta Doğu’ya dair yaptığı çalışmalarda ulusal çıkarlarını ve kendilerinin mutlak üstünlüğünü daima ön planda tutmuş bundan dolayı da Orta Doğu ile ilgili ortaya koydukları çalışmalar indirgemeci yaklaşımlar ve bir dizi eksiklik ve yanlışlığı da beraberinde getirmiştir. Bu sebeple Orta Doğu’yla ilgili bir çalışma olguya içerden bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Elimizdeki bu çalışmada Orta Doğu, Orta Doğuluların gözüyle görülmeye, anlamaya ve anlatılmaya çalışılmaktadır. Kitapta 18. yüzyıldan itibaren kendi yöneticilerinin müdahalesi ile modernleşme sürecine giren, Orta Doğu’nun üç önemli ülkesi, Türkiye, Mısır ve İran’ın modernleşme süreçleri üzerinde durularak, radikal İslami hareketlerin bu süreçte nasıl konumlandıkları ele alınmaktadır.
  • Öğe
    R. G. Collingwood’un Din Felsefesi
    (Düzce Üniversitesi, 2018) Kara, Özlem
    RobinGeorge Collingwood, 1889-1943 yılları arasında yaşamış, tarih felsefesialanında yaptığı çalışmalarla ünlü İngiliz filozofudur. Talip Kabadayı’nınderlediği bu eser; Collingwood’un, din ve din felsefesine dair bilinmeyengörüşlerini ortaya koyan makaleleri bir araya getirmesi açısından önem arzetmektedir. Eser, giriş bölümü ve Collingwood’un belirtilen konulara ilişkin 11adet makalesinin çevirilerinden oluşmaktadır.
  • Öğe
    Tablolarla Fıkıh Usûlü, Enver Osman Kaan (İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2. Basım, 2021), 144 sayfa, ISBN: 9789755485201
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Menekşe, Ömer
    Temel İslam bilimlerinden biri olan Fıkıh usulü daha ilk dönemlerinden itibaren yoğun ilgi görmüş, bu konuda metin, şerh, haşiye ve muhtasar niteliğinde çeşitlilik arz eden oldukça geniş bir literatür oluşmuştur. Usul ilminin belli başlı meselelerini içeren bu eserler, modern dönem dediğimiz son iki yüzyılda klasik tarzdan farklı olarak daha sistemli ve metodik bir şekilde ele alınmıştır. Bu kapsamda pratik, bilgilerin öğretilmesini, öğrenilmesini ve uygulanmasını kolay kılacak, kolay hatırlanmasını sağlayacak kavram haritaları, şemalar ve tablolar gibi görsel materyallerden oluşan yeni öğretim metod ve teknikleri ile eserler telif edilmeye başlanmıştır.Nitekim tanıtımını yapacağımız Tablolarla Fıkıh Usûlü adlı eser de bu tarz çalışmalardan biridir. Bu eser tablolarla zenginleştirilmiş, hem öğretici hem de öğrencinin fıkıh usulü ilmine dair konuları daha kolay kavramasını sağlayacak bir yardımcı ders kitabı niteliğindedir.
  • Öğe
    Nisyan-ı Nisvan İndirgemeciliğine Mahkûm Edilmiş Bir Konu: Kadının Şahitliği
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Yanık, Özlem
    İslâm muhakeme hukukunda kadınların şahitlik nisabındaki konumları, çeşitlilik arz etmektedir. Davanın niteliğinin önemli olduğu nisap taksiminde kadınların ceza davalarındaki şahitlikleri reddedilirken, hak davalarında ise belirli şartlar çerçevesinde şahitlikleri geçerli kabul edilmiştir. Nasta iktisadi işlemlere şahitlik etmeleri gerektiğinde bir erkeğe karşılık iki kadınının beyanının talep edilmesi ve iki kadından birinin misyonunun ‘hatırlatma görevinin ifası’ olarak açıklanması, literatürde kadınların akli yetenekleri bakımından erkeklere nispeten zayıf addedildikleri için şahitlik nisabında bu şekilde konumlandırıldıkları düşüncesinin yerleşmesine yol açmıştır. Psikoloji biliminin verilerine göre ezber, hafıza, detaylara hâkimiyet gibi konularda erkeklerden daha üstün oldukları kabul edilen kadınların, İslâm hukukunun şahitlik nisabındaki konumları itibariyle ‘unutkanlık’la özdeşleştirilmeleri, nassın illetinin doktrindeki kapsamı hususunda bir problem olduğu varsayımını doğurmaktadır. Bu çalışmanın amacı, hükmün yegâne illetinin kadınların unutkanlığına hasredilerek daraltılması yerine lafzın ifade ettiği anlam genişliği içinde meselenin ele alınarak, kadın duygu ve biyolojisinden kaynaklanan etkilerin bütünlüğünü göz ardı etmeden bir yaklaşım ortaya koymanın daha isabetli olacağına ilişkin bir katkı sunmaktır.
