Düzce Tıp Fakültesi Dergisi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 929
  • Öğe
    Use of NHS PREDICT Tool and Prognostic Factors for Survival in Patients with Breast Cancer
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Chee Keong, Koh; Wan Zain, Wan Zainira; Zaharı, Zalına; Yahya, Maya Mazuwın; Mohamad, Hussain
    Aim: The PREDICT tool is used to estimate survival in breast cancer patients according to the types of treatment given. This study aimed to assess the accuracy of the PREDICT tool and identify the prognostic factors for survival in patients with breast cancer.Material and Methods: A retrospective study was performed based on data collected from the Hospital Sultanah Nur Zahirah, Terengganu, Malaysia. All female patients diagnosed with stage I to IV breast cancer were identified from the year 2011 to 2017.Results: Based on data from 355 eligible patients, the predicted and observed 5-year overall survival rates were 75.8% and 75.2%, respectively. The model performed fairly well, with the area under the curve (AUC) of 0.747 (95% confidence interval (CI): 0.69-0.81) in the predicted 5-year overall survival. Among the 585 patients diagnosed with stage I to IV breast cancer, stage at the presentation (stage III hazard ratio (HR): 5.80, 95% CI: 1.69-19.94, p=0.005, stage IV HR: 10.61, 95% CI: 3.09-36.49, p lt;0.001), without surgical treatment (HR: 2.29, 95% CI: 1.73-3.00, p lt;0.001), without radiotherapy (HR: 1.92, 95% CI: 1.41-2.62, p lt;0.001), and without neoadjuvant chemotherapy (HR: 0.63, 95% CI: 0.47-0.86, p=0.003) were associated with death in breast cancer patients.Conclusion: The PREDICT tool accurately estimated the 5-year overall survival in the study center. It might serve as a useful prognostication tool during consultation. Late stages of the disease, patients without surgical treatment, and patients without radiotherapy were associated with a higher risk of death in breast cancer.
  • Öğe
    Youtube’da Paylaşılan Labioplasti Videolarındaki Bilgilerin Güvenilirliğinin ve Kalitesinin Değerlendirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Kızılet, Hakan; Doğan, Ozan; Başbuğ, Alper
    Amaç: Bu çalışmanın amacı YouTube’da yer alan labioplasti prosedürlerine ilişkin videoları güvenilirlik ve kalite açısından değerlendirmektir.Gereç ve Yöntemler: Youtube’da “labiaplasty” ve “labia minora reduction” arama terimleri ile bir arama yapıldı. Her bir anahtar kelime için ilk 100 video incelendi ve 42 video analiz edildi. Video türlerinin dağılımı incelendi. Videolar beş kişilik bir komite tarafından küresel kalite ölçeği (global quality scale, GQS) ve modifiye DISCERN (mDISCERN) ölçekleri kullanılarak puanlandı. Hekimler ve akademisyenler tarafından yüklenen videolar profesyoneller grubu, hastalar, ticari kuruluşlar ve yardımcı sağlık personelleri tarafından yüklenenler ise non-profesyoneller grubu olacak şekilde sınıflandırıldı.Bulgular: Tüm videoların mDISCERN puan ortalaması 2,29±0,65, GQS puan ortalaması 2,75±0,67 idi. Profesyonel ve non-profesyonel grupları karşılaştırıldığında mDISCERN ve GQS puanı profesyonel grupta anlamlı olarak daha yüksekti (sırasıyla p=0,017 ve p=0,010). Cerrahi teknik videoları ile hastalık veya cerrahi hakkında bilgi veren videolar karşılaştırıldığında, mDISCERN ve GQS puanları bakımından anlamlı bir farklılık yokken video güç indeksi (video power index, VPI), görüntülenme oranı ve yorum sayıları açısından anlamlı farklılık mevcuttu (sırasıyla p=0,001, p=0,001 ve p=0,003). mDISCERN puanı ile VPI arasında (rs=-0,326; p=0,037), GQS puanı ile izlenme oranı arasında (rs=-0,392; p=0,010) ve GQS puanı ile VPI arasında (rs=-0,382; p=0,014) zayıf negatif korelasyonlar gözlendi.Sonuç: YouTube labioplasti ile ilgili güvenilir bir bilgi kaynağı değildir. Düşük kaliteli videolar daha fazla etkileşim içindedir. Obstetri ve jinekoloji dernekleri bu konu hakkında Youtube’da içerik üretmelidirler.
