Yazar "Toprak, Bülent" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Afforestation restoration of saline-sodic soil in the Central Anatolian Region of Turkey using gypsum and sulfur(Finnish Soc Forest Science-Natural Resources Inst Finland, 2017) Yıldız, Oktay; Altundağ, Ernaz; Çetin, Bilal; Güner, S. Teoman; Sargıncı, Murat; Toprak, BülentA significant amount of land area in the Central Anatolian Region of Turkey has saline-sodic soil properties. The aim of the current study was to use both soil amendment and tree to restore these degraded lands. The primary objective was to ameliorate soils by leaching excess sodium with gypsum and sulfur applications. Following soil treatments, salt cedar (Tamarix smyrnensis Bunge), Russian olive (Elaeagnus angustifolia L.) and silver poplar (Populus alba L.) seedlings were planted on experimental and control sites to evaluate the effects of the treatments on survival and growth of these species. In the fall of 2013, three-year-old seedlings were planted using 1.5 x 1.5 m spacing on each plot. Survival rates were determined and height and diameter were measured at the end of September 2015. Second year infiltration measurements indicated that both chemical treatments had significantly increased the infiltration capacity of the soil (P = 0.0003). Soil infiltration capacity on gypsum treated sites was about 55% higher than on sulfur sites. Following the second growing season, salt cedar had the highest survival rates of 80%. Silver poplar had 36% survival rates across the treatments. Russian olive had 50 cm height growth on both gypsum and sulfur application sites vs. only 25 cm on controls. Diameters of Russian olive on gypsum and sulfur sites were about 9.3 mm vs. 5 mm on the controls. Silver poplars on gypsum treated sites grew 42% taller than controls. Salt cedar had no significant growth responses among treatments. With appropriate soil amendments, especially gypsum, Russian olive gave the best overall two-year results.Öğe Effects of different site preparation methods on soil carbon and nutrient removal from Eastern beech regeneration sites in Turkey's Black Sea region(Elsevier, 2010) Yıldız, Oktay; Eşen, Derya; Karaöz, Ömer M.; Sargıncı, Murat; Toprak, Bülent; Soysal, YusufIn terms of wood production, eastern beech (Fagus orientalis Lipsky) is one of the most important Turkish tree species. The main forestry operation in the Black Sea region (BSR) is the harvesting of natural beech stands. These stands are naturally regenerated. A dense rhododendron (Rhododendron spp.) understorey prevents eastern beech (F. orientalis Lipsky) seed-tree regeneration in the Turkish BSR. Our study objective was to investigate the forest ecosystem effects of different woody vegetation control methods on forest floor organic matter (OM), soil organic carbon (SOC), soil physical and chemical properties and nutrients on beech regeneration sites in this region. In 2006, rhododendrons were cleared from treatment plots using hand labour by grubbing (GR), prescribed fire (PE), or machine preparation (MP) with a rake-equipped bulldozer. Untreated plots served as controls. The woody vegetation understorey, forest floor OM and mineral soil (0-20 cm) were sampled, and their biomass, SOC and nutrient content were estimated for each treatment. While effective in preparing sites for beech regeneration, the MP treatment resulted in highly compacted soil (mean = 1.5 g cm(-3)) compared to the other treatments (1.1 g cm(-3)). It also showed the largest ecosystem losses of C (-45%), N (-30%), and P (-55%) from the forest floor and mineral soil (0-20 cm). Furthermore, the MP treatment induced large ecosystem losses of soil K (-72%) and Ca (-58%). Both the GR and PF treatments increased soil