  • Öğe
    The Analysis of the Concept of Z?nat
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Şimşek, İbrahim
    The Qur'an is an unparalleled treasure as a linguistic and literary source. One of its literary aspects is the concepts within the Qur'an. Understanding the Qur'an necessitates accurately comprehending the words and expressions used in the verses. This requires identifying the root meaning of these words and the meanings they have acquired over time. This study examines and evaluates the important concept of “z?nat” (ornament/adornment), which adds richness to the Qur'an. The aim of this research is to identify the lexical meanings of the term "z?nat," the meanings it conveys, and its usage in the verses. To access the sources for this study, a review of printed materials was conducted. As the study focuses on the examination of the concept of z?nat in the Qur'an, the lexical meanings of this term were identified first. The primary focus of the study is the analysis of the term “z?nat” and other words used in similar meanings. After identifying the concept, its usage forms in the Qur'an were included. Considering the scope of the study, words related to z?nat in the Qur'an were included. However, not every concept with a semantic relationship to z?nat was included. Therefore, some words with similar meanings that do not appear in the Qur'an were not included in this research.
  • Öğe
    Position of the Qawl al-Sahâbî in the Hierarchy of Evidence of the Hanaf? Madhhab Compared to Qiyas
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Erden, Salih
    This study aims to determine the position of the qawl al-sahâbî in the hierarchy of evidence of the Hanaf? madhhab compared to qiyas. İn the study firstly, the concepts of sah?b? and qawl al-sahâbî are discussed, then the views of the founding imams of the Hanaf? madhhab and the Hanaf? methodologists on this issue are presented. Finally, three issues in which the founding imams are alleged to have taken a contradictory stance on the qawl al-sahâbî and the possible reasons for Ab? al-?asan al-Karh?'s different view from the Hanaf? madhhab on the evidential value of the qawl al-sahâbî are analysed. According to the findings of the study, the founding imams of the Hanafi madhhab took the qawl al-sahâbî as a reference and preferred the qawl al-sahâbî to qiyas in matters that could not be understood by reason and those that could be understood. In the sources, there are many narrations from the founding imams that in both cases, they preferred the qawl al-sahâbî to qiyas. In addition, many Hanaf? jurists have stated that this was the approach of the imams towards the qawl al-sahâbî. On the other hand, Hanaf? lawyers, like the founding imams, a preferred the qawl al-sahâbî to qiyas in both cases. However, al-Karh? put forward a different view on this issue and argued that although the qawl al-sahâbî has evidential value in matters that cannot be understood through reason, it does not have any superiority over qiyas in matters that understood through reason. There is some evidence that Mutazilite thought had an influence on his adoption of this view. In addition, the three issues on which the founding imams are alleged to have exhibited contradictory attitudes can be interpreted in accordance with the narrations showing that they prioritised the qawl al-sahâbî over qiyas.