  • Öğe
    Troloks ve Neokuproin’in Sıçanlarda Deneysel Hafif Travma Sonucu Beyin Hasarı Üzerindeki Terapötik Etkisi
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Yaman, Selma; Akçay, Güven; Yesilyurt, Fatma
    Amaç: Bu çalışmanın amacı hafif travmatik beyin hasarı (hTBH) olan deneysel rat modelinde Troloks ve neokuprin tedavilerinin terapötik etkinliğinin değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntemler: Kırk rat, kontrol, TBH, Troloks ve neokuprin olarak gruplandırıldı. TBH oluşturmak amacı ile Marmarou Weight Drop Model uygulandıktan sonraki 2. saat diliminde 80 mg/kg/gün Troloks (i.p.) ve 100 ?M/gün neokuproin (i.p.) tedavileri yapıldı. Lokomotor aktiviteyi ölçmek için açık alan ve dikkat ve kısa süreli hafıza yeni nesne tanıma testleri gerçekleştirildi. Sıçanların hipokampüs dokularındaki IL-1?, IL-10, TNF-? ve TGF-? düzeyleri ELISA yöntemi ile analiz edildi.Bulgular: Açık alan ve yeni nesne tanıma test sonuçları, alınan toplam yolun TBH grubunda kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde azaldığını gösterdi (p lt;0,001). Troloks (p=0,018) ve neokuproin (p=0,002) gruplarında ise TBH’a kıyasla lokomotor fonksiyonlarında anlamlı bir artış gözlendi. Kısa süreli bellek test sonuçları, TBH’da kontrole kıyasla azalırken (p lt;0,001), Troloks ve neokuproin gruplarında ise TBH’a kıyasla arttı (her iki p lt;0,001). Kontrole kıyasla TBH grubunun hipokampüs IL-1? (p=0,012) ve TNF-? (p=0,011) seviyeleri artarken, IL-10 (p=0,031) ve TGF-? (p=0,007) seviyeleri azaldı. Troloks ve neokuproin gruplarında TBH’ye kıyasla tüm proinflamatuar sitokin seviyeleri azalırken, antiinflamatuar sitokin seviyeleri arttı.Sonuç: Elde edilen bulgular, TBH’da Troloks ve neokuproin tedavilerinin proinflamatuar sitokin üretimini azaltarak ve antiinflamatuar sitokin üretimini artırarak kısa süreli bellek ve lokomotor aktivite düzeyinde anlamlı iyileşmeler sağladıklarını göstermiştir.
  • Öğe
    Yüksek Dereceli Primer Beyin Tümörleri ile Metastatik Beyin Tümörlerinin Difüzyon MR Bulgularının Karşılaştırılması
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Hızal, Mustafa; İmrek, Ahmet Kerem
    Amaç: Glioblastomalar en yüksek dereceli ve en ölümcül primer beyin tümörleridir. Beyin dışı dokulardaki kanserlerin beyne metastazı ile ortaya çıkan beyin kitleleri glioblastomaların ayırıcı tanısında yer almaktadır. Bu çalışmada, primer ve metastatik beyin kitlelerinin difüzyon ağırlıklı görüntüleme sinyal özelliklerinin karşılaştırılması ve ayırıcı tanıda faydalı olabilecek bulguların tanımlanması amaçlandı.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya patolojik olarak glioblastoma tanısı almış hastalar ile patolojik olarak metastaz tanısı almış veya radyolojik olarak beyin metastazı tanısı almış hastalar dahil edildi. 1,5 Tesla tarayıcı ile elde edilen manyetik rezonans görüntüleme incelemelerindeki difüzyon ağırlıklı görüntüleme sinyal özellikleri geriye dönük olarak analiz edildi. Her iki hasta grubunda lezyonların sinyal özellikleri ile kısa ve uzun çapları ölçüldü ve karşılaştırıldı.Bulgular: Bu çalışmaya 24 glioblastoma ve 30 beyin metastazı olmak üzere toplam 54 hasta dahil edildi. Glioblastoma grubunda difüzyon ağırlıklı görüntülemenin en yaygın sinyal özelliği 20 (%83,3) heterojen hiper ve hipointens alanlar olarak saptandı. Metastaz grubunda en sık görülen sinyal özelliği 16 (%53,3) hastada periferik hiperintens halka ve santral hipointens sinyal olarak saptandı. Lezyon sayısı ile primer beyin tümörü ve metastazlar arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı.Sonuç: Difüzyon ağırlıklı görüntülemede kantitatif değerlendirme yapılmadan sadece sinyal özellikleri kullanılsa da primer ve metastatik beyin kitlelerinin ayırıcı tanısında yardımcı olabilir. İki gruptaki kitlelerin karşılaştırılabilir sinyal özelliklerine sahip olabileceğini unutmamak önemlidir.
