Yayın Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Biochemical and structural differences between C3 cotyledons and C4 leaves in species of Salsoloideae (Chenopodiaceae)(Nature, 2025) Kocacinar, F.; Ceylan, Faik; Cömertpay, S.C4 plants had evolved from C3 ancestors in at least more than 60 independent lineages of angiosperms, most probably in response to decreasing levels of atmospheric CO2 and environmental conditions promoting photorespiration. Salsola, Petrosimonia, and Cyathobasis genera of Salsoloideae subfamily contain some species with C3 cotyledons followed by C4 leaves. The aim of this study was to determine and compare the biochemical and structural differences between C3 cotyledons and subsequent C4 leaves in these genera. The results showed that there were isopalisade C3 cotyledons in Salsola grandis and isolateral C3 cotyledons in Cyathobasis fruticulosa, while salsoloid type C4 Kranz anatomy was present in subsequent leaves. Petrosimonia nigdeensis had dorsiventral C3 cotyledons and salsoloid-type C4 leaves. The proteins of C4 isoform phosphoenolpyruvate carboxylase (PEPC) and pyruvate orthophosphate dikinase (PPDK) enzymes were absent or very sparse in C3 cotyledons of these species, whereas they were abundant in their C4 leaves. The proteins of photorespiratory isoform glycolate oxidase (GOX) and glycine decarboxylase-H subunit (GDC-H) were generally higher in cotyledons than leaves. The protein level of photosynthetic isoform ribulose 1,5-bisphosphate carboxylase/oxygenase (Rubisco) enzyme was lower in C4 leaves compared to C3 cotyledons. Transcript levels of these enzymes were generally consistent with their protein content except for GOX in S. grandis and S. tragus and glycine decarboxylase complex (GDC) in S. tragus. As a result, we demonstrated that not only the protein and transcript levels of the enzymes required for C4 pathway increased, but also those levels of C3 and photorespiratory enzymes decreased during the transition from C3 cotyledons to C4 leaves. These results are considered significant in terms of shedding light on the understanding of evolutionary transition from C3 to C4 biochemical pathway in a single plant and contributing to C4 engineering.Öğe 2,4-Diklorofenoksi asetik asit (2,4-D) uygulanmış topraktan izole edilen bakterilerin 2,4-d biyokimyasal yıkım kabiliyetlerinin incelenmesi(Artvin Çoruh Üniversitesi, 2020) Kurtoğlu, C.; Ceylan, Faik; Cömertpay, S.; Akyol İ.2,4-diklorofenoksi asetik asit (2,4-D), fenoksi asitler grubuna dahil olan, seçici bir herbisittir. Topraktaki 2,4-D kalıntılarının çevre ve insan sağlığına zararlı etkileri olduğu bilinmektedir. Bu sorunlar ile baş etmedeki en önemli faktörlerden birisi herbisitleri besin olarak kullanıp yıkımını sağlayan toprak bakterileridir. Bu çalışmada, Balıkesir bölgesinde, 2,4-D ile muamele edilmiş tarım arazisinden izole edilen bakterilerin, bu herbisiti yıkım potansiyellerinin spektrofotometrik testler ve HPLC yardımıyla belirlenmesi hedeflenmiştir. Öncelikle, bu bakterilerin protein analizi yöntemiyle moleküler düzeyde tanımlanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda; seri seçilimlerle elde edilen bakteri kolonilerinin, karbon kaynağı olarak yalnızca iki farklı derişimde (0.1g/L, 0.5g/L) 2,4-D içeren besiyerinde yetişmeleri sağlanmıştır. Yetiştirilen bakterilerin büyüme hızları 14. günde takip edilmiş ve bakterilerin yıkım yeteneklerinin anlaşılması için besi ortamında kalan 2,4-D miktarları aynı süre sonunda ölçülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre bu çalışmada 2,4-D’yi yıkabilen bir bakteri bulunamamış, ancak Acinetobacter baumannii, Acinetobacter calcoaceticus ve Stenotrophomonas sp. bakterilerinin 2,4-D’li ortamda büyüyebildikleri tespit edilmiştir.Öğe CONSUMPTION TYPES OF WILD PLANTS CONSUMED AS FOOD AROUND ESKİŞEHİR (TURKEY)(Eskişehir Teknik Üniversitesi, 2018) YÜCEL E.; IŞIK, G.; YÜCEL ŞENGÜN, İ.; KÖSE, Y.B.; Ceylan, Faik; DEMİRCİ, B.; ŞENTÜRK, H.In this study, Eskişehir city and its environment were defined as a study area and wild plants consumed as food in this region were selected as research material. According to the study, 28 wild plants consumed as food around Eskişehir were determined. These plants were identified as Amaranthus retroflexus (Kızılbacak), Beta corolliflora (Kır Pancarı), Capsella bursa-pastoris (Çoban Çantası), Carduus nutans (Devedikeni), Centaurea urvillei (Çoban Çökerten), Chenopodium album (Sirken), Cichorium intybus (Karakavuk), Erodium