Yazar "Şahin, Uğur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bolu aladağ göknar (Abies nordmanniana (Steven) spach subsp. Equi-trojani (Asch.& Sint. ex Boiss.) Coode & Cullen) ormanlarında epifitik liken çeşitliliği(Düzce Üniversitesi, 2017) Şahin, Uğur; Yıldız, Oktay; Çobanoğlu, GülşahBolu ili Aladağ Orman İşletme Müdürlüğü Kökez İşletme Şefliği sınırlarında göknar hâkim meşçerelerde liken çeşitliliği üzerine yapılan bu çalışmada 36 örnekleme noktasından 33 cinse ait 56 takson tespit edilmiştir. Bu türlerin yaklaşık % 46'sı kabuksu, % 27'si yapraksı, % 14'ü çalımsı ve %13'ü dalsıdır. Liken türü sayısı ve Liken çeşitlilik değeri indeksi (LDV) ile yükselti, yağış, meşçere orta çapı arasında aynı yönde kuvvetli ilişki tespit edilirken, sıcaklık ile ters yönde kuvvetli bir ilişki tespit edilmiştir. En fazla tür sayısı ortalama 22 ± 2 ile 1500-1620 m yükselti basamağı grubunda en az tür sayısı ortalama 16 ± 3 ile 900-1100 m yükselti basamağında tespit edilmiştir. LDV indeksi ise en yüksek ortalama 35 ±6 ile yine 1500-1620 m yükselti basamağında, en az ortalama ise 27 ± 7 ile 900-1100 m yükselti basamağında tespit edilmiştir. Yükseklik arttıkça artan yağışa bağlı olarak liken türü çeşitliliği ve bolluğu artmaktadır. Yapılan incelemede en çok tür çeşitliliği ve bolluğu ekolojik doğa koruma fonksiyonuna ayrılan orman alanlarında belirlenmiştir. Anahtar sözcükler: Aladağ, Liken çeşitliliği, LDVÖğe Eskişehir yöresinde farklı toprak işleme metotları ve dört kanatlı tuz çalısının (Atriplex canescens (Pursh) Nutt.) erozyonu önlemedeki etkisi(Düzce Üniversitesi, 2019) Şahin, Uğur; Özcan, MehmetBu çalışma, Türkiye'de yeni kullanılmaya başlanan dört kanatlı tuz çalısının (DKTÇ) farklı toprak işleme ve dikim sıklığı uygulamaları yapılarak Eskişehir yöresinde ağaçlandırmaya uygun olmayan sığ, yarı-kurak ve yüksek eğimli alanlarda yüzeysel akış ve erozyonu önlemede kullanılabilirliğinin ve tutma başarısının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, Eskişehir İlinde % 43 eğimde erozyona uğramış bir görüntü sağlamak amacıyla vejetasyonu tamamen yok edilen deneme sahası üzerinde, 3 tekerrürlü 8'er adet işlemden oluşan toplam 24 adet ölçüm parselleri oluşturulmuştur. Oluşturulan bu parsellere hiçbir işlem yapılmadan bırakılan kontrol parselleri dışındaki tüm parsellere toprak işlemesi yöntemleri arasındaki farkı tespit etmek amacıyla 300 cm aralıklarla 50-100 cm mesafelerde çukur şeklinde ve gradoni tipi teras formunda toprak işlemesi yapılmıştır. Bu şekilde 2 farklı toprak işlemesi yapılan parseller ve kontrol parselleri dışında fidan dikim sıklığının etkisini görebilmek için, 50-100 cm sıklıkla açılan çukurlara ve gradoni tipi teraslara 50 ve 100 cm mesafelerde 2+0 enso tipi DKTÇ fidanları dikilmiştir. 2x10 m ebatlarında, toplam 20 m2 büyüklükte oluşturulan parsellerde 2015 ve 2016 yıllarında yağışlardan sonra akışa geçen su miktarı ölçülmüş ve alınan örneklerde sediment miktarı belirlenerek erozyonla taşınan toprak miktarları tespit edilmiştir. Elde edilen verilere göre teras şeklinde toprak işlenmesinin erozyonu ve yüzeysel akışı azaltmada en etkili yöntem olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada erozyonu ve yüzeysel akışı azaltmada DKTÇ fidanı dikiminin ve dikim sıklığının 300x(50-100) cm herhangi bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Denemede DKTÇ fidanlarının ağaçlandırmaya uygun olmayan sığ toprak derinliğindeki yüksek eğimli alanlarda yaşama yüzdesi ve tutma başarısı % 100 oranında gerçekleşmiştir.