  • Öğe
    Yamaguchi Syndrome: A Difficult Diagnosis in the Differential Diagnosis of Acute Coronary Syndrome
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Batur, Ali; Sağlam, Hasan Can; Karakaya, Ahmet; Erbil, Bülent
    Apical hypertrophic cardiomyopathy (ApHCM) (Yamaguchi Syndrome) with hypertrophy of the ventricular apex constitutes 8% of the hypertrophic cardiomyopathies (HCMs). ApHCM can cause ventricular malignant dysrhythmias, atrial fibrillation, and ischemic chest pain. Definitive diagnosis is made by electrocardiography (ECG) and transthoracic echocardiography. A 73-year-old male patient was admitted to the emergency department with chest pain. The patient's vital signs were within the normal range. In the ECG, there were giant negative T wave in leads V4-5-6, 0.5 mm ST segment depression, and left ventricular hypertrophy in the inferior derivations. The left ventricular apex thickness was measured as 14 mm (reference range: 6-11). Although the HEART score was 4, the preliminary diagnosis of the patient was determined as ApHCM. Beta-blocker and antiplatelet therapy were started. The mortality and morbidity rates of ApHCM are higher among HCMs. Clinicians should be aware of such ECG and echocardiography findings to prevent possible morbidity and mortality.
  • Öğe
    Twin Pregnancy Consisting Of a Complete Hydatidiform Mole and Co-Existent Normal Fetus: Report of Two Cases
    (Düzce Üniversitesi, 2010) Dikensoy, Ebru; Yazıcıoğlu, Çağlar; Kutlar, İrfan; Öztürk, Ebru; Cebesoy, Fatma Bahar
    Hydatidiform mole with a coexisting diploid live fetus is a rare phenomenon which is difficultto manage. In this case report, management of a twin pregnancy consisting of a completehydatidiform mole and co-existent normal live fetus is aimed to be discussed in order to helpthe obstetricians
  • Öğe
    Urinary Bladder Hernia, Rarely Seen and Difficult to Diagnose: Report of Two Cases
    (Düzce Üniversitesi, 2014) Göçer, Serhat; Eken, Hüseyin; Peker, Kemal; Çelebi, Bülent; Yılmaz, İsmayil; Çavdar, Faruk
    Herniation of the bladder into inguinal canal is rarely seen and constitute about 1-4% of allinguinal hernias. Diagnosis before surgery is important in the prevention of potentialcomplications. In this article we reported two cases in one of which complication occurredcomplication occured during inguinal hernia surgery
  • Öğe
    Variations of vertebral artery: Multidetector Computerized Tomographic Angiography Study
    (Düzce Üniversitesi, 2014) Ulusoy, Mahinur; Acar, Musa; Acar, Serpil; Sakarya, Mehmet Emin; Zararsız, İsmail
    Objective: The aims of this study are detecting Turkish Society’s vertebral artery variationsidentified on MDCT angiograpy and determining origin variations of vertebral arteries and theirarising level from subclavian artery.Materials and Methods: MDCT angiographic images of 96 patiens (31-86 years old, 64 maleand 32 female) were evaluated. Images were obtained using 64 slice multidedector CT scanimages of vertebral artery.Results: In this study, investigations of origin levels of vertebral arteries showed vertebral arterymostly originated from Th1-2 vertebrae in males and vertebral artery mostly originated fromTh1 vertebrae in females. In six different vertebral artery cases variations were detected. Amongthese variations, in four cases vertebral arteries originated from aortic arch (4.1%), in one casevertebral artery is originated from common carotic artery (1%). One patient’s (1%) left vertebralartery was absent, the right vertebral artery alone created basilar artery in the basis cranii.Conclusions: Knowledge of vertebral artery variations that were frequently detected in Turkishsociety is important in explaining the symptoms of vertebrobasiler insufficiency. Identificationof these variations will be very useful for neurology, neurosurgery and cardiovascular surgeryspecialists and radiologists
  • Öğe
    Unilateral Double Superior Cerebellar Artery Variation: A Cadaveric Case Report
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Sönmez, Sefa; Özgen, Merve Nur; Kasap, Abdulkerim; Nahir, Mert
    The superior cerebellar artery (SCA) is a vessel anterior to the brainstem, usually originating from the basilar artery (BA). In this case, a different course of left SCA in a 74-year-old male cadaver was reported. The origin of the SCA was found to be a unilateral double root at the left side on the anterior surface of the pons. The distances of the starting points of roots to the bifurcation of BA were 31.09 mm on the right side, on the left side the rostral root was 33.84 mm and the caudal root was 30.95 mm. The diameter of the right SCA was 2.37 mm, the left rostral root was 2.05 mm and the caudal root was 1.24 mm. Knowing the course of SCA, and especially morphological variations, will be helpful for the clinical branches in preventing complications during surgical operations, evaluating angiographic examinations, and diagnosing and treating neurovascular diseases.