  • Öğe
    ?????? ????? ?????? ??? ????? ????? ?? ?????? ????? ??????? ?? ????? ?????? İmam Badrüddin El-Ghazi'nin -Teysîrü't-Tibyân fi Tefsîri'l-ku'ran - adlı tefsirine genel metodu
    (Düzce Üniversitesi, 2022) Korichi, Medhet
    İmam Bedrüddin el-Ğazzi’nin (984/1577) Teysîrü’t-tibyân fi tefsîri’l-Ku’rân adlı manzum bir Kur’an tefsiri, hicri 10. yüzyılın ortalarında yazılmış en önemli manzum tefsirlerden biridir. Tefsir, Kur’an ilimleri ile ilgili terimlerin tanımlarını içeren bir giriş ile başlar. Daha sonra Kur’an’ı bütünüyle seksen bin beytte tefsir etmeye başlamadan önce istiâze ve besmele hakkındaki görüşünü sunar. Bu tefsir, manzum tefsirlerinin en önemli ve en büyüklerinden biri olmasına rağmen onun hakkında ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Bu yüzden İmam Bedreddin el-Ğazzi’nin tefsirindeki metodu hakkındaki bu makaleyi yazmayı düşündük ve aşağıdaki gibi altı genel esas çerçevesinde değerlendirdik: Birinci esas: surenin tefsirine geçmeden önce sureyi tanıtmak. İkinci esas: Her âyetin yorumunun sonunda onun nahiv meseleleriyle ilgilenmek. Üçüncü esas: Müfessirlerin âyet hakkındaki görüşlerini tenkidi ile birlikte zikretmek ve aralarında tercih edilen görüşü vermek. Dördüncü esas: Zayıf hadisle amel etmek. Beşinci esas: Surenin başındaki Hurûf-ı Mukattaa’nın manasını araştırmayıp onları ancak Allah’ın bildiği müteşâbih âyetler kısmından saymak. Altıncı esas: İman ile ilgili ayetlerin Eş’ariyye mezhebine göre yorumlamak. Bunların hepsi, yazarı ve tefsirini kısa bir özet halinde tanıttıktan sonra sunulacaktır.
  • Öğe
    Sofuzâde Mehmet Tevfik Efendi’nin Hulviyyât Adlı Divanının Dîbâcesinde Şiire Dair Görüşleri
    (Düzce Üniversitesi, 2022) Yılmaz, Dilek
    Bir şairin poetikasına dair görüşlerinin bulunabileceği kaynaklardan birisi şüphesiz divanıdır. Kastamonulu Sofuzâde Mehmet Tevfik Efendi (1874-1960), divanı Hulviyyât’ın dîbâcesinde, şiiri üzerinde tedebbür etmiş ve bunun sonucunda düşüncelerini okuyucusu ile paylaşan bir şair profili ile karşımıza çıkmaktadır. Dîbâcede Sofuzâde, şiirde mazmunların önemine, aruzun Kur’ân-ı Kerîm ile kaybolmayacak bir şekle büründüğüne, vezin ve kafiyenin hem kalp hem de kâinatın ritmi ile nasıl uyum içerisinde olduğuna değinir. Şiirin manevî unsurlardan oluşması gerektiğine ve iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmek için Kur’ân’ın ışığına ihtiyaç duyulduğuna işaret eder. Maddi hissiyatla yazılmış, ilimden, irfandan uzak şiiri her ne kadar parlak renklerle bezeli olsa da aslında cansız olan yağlı boya tablolara benzetmesi dikkatleri çeken bir husustur. Edebiyatı genel hatları ile Doğu ve Batı edebiyatı olarak iki kısma ayıran şair, Doğu edebiyatını şekillendiren ana unsur olarak İslâm’ı, Batı edebiyatını var eden temel değer olarak da Hıristiyanlığı kabul etmektedir. Mehmet Tevfik Efendi’ye göre İslâm’ın gelişi ile aydınlığa kavuşan pek çok konuda Batı’dan gelebilecek herhangi bir unsura ihtiyaç yoktur. Şiirin, lisanın aklı zorlayan bir faaliyeti oluşu; fazilet, kemâl, vecd ve hal gibi dinî, ilmî, irfânî, ahlakî unsurlardan doğması gerektiği ancak böyle şiirin akıl ve ruh üzerinde dönüştürücü etkiye sahip olduğu Hulviyyât’ın dîbâcesinde dillendirilen görüşlerdendir.