Öğe Multiple abortuslu kadınlarda tromborisk paneli ile CVD panelinin karşılaştırılması(Düzce Üniversitesi, 2008) Şahin, Uğur; Sılan, FatmaTrombofili, tekrarlayan gebelik kaybı etiyolojisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu güne kadar yapılan çalışmalar, Factor V Leiden, Protrombin ve Metilen Tetra Hidrafolat Redüktaz ın tekrarlayan gebelik kayıplarında oynadığı rolü ortaya koymuştur.Bu çalışmamız, tekrarlayan gebelik kaybı etiyolojisinde, bu üç mutasyonun dışında trombofiliye sebep olan farklı mutasyon veya polimorfizmlerin de etkisi olabilir mi sorusundan hareketle planlandı. Bu çalışma ayrıca tekrarlayan gebelik kaybı olan kadınlarda farklı trombofili etkenlerinin görülme sıklığını ortaya koyması açısından da önemliydi.Çalışmamzda hasta grubu olarak 3 veya daha fazla gebelik kaybı olan, sitogenetik incelemelerinde herhangi bir sitogenetik değişikliğe rastlanmamış hastalar seçildi. Kontrol grubu olarak ise en az 3 tane sağlıklı doğumu olan ve hiç düşük hikayesi olmamış kadınlar seçildi.Hasta ve kontrol grubuna Vienne Lab'a ait CVD paneli, DNA izolasyonu sonrası Multiplex PCR ve daha sonra PCR ürününe Western blot tekniğine dayalı hibridizasyon yöntemi uygulandı. Böylelikle Faktör V G1691A (Leiden), Faktör V H1299R, Protrombin G20210A, Faktör XIII V34L, ß-Fibrinojen -455G>A, Metilen Tetra Hidrofolat Redüktaz C677T, Metilen Tetra Hidrafolat Redüktaz A1298C, Apo B R3500Q mutasyonları ile PAI-1 (4G/5G), HPA-1 (a/b), ACE (I/D), Apo E (E2, E3, E4) genotipi açısından normal ve mutant alleller inceledi.Eylül 2006-Haziran 2007 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine baş vuran tekrarlayan gebelik kaybı hikayesi olan 52 hastada ve kontrol grubuna ait 52 kadında yapılan bu testte şu sonuçlar elde edildi.İstatistiksel değerlendirme SPSS 12.0 paket programı ile yapıldı. İki örneklemedeki yaş değişkeni T-Testi ile değerlendirildi. Elde edilen değerler aritmetik ortalama (X) ve standart sapma (SD) olarak ifade edilmiştir. Her iki grup arasında ilişki bulunup bulunmadığı Ki-kare bağımsızlık testiyle ortaya koyuldu. Beklenen frekansların 5'den küçük olduğu durumlarda Fisher Kesin Ki-Kare testi uygulandı. p<0,05 değerleri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bu sonuçlara göre Faktör V G1691A (Leiden), Metilen Tetra Hidrofolat Redüktaz C677T, Metilen Tetra Hidrafolat Redüktaz A1298C, ACE (I/D) tekrarlayan düşüklerle ilişkili bulunmuştur.Bu sonuçlar ışıgında, tekrarlayan gebelik kayıplarının sebeplerinin anlaşılmasında ve tedaviye yönelik girişimlerin daha da başarılı olabilmesi açısından tromborisk paneli dediğimz Faktör V Leiden, protrombin ve MTHFR nin yanı sıra diğer faktörlerinde incelenmesinin de anlamlı olacağı sonucuna varılmıştır. Ayrıca bu çalışmanın ileride daha büyük hasta gruplarında uygulanmasının diğer parametreler için de bağlantının anlaşılması açısından manidar olacağı açıktır.