cicutarium (Çoban İğnesi), Galega officinalis (Keçisakalı), Glaucium corniculatum (Boynuz Gelincik), Lactuca serriola (Acı Marul), Malva neglecta (Ebegümeci), Nasturtium officinale (Su Teresi), Papaver rhoeas (Gelincik), Papaver somniferum (Haşhaş), Polygonum lagathifolium (Madımak), Portulaca oleracea (Semizotu), Ranunculus ficaria (Arpacıksalebi), Raphanus raphanistrum (Turpotu), Rumex acetosa (Kuzukulağı), Rumex crispus (Labada), Silene alba (Toklubaşı), Stellaria media (Bulgurcuk), Taraxacum officinale (Acıgüneyik), Tragopogon dubius (Yemlik), Tragopogon pratensis (Teke Sakalı), Urtica dioica (Büyük Isırgan) and Urtica urens (Küçük Isırgan). The findings of this study have revealed that the wild plants are an important alternative to well known agricultural products and have important potential for the realization of sustainable rural development.Öğe Düzce ve Çevresinde Gıda Olarak Tüketilen Yabani Bitkilerin Tüketim Biçimleri ve Besin Öğesi Değerleri(Afyon Kocatepe Üniversitesi, 2015) Ceylan, Faik; Yücel, E.Bu çalışmada Düzce ve çevresinde yayılış gösteren yabani gıda bitkilerinin yerel halk tarafından tüketim biçimleri ve bu bitkilerin gıda içerikleri araştırılmıştır.Düzce ve çevresinde, Falcaria vulgaris (Kazayağı), Tussilago farfara (Kabalak), Trachystemon orientalis (Kaldirik), Capsella bursa-pastoris (Çobançantası), Raphanus raphanistrum (Yabani turp), Chenopodium album subsp. album var. album (Sirken), Vaccinium myrtillus (Çalı çileği), Mentha longifolia subsp. typhoides var. typhoides (Yabani Nane), Thymus praecox subsp. skorpilii var. skorpilii (Kekik), Malva neglecta (Ebegümeci), Portulaca oleracea subsp. oleracea (Semizotu), Urtica dioica (Isırgan) olmak üzere 10 familyaya ait 12 bitki taksonu belirlenmiştir. Su miktarı en yüksek Kaldirikte (% 84,9), en düşük Yabani turpta (% 44) belirlenmiştir. Organik madde miktarı en yüksek Çalı çileğinde (% 94) belirlenirken en düşük Semizotunda (% 76) tespit edilmiştir. Protein miktarı en yüksek Yabani turpun yaprağında (% 32,26), en düşük Semizotunda (% 1,59) belirlenmiştir. Yağ miktarı en yüksek Kabalağın yaprağında (% 2,33), en düşük Semizotunda (% 0,33) tespit edilmiştir. Selüloz miktarı en yüksek Kekikte (% 28,1), en düşük Yabani turpun kök kısmında (% 8,35) belirlenmiştir. Tanen içeriğinin en yüksek Isırganda (229,9 g. kg-1 KA), en düşük Yabani turpun kök kısmında (5,2 g. kg-1 KA) olduğu saptanmıştır. Antioksidan kapasite en yüksek Kabalağın yaprak sapında (4,734 mmol TR g-1 ), en düşük Yabani turpun kök kısmında (1,004 mmol TR g-1 ) tespit edilmiştir. Araştırılan tüm bitkilerde, en yüksek mineral madde içeriği K, en düşük Cu minerali olarak belirlenmiştir.Öğe Glifosat uygulanmış topraktan izole edilen bakterilerin herbisit degradasyon potansiyellerinin belirlenmesi(Ersin Yücel, 2020) Kurtoğlu, C.; Ceylan, Faik; Cömertpay, S.; Akyol İ.Glifosat (N-fosfonometilglisin), kararlı karbon-fosfat (C-P) bağlı, sentetik ve seçici olmayan bir herbisittir. Topraktaki glifosat kalıntılarının çevre ve insan sağlığına zararlı etkileri olduğu bilinmekle birlikte, herbisitleri besin olarak kullanıp parçalanmasını sağlayan toprak bakterilerinden bu zararlı etkileri azaltmak için yararlanılmaktadır. Bu çalışmada, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’ne ait, glifosat ile muamele edilmiş tarım arazisinden izole edilen bakterilerin tanımlanması ve bu herbisiti degrade etme potansiyellerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla kullanılacak bakteri kolonileri seri seçilimlerle elde edilmiş ve gen bölgesi sekanslaması ve/veya proteine dayalı tanımlama yapan MALDI-TOF (Matrix Assisted Laser Desorption and Ionization Time-Of-Flight ) yöntemleri kullanılarak elde edilen bakterilerin tür tanımlanması yapılmıştır. Sonrasında, bu bakteriler 0.1g/L, 0.5g/L ve 1g/L glifosat dışında başka karbon kaynağı içermeyen besiyeri içerisinde yetiştirilmiş ve büyüme hızlarının belirlenmesi için 14. günde 600 nm’de absorbansları ölçülmüştür. Ayrıca, bakterilerin glifosat degradasyon yeteneklerinin belirlenmesi maksadıyla; besiyerlerinde kalan glifosat miktarları, aynı süre sonunda 570 nm’de absorbanslarının ölçülmesiyle belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar; izole edilen bakterilerin hiçbirinin glifosatı degrade edemediğini, glifosatın bazı bakterilerin büyümesini olumsuz yönde etkilediğini ve glifosat içeren ortamda büyüme miktarı en yüksek olan bakterilerin Klebsiella variicola ve Klebsiella pneumoniae olduğunu ortaya koymuştur.