pH and cation exchange capacity (CEC) relative to the controls, while their ecosystem C (-25%) and N (-22%) losses were moderate. In conclusion, the MP site preparation method removes more OM and soil nutrients, resulting in a lower soil CEC capacity compared to the other rhododendron control practices, including prescribed fire. Using heavy machinery during site preparation compacts the soil, increasing soil density to a level that may restrict plant growth. In contrast, grubbing and prescribed fire increase the soil pH and plant nutrient availability without compacting the soil. Therefore, these two methods should be promoted as effective and sustainable rhododendron control techniques for long-term productivity of eastern beech forests. (C) Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe Effects of forest fire on soil nutrients in Turkish pine (Pinus brutia, Ten) Ecosystems(Triveni Enterprises, 2010) Yıldız, Oktay; Eşen, Derya; Sargıncı, Murat; Toprak, BülentFire is a long-standing and poorly understood component of the Mediterranean forestlands in Turkey. Fire can alter plant composition, destroy biomass, alter soil physical and chemical properties and reduce soil nutrient pools. However, fire can also promote productivity of certain ecosystems by mineralizing soil nutrients and promoting fast growing nitrogen fixing plant species. Fire effects on soils and ecosystems in Turkey and Mediterranean regions are not well understood. This study, uses a retrospective space-for-time substitution to study soil macro-nutrient changes on sites which were burned at different times during the last 8 years. The study sites are in the Fethiye Forest Management Directorate in the western Mediterranean Sea region of Turkey Our samples show 40% less Soil C, and cation exchange capacity (CEC) at 0-20 cm soil depth two weeks after the fire, Soil C and CEC appear to recover to pre-fire level in one year Concentrations of Mg were significantly lower on new-bum sites, but returned to pre-fire levels in one year Total soil N concentrations one and two years after fire were 90% higher than other sites, and total P was 9 times higher on new-bum site than averages from other sites. Some implications of these results for forest managers are discussed.Öğe Ekto- ve arbusküler mikoriza aşılanmış Karaçam (Pinus nigra), Toros sediri (Cedrus libani) ve Saçlı Meşe (Qercus cerris) fidanlarının İç Anadolu'nun yarı kurak sahalarındaki ağaçlandırma başarısı(Düzce Üniversitesi, 2016) Toprak, Bülent; Yıldız, OktayAnadolu'nun deniz etkisinden uzakta kalan 2/3'lük bir kısmı kurak ve yarı kurak alanlardan oluşmaktadır. Ayrıca uzun yıllardan beri devam eden hayvan ve insan baskısı sonucu bitki örtüsünün tahribiyle geniş düzlüklerdeki araziler su ve rüzgar erozyununa yatkın hale getirilmiştir. Türkiye'de teknik, ekolojik ve sosyal olarak uygun 4,25 milyon hektarı orman ve 1 milyon hektarı hazineye ait olan 5,25 milyon hektar potansiyel ağaçlandırma sahası bulunmaktadır. Bu potansiyel ağaçlandırma sahalarının büyük bir kısmında büyüme döneminde su açığı oluşmaktadır. Kurak ekosistemlerde yapılan ağaçlandırma çalışmalarında kullanılan fidanlara yapılan mikoriza aşılamasının fidanların tutma başarılarını ve büyümelerini arttırdığına dair yayınlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı Türkiye'de kurak ve yarı kurak ağaçlandırma sahalarında çok kullanılan Karaçam (Pinus nigra), Toros Sediri (Cedrus libani) ve Saçlı Meşe (Quercus cerris) türlerine mikoriza aşılamasının fidanların fidanlık aşamasındaki gelişimine ve arazi aşamasındaki tutma başarısına, büyüme ve beslenmesine etkisini ortaya koymaktır. Fidanlık aşamasında fidanların mikorizal kolonizasyon yüzdeleri, çap, boy, yaprak/ibre spesifik yüzey alanı, kök uzunluğu ve