Yazar "Eker, Fatma" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acil tıp hizmeti veren sağlık personelinin ölüm kaygısı, ölüme ilişkin depresyon düzeyleri ve kullandıkları başa çıkma yolları(2013) Acehan, Gülten; Eker, FatmaAmaç: Bu çalışma, Düzce ilindeki acil tıp hizmeti veren sağlık personelinin ölüme ilişkin kaygı ve depresyon durumları ile kullandıkları başa çıkma yöntemlerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini Düzce ili sınırları içinde bulunan, acil tıp hizmeti veren kurumlarda çalışan 141 (78 kadın, 63 erkek) sağlık personeli oluşturmuştur. Araştırmanın verileri Tanıtım Formu, Templerin Ölüm Kaygı Ölçeği ve Ölüme İlişkin Depresyon Ölçeği uygulanarak toplanmıştır. Verilerin istatistiksel analizinde Kruskal-Wallis varyans analizi, Mann-Whitney U-testi ve korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Bulgular: Acil tıp personelinde ölüm kaygısı düşük ve ölüme ilişkin depresyon ise orta düzeydedir. Kadınların ölüm kaygısı puanı ve ölüme ilişkin depresyon puanı erkeklere göre daha yüksektir. Başa çıkma yöntemi olarak etkin olmayan yöntemleri kullananların ölüm kaygısı ve ölüme ilişkin depresyon düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür. Ölüm kaygısı ile ölüme ilişkin depresyon arasında ve acil tıp hizmetlerinde çalışma süresi ile ölüme ilişkin depresyon arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Sonuç: Bu çalışma acil tıp hizmeti veren sağlık personelinin psikolojik danışmanlık hizmetlerine ve ölümle başa çıkmada kullanabilecekleri etkin yöntemlere ilişkin eğitime ihtiyaçları olduğunu ortaya koymuştur.Öğe Determining delirium and risk factors of patients in cardiovascular surgery intensive care unit(Baycinar Medical Publ-Baycinar Tibbi Yayincilik, 2012) Yaşayacak, Aliye; Eker, FatmaBackground: This study aims to determine delirium and risk factors in patients in cardiovascular surgery intensive care unit (ICU). Methods: The study included 55 patients who were hospitalized in the cardiovascular surgery ICU of a university hospital. Between March 2008 and April 2009, the study data were collected using the patient information form prepared by the researchers, confusion evaluation method in ICU, Glasgow coma scale (CKS), Richmond agitation sedation scale (RASS), acute physiology and chronic health evaluation (APACHE II) and simplified therapeutic intervention scoring system (TISS-28). Data were analyzed with chi-square, Fischer exact chi-square, t-test, and Mann-Whitney U-test. Results: Delirium occurred in 18.2% (n=10) of the patients. Eighty percent of the patients in which delirium developed had hypoactive type. The points of APACHE II, RASS, TISS-28 among ICU scores increased in the group with delirium. The mortality rate of the patients with delirium was higher compared to the patients without delirium. However, the difference was statistically significant. The length of stay in the ICU was also longer for the patients with delirium. Conclusion: Delirium is a more common pathology than estimated in cardiovascular surgery intensive care patients, particularly presenting with hypoactive type. Nurses have important roles and responsibilities in determining the signs of delirium in patients in the ICU in early stages. Therefore, educating nurses on using delirium assessment scales is essential for the safety of patients and increasing quality of care.Öğe Effectiveness of six-week psychoeducation program on adherence of patients with bipolar affective disorder(Elsevier, 2012) Eker, Fatma; Harkın, ŞirinObjectives: This study examined the effectiveness of a six week psychoeducation program on the adherence of patients with Bipolar Affective Disorder. Method: An experimental study was conducted at a mood disorder outpatient clinic in Zonguldak, Turkiye. Participants were randomly assigned to either intervention (n = 35) or control groups (n = 36). Both groups were given pre-tests and post-tests to measure their adherence. In the psychoeducation group, the psychoeducation program was provided for 2 h/week for six weeks. In the control group, standard care and information were provided. Results: After six weeks, the psychoeducation program significantly improved patients' adherence. The treatment adherence rate of the patients in the intervention group increased from 40.0% (14 patients on pre-test), to 86.7% (26 patients on post-test). Meanwhile, the treatment adherence rate of the control group was 38.9% (14 patients) for the pre-test, and 24.2% (8 patients) for the post-test. Conclusion: This controlled trial study demonstrated that a six-week psychoeducation program can be a useful intervention to improve adherence in patients undergoing bipolar affective disorder rehabilitation. More comprehensive mental health outcomes need to be undertaken. Further studies exploring a longer term follow-up are also required. (C) 2012 Elsevier B.V. All rights reserved.Öğe Ergenler için madde bağımlılığından korunma öz-yeterlik ölçeği'nin geliştirilmesi ve psikometrik değerlendirilmesi(2013) Eker, Fatma; Akkuş, Dilek; Kapısız, ÖzgeAmaç: Bu çalışmanın amacı lise öğrencilerinin madde bağımlılığından korunmaya ilişkin öz-yeterlik algılarını ölçmede kullanılabilecek bir ölçek geliştirmektir. Gereç ve Yöntem: Ölçeğin geçerlilik ve güvenirlik çalışmaları 1100 (526 kız, 574 erkek) öğrencinin katılımıyla gerçekleştirildi. Ölçek geliştirme çalışmasında kapsam analizi ve açımlayıcı faktör analizine başvuruldu, madde ayırt edicilikleri belirlendi ve Cronbach Alpha güvenirlik sayısı hesaplandı. Bulgular: Çalışma sonunda toplam varyansın 50.3ünü açıklayan dört alt boyut ve bir kontrol maddesi olmak üzere 24 maddeden oluşan bir ölçek elde edildi. Alt boyutlar uzman görüşüne dayanılarak Uyuşturucu/Uyarıcı Maddelerden Uzak Durma (12 madde), Baskı Altında İken Uyuşturucu/Uyarıcı Maddelerden Uzak Durma (4 madde), Uyuşturucu/Uyarıcı Maddeler Konusunda Yardım Arama (4 madde), Uyuşturucu/Uyarıcı Maddeler Konusunda Arkadaşına Destek Olma (3 madde) olarak isimlendirildi. Ölçeğin toplam iç tutarlılık katsayısının (Cronbachs) 0.81 olduğu bulundu. Alt boyutların iç tutarlık katsayıları 0.45 ile 0.87 arasında değişti. Test tekrar test korelâsyonu pozitif yönde anlamlı derecede ilişkili (p0.001) bulundu. Sonuç: Sonuçlar 24 madde ve dört alt boyutu olan ölçeğin lise öğrencileri için geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermiştir. Farklı sosyoekonomik ve öğrenim düzeylerinde geçerlik güvenirlik çalışmalarının yapılması önerilmiştir. Sonuç olarak Ergenler İçin Madde Bağımlılığından Korunma Ölçeği madde bağımlılığı önleme programlarının etkinliğini ölçmede yararlı pratik bilgiler sağlayabilir.Öğe Evaluation of the relationship between the levels and perceptions of dyspnea and the levels of anxiety and depression in chronic obstructive pulmonary disease (COPD) patients(Kare Publ, 2018) Kapısız, Özge; Eker, FatmaObjectives: This study was performed with a descriptive design to determine the relationship between level and perception of dyspnea and levels of anxiety and depression. Methods: The research data were collectedusing the Medical Research Council Scale and HAD via face- to-face interviews. Results: The study consisted of a total of 90 individuals,which included 8 women and 82 men, with chronic obstructive pulmonary disease. It was determined that the average anxiety score was 7.42 +/- 4.43 (min: 0-max: 20) and that the average depression score was 8.85 +/- 4.23 (min:3-max: 18). According to the logistic regression analysis results,among the participants, those who indicated they had severe dyspnea or a background of psychiatric illness or showed depression symptoms had a 22.75 times, 4.304 times and 17.528 times higher risk, respectively, for anxiety symptoms. There was a greater risk of depression (5.957 times) in the participants who were suffering from severe dyspnea than in the patients with mild dyspnea, and a 22.181 times greater risk of depression in the participants who had been admitted to a hospital three or more times and a 12.352 times greater risk in patients who had been admitted one or two times a year than in the participants who had never been admitted to a hospital. Finally, there was a 28.712 times greater risk of depression in patients who did not have social support versus those that had, and there was a 23.294 times greater risk of depressive symptoms in patients who presented symptoms of anxiety than in patients who did not. Conclusion: Individuals with a high perception of dyspnea had a high risk of both depression and anxiety.Öğe High School Youth Peer Education Program an Effective Model to Prevent Substance Abuse happen?(Kare Publ, 2016) Akkuş, Dilek; Eker, Fatma; Karaca, Aysel; Kapısız, Özge; Açıkgöz, FerhanObjectives: This study aims to evaluate the effect of the "Peer Education Program in Prevention of Addiction" on high-school students' knowledge of addiction and perceived self-efficacy in protection from addiction. Methods: This study was conducted as quasi-experimental through pretest, posttest, and a control group. The in-depth interview method and an open-ended question form were used to obtain the opinions of the individuals who showed a change at the end of the program about the causes of this change. The peer educators (thirteen females, sixteen males) were chosen from students in the 11th grade in three high schools (Industrial Vocational High School, Anatolian High School, and Girls' Vocational High School). The sample of this study consisted of 550 students educated by their peers and 550 students who did not attend any program. The data were collected using the "Socio-demographic Question Form," "Substance Addiction Information Questionnaire," "Self-Efficacy of Teens to Avoid Substance Addiction," and "Peer Education Program in Preventing Substance Addiction Evaluation Form." The data collection tools were applied to the intervention and control groups twice: before and forty-five days after the program. Statistical methods were used in data analysis, and t-test and chi-square test for matched groups. Results: It was found that the information and self-efficacy perception level of the group educated by their peers increased; the difference between the groups was statistically significant. No significant difference was observed in the control group. Almost all of the students who participated in the study provided positive feedback about the program. Conclusion: Peer education can be considered an effective method to reduce addiction in young people.Öğe The impact of cancer and its treatment on sexual desire, satisfaction and functioning: findings from an exploratory study in rural Turkey(Wiley-Blackwell, 2011) Eker, Fatma; Açıkgöz, FerhanAs a result of improvements in biomedical science and health care in general, the life expectancy of cancer patients is significantly prolonged. However, as a result, new and enduring problems may of this period be experienced more frequently. This descriptive study was carried out to determine changes in the sexual functioning of cancer patients in the city of Duzce, Turkey and their psychosexual counselling needs. The study sample consists of 40 patients (24 men, 16 women) with various cancers and disease stages. To assess patients' sexual functioning, changes in four parameters related sexuality (desire, attractiveness, satisfaction and frequency) were measured, with patients comparing their conditions before and after the diagnosis of cancer. Data were collected using face-to-face interviews. In evaluating the data, mean, percentage and Fisher exact chi-squared tests were used. The importance of sexuality declined for the majority of patients following their illness. It was found that cancer patients with Stage III-IV and over 50 years of age experienced decrease in the frequency of their sexual relationships and sexual desire. Our study shows that 85% of patients were not provided with information concerning sexual activity during their illness, and needed counselling about changes in sexual functioning caused by the illnessÖğe Is Peer Education Program An Effective Model in Prevention of Substance Addiction in High-School Teens?(2016) Akkuş, Dilek; Eker, Fatma; Karaca, Aysel; Kapısız, Özge; Açıkgöz, FerhanAmaç: Bu çalışma, "Bağımlılığı Önlemede Akran Eğitimi Programı" nın bir Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi ve Kız Meslek lisesi öğrencilerinin bağımlılık ile ilgili bilgi düzeyine ve bağımlılıktan korunmada algıladıkları öz-yeterliğe etkisini değerlendirmek amacıyla yapıldı.Gereç ve Yöntem: Çalışma yarı deneysel çalışmalardan öntest-sontest kontrol gruplu düzen kullanılarak yapılmıştır. Programın sonucunda değişim saptanan bireylerin bu değişimi nelere bağladıklarını belirlemek için nitel yöntemlerden derinlemesine görüşme tekniği ve açık uçlu soru formu uygulandı. Akran eğitimciler (13 K, 16E) örnekleme dahil edilmiş olan üç okulun 11. sınıfına devam eden öğrencilerinden seçildi. AEE alan gençlerin eğittiği 550 öğrenci ve herhangi bir programa katılmayan 550 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturdu. Veriler "Sosyo-demografik Soru Formu", "Madde Bağımlılığı Bilgi Anketi", "Ergenler İçin Madde Bağımlılığından Korunma Öz-Yeterlik Ölçeği" ve "Madde Bağımlılığını Önlemede Akran Eğitimi Programı Değerlendirme Formu" kullanılarak toplandı. Veri toplama araçları müdahale gruplarına ve kontrol gruplarına eğitimden önce ve 45 gün sonra olmak üzere iki kez uygulandı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra eşleştirilmiş gruplarda t-testi ve ki-kare testi kullanıldı.Bulgular: Akran Eğitimi Alan grubun bağımlılık bilgi ve öz-yeterlik algısı düzeyinin anlamlı derecede arttığı, gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlendi. Kontrol grubunda anlamlı fark görülmedi. Çalışmaya katılan öğrencilerin hemen hepsinin katıldıkları programla ilgili olumlu geri bildirimleri oldu.Sonuç: Gençlerde bağımlılığı azaltma stratejisi olarak AE'nin etkili bir yöntem olduğu düşünülebilir.Öğe Kalp damar cerrahisi yoğun bakım ünitesinde yatan hastalarda deliryum ve risk faktörlerinin belirlenmesi(2012) Yaşayacak, Aliye; Eker, FatmaAmaç: Bu çalışmada kalp damar cerrahisi yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) yatan hastalarda deliryum ve risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlandı. Çalışma planı: Çalışmaya bir tıp fakültesi hastanesinin kalp damar cerrahisi YBÜ’sünde yatan 55 hasta dahil edildi. Çalışma verileri Mart 2008 - Nisan 2009 tarihleri arasında araştırmacılar tarafından hazırlanan hasta tanıtım formu, YBÜ’de konfüzyon değerlendirme yöntemi, Glaskow koma skalası (GKS), Richmond ajitasyon sedasyon skalası (RASS), akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirmesi (APACHE II) ve basitleştirilmiş tedavi yaklaşımları skorlama sistemi (TISS-28) ile toplandı. Verilerin analizinde ki-kare, Fischer kesin ki-kare, t testi, Mann-Whitney U-testi kullanıldı. Bulgular: Hastaların %18.2’sinde (n10) deliryum gelişti. Deliryum gelişen hastaların %80’i hipoaktif tipti. Yoğun bakım skorlarından APACHE II, RASS, TISS-28 puanları deliryum gelişen grupta artış gösterdi. Deliryum gelişen hastaların mortalite hızı, deliryum gelişmeyen gruptan daha yüksekti. Bununla birlikte, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Deliryum gelişen hastalarda YBÜ’de yatış süresi daha uzundu. Sonuç: Deliryum, kalp damar cerrahisi yoğun bakım hastalarında tahmin edilenden daha sık görülen bir patolojidir ve özellikle de hipoaktif formda görülmektedir. Yoğun bakım ünitesinde yatan hastaların deliryum belirtilerinin erken dönemde belirlenmesinde hemşirelerin önemli rol ve sorumlulukları vardır. Bu nedenle hemşirelerin deliryumu değerlendirebilecekleri ölçeklerin kullanımı konusunda eğitilmesi, hastaların güvenliği ve bakım kalitesinin artırılması açısından önemlidir.Öğe Occupational Skill Training through the Eyes of Nursing Students(2014) Eker, Fatma; Açıkgöz, Ferhan; Karaca, AyselTemel hemşirelik becerilerinin kazandırılmasında hasta ile karşılaşmadan önce öğrencinin kendine güveninin sağlanacağı, uygulamaları maketler üzerinde yapabileceği mesleki beceri laboratuarlarının (MBL) önemi gittikçe artmaktadır. Amaç: Bu çalışmanın amacı hemşirelik birinci sınıf öğrencilerin gözü ile mesleki beceri laboratuarındaki uygulamaların değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışma hemşirelik bölümü birinci sınıf öğrencilerinin mesleki beceri laboratuarı ile geribildirimleri alınarak tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Öğrencilere mesleki beceri laboratuarı eğitiminin sonunda MBL eğitimini değerlendirmeleri istenmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde kullanılmıştır. Bulgular:Geri bildirim formlarında eğitimin gerekliliğine ilişkin ifadelerden ilk sırada %95.2 oranında "Uygulamayı bizzat kendim yapmam, daha iyi öğrenmemi sağladı" ifadesi, son sırada ise laboratuar ortamına ilişkin ifadelerden %57.1 oranında "Bu beceri eğitimi için fiziksel mekan ve süre uygundu" ifadesi yer almaktadır. Sonuç: Mesleki beceri laboratuarı hemşirelik öğrencilerinin eğitimlerine büyük katkı sağlamaktadır.