Yazar "Aytekin, Arif" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe BİKÂÎ'NİN RUH GÖRÜŞÜ(Düzce Üniversitesi, 2018) Aytekin, ArifRuh, eşyanın ve özellikle insanın varlığına hayat veren bircevherdir. İnsan, kendi varlığını ruh sayesinde kavramaktadır. Ruh da diğercisimler gibi muhdestir/ sonradan olmadır. Fakat ruhun var olması bedenin varoluşundan öncedir. Bu demektir ki önce yaratılan ruh, içine gireceği cesedibeklemekteydi. Ruhun beklediği yer ise melekût âlemi olmalıdır. Sırası gelen ruh, melek vasıtasıyla anarahmindeyken beden haline dönüşen ceninin içine bırakılır. Bedenle buluşan ruh,gül kokusunun güle sirayet etmesi gibi bene sirayet eder. Bedenin ölüm vaktigelince yine melek tarafından alınan ruh, melekût âlemine geri döner. Kıyametgünü bedenle tekrar buluşuncaya kadar burada bekler. Ancak beden için berzahâlemi denen bu ara dönemde ruh bedeni zaman zaman ziyaret eder. Bu esnada ruh,kabir azabına duçar olduğu gibi, cennet nimetlerini de tadabilir. İşte insanhayatı için hem dünyada hem de âhirette hayatın esasını oluşturan ruh hakkında felsefeciler,kelamcılar ve tasavvufçular, çeşitli inanç ve düşünceler geliştirmiştir. Budüşünürlerden birsi da Bikaî’dir. Bikaî, ruh konusunda İbn Kayyim el-Cevziyy’yiesas alsa da kendi görüşlerini açıkladığı için değerlendirmeye alınmıştır.Öğe İslam’da Müşrik Çocukları Meselesi(Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, 2022) Aytekin, Arif; Atasever, ErdinçMüşrik çocukları meselesi, başka bir deyişle gayrimüslimlerin akil baliğ olmadan ölen çocuklarının ahiretteki durumu, kader konusu ile de iç içe olan bir meseledir. Bu çocukların Cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olacağı hususu meselenin bu problemin özünü oluşturur. Bu mesele hakkında, Hz. Peygamber tarafından zaman zaman değişik hükümler verilmiştir. Bu hükümlerle, öncelikle yeni müslüman olan insanların yönlerini tam olarak Kur’an’a ve İslam’a çevirmeleri hedeflenmiş ayrıca da İslam toplumunun düşmanlarına karşı savunma stratejisi geliştirilmiştir. Konunun bu yönü esas alınarak yapılan araştırma, daha çok bir usul çalışması niteliği arz etmektedir. Neticede, bu konuda varit olan hadislerin ve yaşanan olayların daha doğru anlaşılıp daha kolay anlatılmış olacağına inanıyoruz. Aksi takdirde mesele hakkındaki tartışmalar bugüne kadar olduğu gibi sürüp gidecek ve hem Kur’an hem de Sünnet’ten türetilen deliller arasındaki karmaşıklıkların çözümlenmesi mümkün olmayacaktır. Kâfirlerin çocukları ile ilgili ayetler doğru yorumlanırsa, İslam dini daha doğru anlaşılacaktır ki bu tüm insanların ihtiyaç duyduğu bir şeydir. Çünkü İslam son ve evrensel dindir, yani bütün insanların dinidir. Dolayısıyla bu dinin kuralları tüm insanların yararına olmalıdır. Kâfirlerin çocukları hakkındaki görüşler doğru bir şekilde açıklandığında, gayrimüslimlerin İslam dinine daha fazla ilgi göstermeleri mümkündür. Böylece İslam dinini gayrimüslimlere ulaştırmak daha kolay olacaktır. Bu makalenin amacı, evrensel din olan İslam’ı insanlara daha doğru anlatmak, İslam mezhepleri arasındaki bu konudaki görüş ayrılıklarına son vermek ve ortak bir kanaat ve inanç sağlamaktır. Kanaatimizce tarihsel süreç içinde kaynaklardaki metinler bir araya getirildiğinde ortaya tek bir görüş çıkmaktadır. O da kâfirlerin çocuklarının da Müslümanların çocukları gibi Cennet’te olacağıdır.Öğe MATÜRÎDÎ’NİN TE’VÎLÂTÜ’L-KUR’ÂN’INDA İRADE VE MEŞÎET YORUMLARI(Düzce Üniversitesi, 2018) Aytekin, ArifKulun dalâleti,hidâyeti ve rızkı hususunda Kur’ân’da geçen ilahî ve beşerî irâde ve meşîtleilgili âyetlere Matüridî’nin getirdiği yorumları/tevillerden örnekler sunulmayaçalışıldı. Önce iki kavramhakkında yapılacak kısa bir giriş ile tekvînî olan meşîet ile teşrîîolan irâde arasındaki etimolojik ve ıstılahî fark üzerinde yeterinceizah yapılacaktır. İrâde ve meşîetle ilgili âyetlerin tevilihususunda ilim, hikmet ve lütuf gibi kavramların, Mâtürîdîtarafından nasıl kullanıldığı açıklanacak. Sözü edilen temel kavramların,âyetlerdeki anlam bütünlüğünü daha iyi belirleyecek olan âyetlerin tevili hususunda“semantik okuma tekniği”nin ne kadar uygulanıp uygulanmadığı araştırılacak. Kur’ân’da, irâdeve meşîet ile ilgili 270 âyetten dalâlet, hidâyet verızık konusunda inkârcılara karşı ilâhî güç ve kudretin meydan okuyuşuyanında beşer hürriyeti ve sorumluluğu arasındaki ilişki ve dengenin mahiyetinedikkat çekilmiş olacak.Bilindiği gibi, Ehl-i sünnet mezhepleri arasında Mâtürîdî-Hanefîekol, rey ekolü olarak değerlendirilmektedir. Bu ekolün en önemli özelliği,ferdî hürriyete daha çok önem vermesidir. Bu hususta Mutezile mezhebi çok dahaileri giderek kulun kendi fiilini yarattığını görüşündedir. Eş’arî mezhebi iseadı geçen iki mezhebin aksine kulun irâdesi ile işlediği fiillerini, Allah’ınkulda yarattığı mahluk kudret ile yapması nedeniyle Cebriye mezhebine dahayakın durmakta olup bu yüzden Eş’arî kelâmı, “Cebr-i mutavassıt” olaraknitelenmiştir. Mutezile mezhebi de kaderi inkâr edenler anlamında“Kaderiyye” olarak anılmıştır. Sözüedilen üç mezhep veya üç ekol arasında, kulun iradî fiilleri ve sorumluluğuhususunda daha çok “İlahî ilim” prensibine dayanan Mâtürîdî düşünce sistemi,daha dengeli bir inanç sistemi kurabilmiştir. Bu başarıya “sementik okuma”prensibinin katkısı önem arz etmektedir. Zira bu prensip sayesinde Kur’ânmetinleri daha doğru anlaşılmaktadır.