ağırlıklarına ilişkin ölçümler alınmış ve bunlardan elde edilen kuru kök yüzdesi, katlılık oranı, gürbüzlük ve Dickson kalite indisleri belirlenmiştir. Ayrıca fidanların besin içerikleri belirlemek için gerekli analizler yapılmıştır. Mikorizal işlem uygulanmış ve uygulanmamış fidanlar, büyüme dönemi içerisinde farklı oranlarda su açığı gerçekleşen Afyonkarahisar/Taşoluk, Kütahya/Sobran ve Eskişehir/Mihalıççık'taki Eskişehir Orman Bölge Müdürlüğü'nün ağaçlandırma sahalarına 2012 yılında dikilmiştir. Arazi aşamasında kullanılan bu sahalar yaklaşık 360 km'lik bir hat üzerinde konumlanmıştır. Arazi aşamasında fidanların çap, boy, yaprak/ibre spresifik yüzey alanı, nispi çap ve boy artımları, fidan ve topraktaki besin yoğunlukları, topraktan sızan iyonlar ve toprak nemine ilişkin ölçümler yapılmıştır. Toprak analizleri için her bir deneme ünitesinden rasgele yöntem ile seçilen beş ayrı noktadan hacmi belirli olan silindirlerle ve kürekle iki set toprak örneği alınmıştır. Sahalardaki inorganik besinlerin belirlenmesi için reçine torbası yöntemi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda mikorizal farklılıkların fidanlık aşamasındaki fidanların morfolojik özellikleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Fidan boyu, kök boğazı çapı, kök uzunluğu, yaprak yüzey alanı, toprak üstü kuru ağırlık, kökün kuru ağırlığı, katlılık ve Dickson kalite indeksi bakımından işlemler arasında istatistiki farklılıklar tespit edilmiştir. Aynı zamanda mikorizal farklılıkların arazide fidanların büyümeleri üzerinde de etkili oldukları belirlenmiştir. Mikorizaların fidanların morfolojik özelliklerine, tutma başarılarına, toprak ve bitkideki besin durumlarına ve topraktan sızan iyonların miktarlarına etkileri ortaya konulmuştur. Anahtar sözcükler: Ağaçlandırma, Cedrus libani, Karaçam, Mikoriza, Pinus nigra, Quercus cerris, Saçlı Meşe, Toros Sediri, Yarı Kurak SahalarÖğe Experimental arid land afforestation in Central Anatolia, Turkey(Springer, 2018) Yıldız, Oktay; Altundağ, Ernaz; Çetin, Bilal; Güner, S. Teoman; Sargıncı, Murat; Toprak, BülentThe afforestation of arid lands faces many challenges, and perhaps the most important key for success is choosing one or more species that are adapted well for local environmental conditions. We explored species that would be suitable for the steppe region of Central Anatolia. Intensive site preparation included ripping the subsoil (to 80 cm) and plowing the upper soil before planting seedlings of Elaeagnus angustifolia, Robinia pseudoacacia, Fraxinus angustifolia, and Pinus nigra were used as tree species. We also tested the success of several shrub species: Amygdalus orientalis, Calligonum polygonoides, and Spartium junceum. After five growing seasons, E. angustifolia showed the highest survival, with 80% of planted seedlings remaining. For the shrubs, A. orientalis was the most successful species with a 95% survival rate. Broad-leaved trees grew a cumulative average of 34 cm in height in 5 years, whereas P. nigra seedings grew only 9 cm. The greatest height growth occurred in the shrubs, with A. orientalis gaining 40 cm in height in 5 years. Overall, E. angustifolia and A. orientalis appeared best suited for afforestation in these areas. R. pseodoacacia and F. angustifolia may also be used as alternative species.