  • Öğe
    Rivayet İlmi Açısından İlk İnen Vahiy Hakkındaki Rivayetlerin Değerlendirilmesi - Merfû‘ Rivayetler Özelinde -
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Başeğmez, Muhammed Mahmut
    Siyer, tarih, tefsir ve hadis kaynaklarında ‘Evvelü mâ nezel’ ya da diğer bir ifadeyle ‘ilk inen vahiy’ konusunda hadis kitaplarında tespit edebildiğimiz kadarıyla muhtevaları farklı üç merfû‘ rivayet bulunmaktadır. Bunların yanında birçok mevkuf ve maktû‘ rivayetler de bulunmaktadır. Ancak makale boyutunu aşacağı düşüncesiyle mevkuf ve maktû' rivayetlere yer verilmemiştir. İlgili merfû‘ rivayetlerden birincisi ‘Alak sûresinin 1-5. ayetlerinin ilk inen vahiy olduğunu ifade eden Hz. Âişe (ö. 58/678) rivayeti, ikincisi Müddessir sûresinin 1-5. ayetlerinin ilk inen vahiy olduğunu ifade eden Hz. Câbir (ö. 78/697) rivayeti, üçüncüsü ise Fâtiha sûresinin tamamının ilk inen vahiy olduğunu ifade eden tabiîn Ebû Meysere ‘Amr b. Şurahbîl’in (ö. 63/683) mürsel rivayetidir. Makalemizde zikri geçen rivayetlerin, hadis ilmi açısından değeri ve ilk inen ayetlerin bu rivayetler özelinde tespiti yapılmıştır. Elde edilen bulgularla birlikte, Hz. Âişe'nin, Hz. Câbir'in ve Ebû Meysere 'Amr b. Şurahbîl'in merfû‘ rivayetleri dikkate alındığında, ‘Alak sûresinin 1-5. ayetlerinin ilk inen vahiy oldukları sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Nisâ Sûresinin Kırk Üçüncü Âyetinde Geçen Çok Anlamlı Kelime ve Müphem İfadelerin Âyetin Anlamına ve Hükme Etkisi
    (Düzce Üniversitesi, 2022) Karagöz, İsmail
    Kur’ân-ı Kerîm’in rehberliğinden yararlanabilmek için Kur’ân’ı anlamak, Kur’ân’ı anlayabilmek için Kur’ân dilini ve anlama yöntemlerini iyi bilmek gerekir. İnsanların bilgi birikimleri ve anlama yeteneklerine bağlı olarak mücmel ve müphem olan ayetlerle çok anlamlı kelimeleri anlamlandırmada farklılıklar ortaya çıkarmış, Kur’ân dilinin başka dillere aktarılmasında bu farklılık kendisini göstermiştir. Kur’ân’ın farklı anlaşılıp farklı sonuçlar çıkartılan ayetlerinden biri de Nisâ sûresinin kırk üçüncü ayetidir. Ayetin farklı anlaşılmasının sebebi ayetteki “salât” kelimesinin çok anlamlı olması, ???????? ??????? terkibine ve ???? ?????????? ??????????? cümlesine verilen anlamdır. ?????????? Kelimesi ayette “namaz” anlamında mı veya “namaz kılınan yer yani mescid” anlamında mıdır? ???????? ??????? “Yolcular” anlamında mı yoksa “yolu den geçenler” anlamında mı????? ?????????? ??????????? “Veya kadınlara dokunduğunuz zaman” cümlesindeki “kadınlara dokunmak” hakikî anlamda fiziksel dokunma mı? Yoksa mecazî anlamda cinsel ilişki mi? Ayetteki bu müphem kelime, terkip ve cümleler, hem müçtehitlerin ayetten farklı hükümler çıkarmalarına, hem günümüzde hazırlanan meallere farklı şekillerde yansımalarına sebep olmuştur. Ayetteki ?????????? kelimesine “namaz” ve “mescid”, ???????? ??????? terkibi “yolu den geçenler” anlamındadır. ?????????? Kelimesine sadece “namaz”, ???????? ??????? terkibine “yolcular” anlamı verildiği zaman ayetin ikinci cümlesi, “Yolcular hariç cünüp iken namaz yaklaşmayın” şeklinde anlaşılmaktadır. Bu anlama göre “yolcular cünüp iken namaza yaklaşabilir” yaklaşabilecektir. Mâide sûresinin 6. ayetine göre abdestsiz cünüp iken namaz kılınmaz. ?????????? Kelimesine sadece “namaz” ve “mescid”, ???????? ??????? terkibine “yolu den geçenler” anlamı verildiği zaman, ayetin ikinci cümlesinin anlamı “boy abdesti alıncaya kadar cünüp iken namaza ve mescide yaklaşmayın ancak yolu den geçmek durumunda olanlar, geçebilirler” olmaktadır. Kur’ân ve Sünnet bütünlüğü içerisinde baktığımız zaman???? ?????????? ??????????? “Veya kadınlara dokunduğunuz zaman” cümlesindeki “kadınlara dokunmak” ile maksat, cinsel ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır.