Yazar "Güvey, Huri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 65 Yaş Üstü Kadınlarda Jinekolojik Sorunlar(2019) Güvey, HuriSon yıllarda artan yaşlı hasta popülasyonu nedeniyle jinekoloji birimlerinde bu hasta grubuyla daha sıkkarşılaşılmaktadır. Altmış beş yaş üstündeki hastalar geriartrik popülasyon olarak isimlendirilmektedir. Geriartrik yaşgrubunda reprodüktif dönemde ortaya çıkan jinekolojik problemlerin çoğu ortadan kalkmaktadır. Hipoöstrojenemiyebağlı sorunlar ve yaşla birlikte artan jinekolojik maligniteler bu yaş grubunda ivme kazanmaktadır. Vulvovajinal atrofive vulvar distrofiler, genital prolapsus, postmenapozal kanama, mesane fonksiyonlarında değişiklikler, osteoporoz vegenital kanserler sıklıkla bu yaş grubunda karşımıza çıkmaktadır. Jinekolojik kanserlerin sıklığı ve mortalitesi de yaşlaartış göstermektedir. Postmenapozal kanama endometrium kanseri belirtisi olabildiğinden dikkatle değerlendirilmeli vemutlaka endometrial örnekleme yapılmalıdır. Pelvik organ prolapsusu ve üriner inkontinans pelvik taban kaslarınınrelaksasyonuna bağlı gelişmekte ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Vulvar distrofiler de genellikle kaşıntıylaortaya çıkan ve çeşitli histolojik tiplere ayrılan bir hastalıktır. Osteoporoz kırık geliştiğinde yaşam kalitesini önemliderecede etkileyen morbidite ve mortalite sebebi olmaktadır. Jinekolojik şikayeti bulunan geriatrik yaş grubundakihastalarda bu yaş grubuna spesifik problemlerin akılda tutulması ile uygun tanı ve tedavi yaklaşım daha kolaybelirlenebilir.Öğe Adölesanlarda Primer Dismenore Ve Tedavi Yaklaşımları(2019) Güvey, HuriDismenore adölesanlarda ve genç kadınlarda en sık görülen jinekolojikproblemlerden biridir. Genellikle primer ve sekonder olmak üzere iki tiptekategorize edilir. Primer dismenore mens döneminde ortaya çıkan tanımlanabilen herhangi bir pelvik patoloji olmadan rekürren, kramp şeklindeortaya çıkan karın ağrılarıdır. Prevalansı %8,8 den %94 e kadar değişkenlik göstermektedir. Birçok çalışma şiddetli menstüel ağrının iş veyaokuldan uzak kalmaya ve günlük aktivitelerde kısıtlanmaya yol açtığınıgöstermektedir. Patofizyolojiye endometriumdaki prostaglandin ve lökotrien yolaklarındaki aktivite ve uterin kontraksiyonlardaki artışın katkıdabulunduğu çalışmalarda belirtilmektedir. Erken menarş, uzun menstrüelperiyotlar, yoğun menstrüel kanama, sigara kullanma ve aile öyküsü primer dismenorenin risk faktörleri arasında bulunmaktadır. Dismenoreyleilişkili ağrını şiddetini derecelendirmede çok boyutlu ağrı skorlama sistemi ve görsel analog skala kullanılmaktadır. Ancak bunlar hastanın kendiifadesine dayanmaktadır. Parite ve yaşın ilerlemesi dismenore sıklığındaazalma ile ilişkilendirilmiştir. Medikal tedavide nonsteroidal anitiinflamatuar ilaçlar ve hormonal kontraseptifler yer almaktadır. Hastaların birçoğubu tedavilere yanıt vermektedir. Primer dismenore tedavisi için birçoknonsteroidal anitiinflamatuar ilaç seçeneği vardır ve bunların birbirindendaha iyi olduğunu gösteren bir kanıt yoktur. Hormonal kontrasepsiyon içinoral kontraseptifler, kontraseprif yamalar, halkalar ve rahim içi sistemlerseçenek olabilir. Ancak hastalar medikal tedavilerin yan etkileri konusundauyarılmalıdır. Medikal tedaviyi istemeyen veya yan etkilerinden dolayı tolere edemeyen hastalar için tamamlayıcı ve alternatif tedaviler önerilebilir.Sıcak tedavisi, egzersiz, transkutanöz elektrikli sinir uyarımı, B1, B6, D, E,vitaminleri omega 3 ve magnezyum replasmanı gibi alternatiflerin dismenorede etkili olduğu gösterilmiştir. Eskiden beri geleneksel tedavi yöntemi olarak birçok alanda kullanılan akupunktur kendine primer dismenoretedavisinde de yer bulmuştur. Ancak tamamalyıcı ve alternatif tedavilerinetkinliği konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Öğe Approach to Adnexal Masses(Düzce Üniversitesi, 2019) Güvey, HuriAdnexal mass isa common gynecologic problem. Most of them are benign and arise from ovary.But, determination of adnexal mass if it has high risk of malignancypreoperatively defining operative procedure and information of patientappropriately is essential for preventing unnecessary procedures. In evaluationof adnexal mass preoperatively it is necessary to use detailed history ofpatient, physical examination, imaging methods and suitable tumor markers.Recently, in order to discriminate the adnexal mass benign or malign, somemalignancy risk indexes based on ultrasound and doppler findings, tumor markersand menopausal status of patient. International Ovarian Tumor Analysis (IOTA)models based on ultrasound findings (septation, papillary projections, presenceof acoustic shadows, ascites), doppler imaging of adnexal mass, menopausalstatus, age, family history, current hormonal therapy, presence of pain; riskof malignancy index (RMI) including multilocularity of adnexal mass, presenceof solid component, bilaterality, presence of ascites and evidence ofmetastasis, menopausal status of patient, serum CA 125 level; and De PriestMorphological Index (MI) based on tumor volume, wall structure of cyst andsepta structure are some of these malignancy indexes. As a result of studiesthat comparing scoring systems it was seen that adnexal masses could bediagnosed with higher sensitivity and specificity by using IOTA scoring system.Thanks to this, with more accurate evaluation of patients preoperatively, optimalsurgical method could be planned.Öğe Complementary and Alternative Approach to Chronic Pelvic Pain(Düzce Üniversitesi, 2018) Güvey, HuriChronic pelvic pain (CPP) is defined as pain of at least 6 months' duration that occurs in the lower abdomen or below the umbilicus and has resulted in functional or psychological disability, and required intervention and treatment. Therapeutic interventions center around the treatment of CPP as a diagnosis in and of itself, and treatment of specific disorders that may be related to CPP. A multidisciplinary approach for diagnosis and treatment seems to be most effective for symptomatic relief. The evidence for such interventions as psychological treatments including the use of complementary and alternative medicine techniques for CPP treatment is reviewed in this study. Unfortunately, finding the best evidence in this setting is difficult as very few randomized controlled trials are available. A combination of treatments is usually required over time for the treatment of refractory CPP. The multifactorial nature of CPP needs to be discussed with the patient and a good rapport as well as a partnership needs to be developed to plan a management program with regular follow up. Promotion of a multidisciplinary approach which includes complementary and alternative medicine techniques in managing CPP in women seems to yield the best results.Öğe Evaluation of Anti-Mullerian Hormone in Predicting In Vitro Fertilization Cycle Outcomes(2022) Şanlıer, Nazlı; Güvey, Huri; Kahyaoğlu, İnci; Üstün, Yaprak Engin; Dilbaz, Serdar; Erdoğan, KadriyeAim: This study was conducted to explore the effect of serum anti-Mullerian hormone (AMH) level on in vitro fertilization (IVF) cycle outcomes. Material and Methods: A total of 142 patients included in this study, were divided into three groups according to their serum AMH levels as Group 1: AMH level 5-10 ng/ml (n=108), Group 2: AMH level 10-15 ng/ml (n=20), and Group 3: AMH level >15 ng/ml (n=14). Demographic characteristics were recorded. The duration of infertility and stimulation, the number of cycles, initial, final, and total doses of gonadotropins, and estradiol (E2) and progesterone levels on the day of trigger, oocyte pick up (OPU) and embryo transfer (ET), the total number of oocytes retrieved, the number of mature oocytes, the number and quality of the embryo, and also endometrial thickness on the day of trigger, OPU and ET, the distance of embryo-fundus, the day of ET, and pregnancy outcomes were all recorded. Results: While the IVF treatment indications and pregnancy outcomes were similar between the groups, body mass index (BMI) was significantly higher in Group 2 and Group 3 than in Group 1 (p<0.001). The total doses of gonadotropin were significantly higher in Group 2 than in Group 1 and Group 3, and the total oocyte count was also significantly higher in Group 3 than in Group 1 (p=0.006, and p=0.015, respectively) Conclusion: AMH levels were associated with BMI and total oocyte count, but not with mature oocyte count, oocyte quality, and pregnancy outcomes.Öğe Hiperemezis Gravidarumda Önemli Bir Nokta: D Vitamini ve Tiroid Fonksiyonları(2020) Çelik, Samettin; Yaşar, Burak; Ulubaşoğlu, Hasan; Çalışkan, Canan Soyer; Türe, Eda; Güvey, Huri; Yazıcıoğlu, BahadırAmaç: Hiperemezis gravidarum ketonüri ile birlikte günden 3 defadanfazla kusma, sıvı elektrolit, asit-baz dengesizliği, beslenme bozukluğu vekilo kaybına neden olan bir durumdur. Altta yatan çeşitli sebepleri olmakla birlikte tiroid fonksiyonlarındaki değişim ve vitamin D’nin de etiyolojiderol oynadığı düşünülmektedir. Biz de çalışmamızda hiperemezisteki immün mekanizmalar üzerindeki D vitaminin rolünü ve tiroid fonksiyonlarının etkisini incelemeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 2017 Ocak -2018 Temmuz ayları arasında Samsun Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi ve Sağlık BilimleriÜniversitesi Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıklarıve Doğum Bölümü’ne başvuran hiperemezis gravidarum olan 132 vevaka grubuyla benzer özelliklere sahip sağlıklı 233 gebe dahil edildi. Bugebelerin TSH,T3,T4 ve vitamin D düzeyleri retrospektif olarak değerlendirildi.Bulgular: Çalışma sonuçlarımıza göre D vitamini seviyeleri hiperemezis gravidarum olan hastalarda anlamlı olarak daha düşük saptanmıştır (p=0.001; p<0.01). Ayrıca hiperemezis gravidarum görülen olgularınTSH ölçümleri (p=0.028; p<0.05) ve T3 değerleri daha düşük (p=0.001;p<0.01), T4 değerleri ise daha yüksek (p=0.001; p<0.01) olarak saptanmıştır. İdrarda keton düzeylerine göre olguların T3, T4, TSH ölçümleriistatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0.05). Yapılanikili karşılaştırma sonuçlarına göre; keton düzeyi pozitif (+) olan olguların D vitamini ölçümleri, keton düzeyi pozitif (++) ve pozitif (+++) olanolgulardan daha yüksektir (sırasıyla p=0.022; p=0.001; p<0.05). Ketondüzeyi pozitif (++) ve pozitif (+++) olanların olguların D vitamini ölçümleriarasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05).Sonuç: Çalışmamızın sonuçlarında D vitamini eksikliğinin hiperemezisgravidarum ile bağlantılı olduğu bulgusuna ulaştık. Ayrıca hipermezisgravidarum olan bir hastayı değerlendirirken geçici gestasyonel hipertiroidizm tablosunu akılda tutmakta ve tedaviyi buna göre düzenlemekteyarar vardır.Öğe İn Vitro Fertilizasyon/İntrasitoplazmik Sperm Enjeksiyonu Uygulanan Çiftlerde Paternal Yaşın Düşük Oranlarına Etkisi(Düzce Üniversitesi, 2023) Erdoğan, Kadriye; Şanlıer, Nazlı Tunca; Güvey, Huri; Dilbaz, Serdar; Kahyaoğlu, İnci; Ustun, YaprakAmaç: Bu çalışmanın amacı in vitro fertilizasyon/intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu tedavi siklusları uygulanan çiftlerde paternal yaşın düşük oranları üzerindeki etkisini belirlemektir.Gereç ve Yöntemler: Hastalar iki gruba ayrıldı. Gebeliği düşükle sonuçlanan hastalar (n=73) çalışma grubunu ve canlı tekil doğum yapan hastalar (n=256) ise kontrol grubunu oluşturdu. Demografik özellikler, tedavi endikasyonları, infertilite süresi, adetin 3. günü folikül uyarıcı hormon, östradiol, lüteinize edici hormon, toplam antral folikül sayısı, anti-Müllerian hormon seviyeleri ve kontrollü ovaryan stimülasyon parametreleri, tetikleme günü, tetikleme gününde östradiol ve progesteron seviyeleri, toplanan toplam oosit sayısı, matur oosit sayısı, embriyo sayısı ve kalitesi, tetikleme, oosit pick-up ve embriyo transfer gününde endometrial kalınlık, embriyo-fundus mesafesi ve embriyo transfer günü kaydedildi.Bulgular: Bu çalışmaya toplam 329 kadın dahil edildi. Açıklanamayan infertilite tanısı alan hasta sayısı çalışma grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek idi (p=0,020). Anne yaşının, çalışma grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu bulundu (p=0,025). Anne yaşı 1 birim arttığında, düşük yapma riskinin de %8,7 oranında arttığı ve açıklanamayan infertilitesi olanların açıklanamayan infertilitesi olmayanlara göre ise %75,6 oranında daha yüksek oranda düşük yapma riskine sahip olduğu görüldü.Sonuç: Paternal yaş düşük yapma ile ilişkili olarak bulunmazken, anne yaşı ve açıklanamayan infertilite ile düşük oranı arasında pozitif bir korelasyon olduğu görüldü.Öğe The Role of Vitamin B12 and Folate in Habitual Abortion(2021) Yılmaz, Zehra; Güvey, Huri; Çelık, Samettin; Çalışkan, Canan Soyer; Yaşar, Burak; Yazıcıoğlu, Bahadır; Ulubaşoğlu, HasanObjective: Although several pathophysiological mechanisms are defined in the etiology of habitual abortion, stillcauses half of the cases haven’t been clarified yet. It hasbeen reported that folate and vitamin B12 are effective inearly pregnancy complications. In our study, we aimed toreveal the relationship between habitual abortion withfolate and vitamin B12 levels.Materials and Methods: We included our study 124pregnant having habitual abortion history and 242 pregnants without this, a total of 366 patients. Maternal andgestational age, height, weight, body mass index (BMI),gravidity, parity, abortion, and living children count andvitamin B12 and folate levels of these pregnants were evaluated retrospectively.Results: The ages, gravidity, and abortion counts of thestudy group were significantly higher than the controlgroup (p<0.05). While the weight, height measurements,vitamin B12, and folate measurements showed no significant difference (p>0.05) between groups, the BMI measurements, living children count, and of the study groupwere significantly lower than the control group (p<0.05).Conclusion: According to our results, we didn’t findany relationship between habitual abortion with folate andvitamin B12 levels. Further larger sample-sized and prospective studies are required to contribute to the literatureabout this issue.