Öğe Kayın (Fagus orientalis Lipsky) gençlik sahalarında seyreltmenin fidan büyümesi ve toprağın besin durumuna etkisi(Düzce Üniversitesi, 2011) Toprak, Bülent; Yıldız, OktayOdun üretimi ile talebi arasındaki fark talep lehine olup, bu fark giderek açılmaktadır. Buna rağmen odun üretimi yapılan orman alanlarının başka beklentiler (su havzası, yaban hayatı, rekreasyon vb.) için de daha fazla kullanılma talebi odun üretim alanlarının giderek daralmasına yol açmaktadır. Bu nedenle giderek daralan alanlardan daha fazla üretim yapabilmek ve orman alanlarının diğer işlevler için daha fazla kullanılmasına olanak sağlamak için birim alandan elde edilen üretimi arttırma yollarının aranması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye'nin odun üretimi açısından en önemli türlerinden olan kayının doğal gençlik sahalarında farklı şiddetlerde yapılan seyreltme işlemlerinin fidan büyümesi ve beslenmesi ile topraktaki besin durumuna etkilerini değerlendirmektir.Çalışma için, Düzce-Akçakoca bölgesi, Deredibi şefliğindeki faklı yükseltilerde dozerli saha hazırlığı ile doğal gençleştirme yapılan 4 yaşındaki kayın gençlik sahalarında 3 blok ve her blokta 20 x 20 m büyüklüğünde beş adet deneme ünitesi oluşturulmuştur. Birinci ünitede m2'de bir fidan (M1F), ikinci ünitede m2'de iki fidan (M2F), üçüncü ünitede m2'de dört fidan (M4F) ve dördüncü ünitede ise m2'de sekiz fidan (M8F) kalacak şekilde seyreltme yapılmıştır. Ayrıca bu seyreltme işlemi yapılmış ünitelere ek olarak her blokta hiçbir işlem yapılmamış olan kontrol üniteleri oluşturulmuştur.Fidanların denemenin başlangıcındaki boy, çap, biyokütle, besin içeriği ve yaprak yüzey alanı her bloktan sökülen fidan örneklerinden yararlanılarak belirlenmiştir. İşlemlerden iki yıl sonra farklı deneme alanlarındaki fidanların yine boy, çap, biyokütle, besin içeriği ve yaprak yüzey alanını değerlerini belirlemek için her deneme ünitesinden rastgele yöntemle seçilen 30 adet fidan sökülerek gerekli ölçüm ve analizler yapılmıştır.Ayrıca deneme alanlarında bulunan ölü-örtü organik maddesi (OM) mineral toprak yüzeyine kadar alınarak biyokütlesi hesaplanmış ve besin içerikleri analiz edilmiştir.Toprak analizleri için her bir deneme ünitesinden rastgele yöntem ile seçilen 5 ayrı noktadan organik madde alındıktan sonra 0-10 ve 10-20 cm derinlik kademelerinden hacmi belirli olan silindirlerle toprak örneği alınmıştır. Alınan toprak örneklerinden bir seti hacim ağırlığı hesabında, diğer toprak seti ise tanecik bileşimi, tepkime (pH), katyon değişim kapasitesi (KDK) ve besin içeriği analizlerinde kullanılmıştır.Ayrıca işlemlerin toprak profilinden sızan inorganik besin miktarına etkilerini belirlemek için her bir deneme ünitesinde yerleri rastgele belirlenen 5 noktaya, 25 cm toprak derinliğine kadar olan toprak profilinin içine yerleştirilen reçine torbası yöntemi kullanılmıştır. Sahadaki bu reçine torbaları yağış durumuna göre her 1-1.5 ay süreyle yenileriyle değiştirilerek iyon kromatografide analiz edilmiştir.Analizler sonucunda en iyi boy büyümesi hiçbir seyreltmenin yapılmadığı kontrol ünitelerindeki fidanlarda gerçekleşirken, çap bakımından da bu sahalardaki fidanlar en kalın ikinci çapa sahiptir. Bununla birlikte en az boy büyümesi ve en düşük çap artımı ise metrekarede bir fidan bırakılan ünitelerdeki fidanlarda ölçülmüştür.M1F sahalarında bulunan fidanların diğer M8F ve M4F sahalarından daha yüksek iz-düşüm yaprak yüzey alanına sahip olması bu sahalardaki fidanların daha fazla gölgede kaldığını göstermektedir. M2F ile kontrol sahalarındaki fidanların N yoğunluğu diğer sahalardakilere göre yüksek çıkmıştır. M8F sahalarında bulunan fidanların da P içeriğinin diğer sahalara oranla daha yüksek olduğu saptanmıştır.Sonuç olarak, elde edilen veriler göre bu yaştaki fidanlarda yapılan seyreltme şiddeti hakkında hem fidan büyümesi ve beslenmesi hem de toprağın içerdiği besin miktarlarına dayanarak yorum yapmak ve uygulamacıya öneride bulunmak için henüz erken olduğu görülmektedir.Öğe Kuraklık Stresindeki Yalancı Akasya (Robinia pseudoacacia L.) Fidanlarının Yaprak Su Potansiyeline Mikorizanın Etkisi(2020) Toprak, BülentKurak alanlarda uzun süre meydana gelen su kıtlığı fidanların yaşama oranlarını olumsuz yönde etkilediğindendolayı bu gibi su sorunu olan sahalarda su stresini azaltıcı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Kurak sahalardakibaşarıyı arttırmada mikorizanın önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı kurak sahalarda sustresine karşı dayanıklılığı yüksek Yalancı akasya (Robinia pseudoacacia L.) fidanı elde etmek ve su stresialtındaki fidanların su potansiyellerine mikorizanın etkilerini belirlemektir. Bunun için akasya fidanlarına mikorizaaşılaması yapılarak yaprak su potansiyeli ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Mikorizalı ve mikorizasız ayrımıolmaksızın her iki durumda da toprak su içeriğindeki düşüş, fidanların yaprak su potansiyellerinde azalmaya nedenolmuştur. Akasya fidanları ile su arasındaki ilişkide olumlu etkiler meydana getiren mikoriza, kuraklık şartlarındastresi azaltmış ve dayanıklılığı arttırmıştır.Öğe Mycorrhizal fungi status in organic farms of south Florida(Mycosphere Press, 2017) Toprak, Bülent; Soti, Pushpa; Jovel, Erick; Alverado, Luis; Jayachandran, KrishIn the recent years, low input agriculture has gained high popularity and there is an emerging body of literature on the role of arbuscular mycorrhizal fungi in organic farming and its potential use in low input agriculture systems. This study was conducted to analyse mycorrhizal status of several 31 different plants in organically managed farms in south Florida: organic farm at the Florida International University and the organic fruit, farm Possum Trot. Rhizosphere soil was analysed for mycorrhizal spores and soil nutrients, and plant roots were analysed for mycorrhizal colonization status. Possum Trot, which is a less disturbed site, had higher mycorrhizal spore density in the soil as compared to the organic farm at the Florida International University, which gets highly disturbed with student activities. However, plants at the Florida International University organic farm had higher degree of mycorrhizal colonization in the roots. Of the 31-plant species analysed, Cymbopogen nardus had highest root colonization (75%), while Spinacia oleracea had no signs of mycorhrizal colonization in the roots. Surprisingly, although very low, arbuscular mycorrhizal colonization was observed in roots of Eruca sativa and Chrysophyllum cainito which are normally reported as non-host plants of mycorrhizal fungi. Arbuscular mycorrhizal spore density showed a negative correlation with soil N, while it had a positive correlation with soil P. Though spores of Glomus, Gigaspora, Acaulospora and Scutellospora were found in our study. Glomus were the dominant genera in the rhizosphere of plants grown in the organic farms. Our results indicate that disturbance did not have much impact on the mycorrhizal colonization in the roots, but did have an impact on the rhizosphere spore density. The high occurrence of mycorrhizal fungi in the organic farms of south Florida and potential for the use in organic farm management is discussed.Öğe Tuz Gölü-Konya Havzasında Bulunan Ağaçlandırma Sahalarında Ağaç Türlerinin Başarı Oranları ile Toprak Özelliklerinde Meydana Gelen Değişimin Belirlenmesi(2021) Toprak, Bülent; Yıldız, Fatih Oktay; Çetin, Bilal; Sargıncı, Murat; Eşen, DeryaÇalısmanın amacı; Iç Anadolu kurak sahalarında yapılan agaçlandırma çalısmalarının uzun vadede ekosistem restorasyonuna katkısını belirlemektir. Çalısma için Tuz Gölü-Konya havzasında bulunan farklı yaslardaki (karaçam (Pinus nigra), igde (Elaeagnus angustifolia), badem (Amygdalus communis), yalancı akasya (Robinia pseudoacacia), disbudak (Fraxinus angustifolia) ve mahlep (Prunus mahalep) agaçlandırma sahalarından örneklemeler yapılmıstır. Örnekleme alanlarında agaçların türü, yasama oranları, boy ve çap degerleri, son bes yıllık boy artımları kaydedilmistir. Ayrıca sahalarda önce ölü-örtü örneklemesi yapılmıs daha sonra sahayı temsil edecek toprak profilleri kazılmıs hem profilden hem de tüm örnekleme sahalarından belirli noktalarda ilk 30 cm derinlikten 2 set toprak örnekleri alınmıstır. Toprak örneklerinde hacim agırlıgı, tekstür, kireç içerigi, pH, tuzluluk, KDK, C ve N analizleri yapılmıstır. Veriler blok desenine göre analiz edilmistir. Toprak analizleri için agaçlandırma sahasının dısındaki kontrol degerleri co-variance olarak kullanılmıstır. Analiz sonuçlarına göre agaçlandırmanın ilk 8-10 yılında karaçam fidanlarının yaklasık 2/3 ?ü ölmüstür. Badem ve mahlep fidanlarında ise kayıp oranı yaklasık % 20?dir. Agaçlandırmanın 25-27. yılında ise badem 1/3?ünü, igde 2/3?ünü kaybetmis, diger türlerin ise baslangıçtaki bireylerinin yaklasık % 80?i kurumustur. Karaçam son 10 ile 25 yasa aralıgında yaklasık 11 kat boy artımı yaparak 6.5 metrenin üstünde boya ulasmıstır. Aynı dönemde akasyada boy artımı 2.8, bademde 2.6, disbudakta 2.5 kat olurken en az boy artısı 1.7 katla mahlepte görülmüstür. Tüm türlerin verileri topluca degerlendirildiginde agaçlandırmanın ilk 8-10 yılında açık alana göre sahadaki ölü-örtü miktarı 3 kat, 15-17. yılında 5 kat ve 25-27 yılında ise yaklasık 8 kat artmıstır. Her yas agalıgındaki tüm türlere ait veriler birlikte degerlendirildiginde agaçlandırmanın 15-17. yılından itibaren ilk 30 cm toprak derinligindeki N yogunlugunun açık alana göre yaklasık 1/3 oranında arttıgı görülmektedir. Ilk 30 cm deki pH degerinin ise 25-27 yılları arasında diger sahalara göre 0.15 birim azaldıgı görülmektedir. Veriler tüm sahalarda toprak verimliliginde restorasyonun basladıgı göstermektedir.Öğe WATER RETENTION RATIOS OF MULCHING MATERIAL CONSISTING PRIMARILY OF PINE BARK OVER DIFFERENT SOIL TYPES(Pakistan Botanical Soc, 2009) Demir, Zeki; Yıldız, Oktay; Toprak, BülentStudy was carried out in the Turkish province of Duzce to compare the water absorption ratios of a mulching material, formed using different mixtures of tree bark materials. Soils compounded from clay, turf and sandy materials were laid in 1 m by 1 m experimental plots within a thickness of 10 cm, and then, soil surfaces in each plot was blanketed with a mulching material containing Corsican pine bark (Pinus nigra Arnold) in 5 cm and 8 cm. thickness settings: Furthermore, application was repeated with and without the possibility of a plant species presence. Experimental plots were watered every three days; 15 liters per plot using a colander. After 12, 24, 48 and 72 hours of watering, the first 10 cm up to the soil surface underneath the mulching material, was sampled to determine the weighing percentages of the internal moisture levels. A statistically significant relation was established between the thickness of the mulching material and the site in terms of the soil moisture levels (P = 0.0001). Turf sheeted with an 8 cm mulching material kept the highest water absorption capacity 12 hours after watering, as opposed to the least water absorption capacity of sandy soil without a mulch cover. This ratio between the above mentioned comparisons was raised to 174 %, 24 hours after watering. However, moisture content of the sandy soil without mulching cover disappeared upto 90 % compared to that of turf with an 8 cm mulching material, over the period of 3 days after watering. Accordingly, the site with turf shielded by an 8 cm mulching material performed approximately two times better in terms of moisture absorption, c compared to sandy soil with an 8 cm turf cover. Moisture was easily drained due to large pores inside the sandy soil if the mulching material was absent. Mulching, three days after watering, positively affected and increased the water absorption up to four times better.