Yazar "Çeçen, Faruk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The effects of ultrafiltration and diuretic therapies on oxidative stress markers in patients with cardio-renal syndrome(Edizioni Minerva Medica, 2017) Sav, Tansu; Çeçen, Faruk; Albayrak, Enver SinanBACKGROUND: Cardiorenal syndrome (CRS) is defined as complex pathophysiological disorder of the heart and kidneys. Both heart and renal failure are characterized by increased systemic oxidative stress in CRS. The aim of the present study is to assess the impacts of ultrafiltration (UF) and furosemide treatment on oxidative stress markers and renal functions in patients with CRS. METHODS: In the study 77 patients with CRS (37 patients in the UF group and 40 patients in the furosemide group) were included. Plasma superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), malondialdehyde (MDA), glutathione peroxidase (GSH-Px) levels were studied in all patients on admission and at the end of the study. RESULTS: Plasma SOD, CAT, MDA and GSH-Px levels did not show significant difference between the groups. CONCLUSIONS: The effects of UF and furosemide therapies were similar on oxidative stress markers in patients with CRS. These methods safely decrease volume overload in a short-term period.Öğe Geriatrik yaşta amoksisilin kullanımı sonucu gelişen ve hayatı tehtid eden, ağır stevens johnson sendromu(2010) Önder, Arif; Güngör, Adem; Celbek, Gökhan; Çeçen, Faruk; Yıldırım, Ümran; Gürlevik, Zehra; Cinemre, HakanStevens Johnson Sendromu (SJS) genellikle ilaçlara ve enfeksiyonlara karşı oluşan, ateş, stomatit ve konjonktivit ile karakterize ağır bir cilt reaksiyonudur. Her yaş ve cinsiyette ortaya çıkabilmekle birlikle genellikle 2.-4. dekatta görülür, ileri yaşlarda nadir olarak görülmektedir. Litaretürde ilaca bağlı SJS ile ilgili pek çok vaka sunumu yapılmakla birlikte amoksisiline bağlı SJS vakaları nadirdir. Bu yazıda pnömoni nedeniyle amoksisilin başlanmasının ardından gelişen, geriatrik yaş grubunda ortaya çıkan SJS olgusu sunulmuştur. Yetmiş dört yaşında erkek hasta pnömoni nedeniyle amoksisilin tedavisi başlanmasından 2 gün sonra başlayan tüm vücudunda yaygın döküntü, göz kapağında şişlik, gözde kızarıklık ve nefes darlığı şikayeti ile acil servisimize başvurdu. Hasta prerenal akut böbrek yetmezliği, pnömoni, ilaç reaksiyonu (SJS) öntanısıyla servisimize yatırıldı. Hastaya klinik ve histopatolojik olarak SJS tanısı konularak IV steroid tedavisi başlandı. Hastanın verilen steroid tedavisi ile cilt döküntülerinde belirgin düzelme izlendi. Hastanın steroid tedavisi azaltılarak kesildi. Günümüzde betalaktam antibiyotikler özellikle amoksisilin güvenli bir ilaç olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak nadirde olsa ileri yaşlarda amoksisiline bağlı SJS gibi yaşamı tehdit eden yan etkilerin görülebileceği akılda tutulmalıdır.Öğe Hipervolemik hastalarda diüretik tedavisi ve ultrafiltrasyon tedavi yöntemlerinin oksidatif stres belirteçleri ve karotis intima media kalınlığı üzerindeki etkileri(Düzce Üniversitesi, 2013) Çeçen, Faruk; Sav, TansuAmaç: Kronik böbrek yetmezliği hastalarında oksidatif stres hastalığın seyir ve progresyonunda önemli bir yer tutmaktadır. Volüm artışı ile de oksidtaif stres ve buna ait belirteç düzeyleri değişmekte, tedavi ile oksidatif streste ortaya çıkan azalmaların hastalığın seyrini olumlu yönde etkilediği bilinmektedir. Hipervolemik hastalarda volüm uzaklaştırmak için ultrafiltrasyon ve diüretik tedavi ile volüm uzaklaştırma yöntemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmamızda volüm yüklenmesi bulgularıyla başvuran KKY, KBY, DM ve kardiyorenal sendromlu hastalarda diüretik ve ultrafiltrasyon tedavi yöntemlerinin oksidatif stres belirteçleri, karotis intima media kalınlığı ve sol ventrikül kitle indeksi üzerine olan etkilerini karşılaştırmak amaçlanmıştır. Materyal-Metod: Bu çalışma, Ekim 2011 ile Aralık 2012 tarihlari arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları, Nefroloji, Kardiyoloji ve Acil servis polikliniklerine ciddi volüm yükü bulgularıyla başvuran uygun kriterleri taşıyan 41 kadın, 36 erkek olmak üzere KBY, KKY ve DM hastalıklarından en az birine sahip 77 hasta dahil edildi. Rutin hemodiyaliz programında olanlar, daha önce diüretik tedavisi almış olanlar ve aydınlatılmış onam formunu imzalamayanlar çalışma dışında bırakıldı. Çalışma hastalar övolemik hale gelene kadar yaklaşık iki hafta kadar sürdürüldü. Tedaviye başlamadan önce ve tedavi sonrası tüm hastalardan biyokimyasal analiz için kan örnekleri, idrar numuneleri, PA akciğer grafileri, ekokardiyografik değerlendirmeleri ve karotis intima media kalınlığı gibi parametreleri değerlendirildi. Oksidatif stres belirteçlerinden katalaz, MDA, Glutatyon peroksidaz ve süperoksit dismutaz düzeyleri tedavi öncesi ve sonrası ölçüldü. Ekokardiyografik inceleme ile sol ventrikül diyastol sonu çapı, sol ventrikül sistol sonu çapı, interventriküler septum kalınlığı, arka duvar kalınlığı kaydedildi. Ejeksiyon fraksiyonu modifiye Simpson metodu ile hesaplandı. PAB ölçüldü. Sol ventrikül kitle indexi Devereux formülü ile hesaplandı. Karotis intima-media kalınlığı ölçümü sağ ve sol karotis arterlerden aynı hekim tarafından ultrasonografi cihazı ile görüntülendi. Bulgular: Tedavi öncesi gruplar vücut ağırlığı, VKİ ve yaş açısından benzer özelliklerdeydi. Her iki tedavi grubunda da tedavi öncesi ve tedavi sonrası PAB, EF, LVKİ, VKİ değerleri karşılaştırıldığında anlamlı düşüşler saptandı, fakat bu düşüşler iki grup karşılaştırıldığında anlamlı değildi. Diüretik tedavisi uygulanan grupta tedavi sonrası BUN düzeylerinde anlamlı artışlar izlendi. Her iki gruptada idrar dansitelerinde tedavi sonrasında anlamlı bir değişiklik saptanmadı. Gruplar GSH-Px, SOD, katalaz ve MDA düzeyleri açısından değerlendirildiğinde başlangıçta her iki grup arasında fark yoktu. Tedavi sonrası tedavi öncesine göre UF grubunda hem GSH-Px hem de SOD düzeylerinde azalma, katalaz ve MDA düzeylerinde artış mevcuttu. Diüretik grubunda ise tedavi sonrası GSH-Px ve katalaz düzeylerinde azalma, SOD ve MDA düzeylerinde anlamlı olmayan artma saptandı. Sonuç: Bu çalışmada hipervolemik KKY, KBY, Kardiyorenal sendrom ve DM tanılarından en az birini taşıyan hastalarda vücuttan volüm uzaklaştırma amacıyla kullanılan UF ve diüretik tedavi modalitelerini karşılaştırılmıştır. UF ve diüretik tedavisinin hipervolemiyi düzeltmedeki etkilerinin benzer olması ile birlikte oksidatif stres belirteçleri, KIMK, PAB, LVKİ, EF, lipit parametreleri, total protein, elektrolit (Na+, K+, Ca+2, Cl-) değerindeki değişiklikler, idrar dansitesi, spot idrarda proteinüri gibi parametreler üzerine etkileri de benzerdir. Literatürden farklı bulduğumuz bazı parametrelerin etkisini incelemek için daha çok hasta sayısının olduğu, hipervolemiye etki eden faktörlerin homojen olarak gruplandığı, oksidatif stres belirteçlerinin etkilendiği parametrelerin daha detaylı incelendiği uzun süreli çalışmalar planlanmalıdır.Öğe Huge rectus sheath hematoma in a patient on anticoagulant therapy: A short review of rectus sheath hematomes(2012) Güngör, Adem; Çalışkan, Mustafa; Çeçen, Faruk; Yıldızhan, Esra; Aydın, Yusuf; Yazgan, Sibel; Celbek, GökhanRectus sheath hematoma is an accumulation of blood in the sheath of the rectus abdominis, secondary to rupture of an epigastric vessel or muscle tear. Multiple different causes were reported in literature and anticoagulant treatment is one of the most important reason. It could occur spontaneously or after trauma. They are usually located infraumblically and often misdiagnosed as acute abdomen, inflammatory diseases or tumours of the abdomen. We herein reported a case of rectus sheath hematoma presenting with a mass in the abdomen and diagnosed by computerized tomography (CT). Rectus sheath hematoma is a rarely seen pathology, CT must be chosen for definitive diagnosis. Conservative treatment aproaches is the first and important treatment procedure. Surgical treatments have high mortality and complication risks, so clinicians should avoid surgical procedures. Copyright © 2012 by Türkiye Klinikleri.Öğe Larenks ödemi ile seyreden bir herediter anjioödem olgusu(2012) Turan, Hakan; Kutlucan, Ali; Sarıtaş, Ayhan; Yanık, Mehmet Emin; Çeçen, FarukHerediter anjioödem hepatositler tarafından üretilen C1 esteraz inhibitör eksikliği veya disfonksiyonundan kaynaklanan, nadir rastlanılan, potansiyel olarak yaşamı tehdit edici bir hastalıktır. Subkutan veya submukozal bölgede tekrarlayan anjioödem ataklarıyla karakterizedir. Herediter anjioödemde nadir olarak görülen larenks ödemi ani hava yolu obstruksiyonuna neden olup ölümle sonuçlanabilir. Burada trakeostomi açılmasını gerektirecek kadar şiddetli larenks ödemi gelişen herediter anjioödemli bir erkek olgu sunulmaktadır.Öğe Larenks ödemi ile seyreden bir herediter anjiyoödem olgusu(2012) Turan, Hakan; Kutlucan, Ali; Sarıtaş, Ayhan; Yanık, Mehmet Emin; Çeçen, FarukHereditary angioedema is a rare and potentially life-threatening disease resulting from deficiency or disfunction of C1 esterase inhibitor which is produced by hepatocytes. It is characterized by recurrent angioedema attacks at subcutaneous or submucosal region. Larynx edema could be seen rarely in hereditary angioedema and may result in death by causing sudden air way obstruction. Herein, we present a male hereditary angioedema case with laryngeal edema which is severe enough to require tracheostomy.