  • Öğe
    Vitamin B12 Deficiency and Thrombosis
    (Düzce Üniversitesi, 2009) Yavasoglu, İrfan; Kadıkoylu, Gurhan; Acar, Bilal; Bolaman, Zahit
    Purpose: Thromboembolic diseases are multi-factorial. Hyperhomocysteinemia (HH) is one of these factors. Vitamin B12 deficiency is acquired reasons for HH. HH is a risk factor for arterial and venous thrombosis. The incidence of thrombosis is high due to increase of homocystein levels in HH associated with vitamin B12 deficiency. However, this situation is not clear and there are opposing views. In our study, we aimed to determine the frequency of thromboembolic events in individuals with vitamin B12 deficiency. Methods: One hundred forty-three patients (63 female, 80 male, mean age 59±13 years), who were diagnosed as having vitamin B12 deficiency (below 200 pg/ml), were included in the study retrospectively. The history of arterial and venous thrombosis for a period of last three years before the time of diagnosis and was searched. The thromboembolic events, which are detected via clinical and laboratory studies and via imaging, were determined. The control group was consisted of 129 healthy subjects (62 female, 67 male; mean age 58±8) of appropriate age, sex and excluded criteria whose B12 level was normal. Results: In control group, mean B12 level was 244±32 pg/ml. The patients’ mean B12 level was 136±58 pg/ml. Fourteen (9.8%) thromboembolic (10 coronary artery disease, two deep venous thrombosis, two cerebrovascular) events were determined in vitamin B12 deficiency group, whereas this ratio was 3.9% in the control group (four coronary artery disease, one deep venous thrombosis). This ratio was not statistically significant different (p gt; 0.05). Conclusion: Alone HH due to vitamin B12 deficiency did not increase the risk of thrombosis
  • Öğe
    Working Principle and Production Techniques of the Immunochromatographic Card Tests
    (Düzce Üniversitesi, 2014) Akata, İlgaz; Bakırcı, Sinan; Dereli, Deniz; Küçükgüven, Eda; Yılmaz, İsmail; Kaya, Ertuğrul
    The lateral flow immunoassays have low cost, long shelf life, high precision and selectivity, alow detection limit. These tests can give quick results and are used all over the world. Lateralflow immunoassays can be used in wide area such as pregnancy test, drug screening tests,microbiological diagnostic tests and food safety tests. A person can see the results of these testsclearly with eyes so there is no need for any other analysis machine in order to see the results.These tests are usually used as a qualitative method but if we add most test lines that havedifferent detection limits at the same test, we can obtain half quantitative tests. Antigen-antibodyreactions that have a specificity are used mainly at these tests so their accuracy rates are over%98. There are two types as sandwich model and competitive model.A person that read this article can answer questions that “how a pregnancy test works?” or “howcan we make a new lateral flow immunoassay?”. In addition we hope that this article can helppeople who try to do new lateral flow immunoassays. For our researches, this article is the firstarticle about card tests in Turkish
  • Öğe
    Vocal Registers From Laryngeal Point
    (Düzce Üniversitesi, 2016) Saruhan, Şahin
    Laryngeal muscles participate in the production process of each vocal register in a differentmanner and ratio. It thinks, that in extend of the deviation from the normal ratio of thisparticipation, the overloading symptoms will be increase. These fact create a necessity regardingto be well informed about the laryngeal contexts that product registers, both for voice therapistsand vocal pedagogues. The purpose of this paper is to review the literature on the voice registersthat lay stress on the laryngeal contexts/mechanisms in vocal production process
  • Öğe
    Trocar-Site Hernias After Laparoscopic Cholecystectomy
    (Düzce Üniversitesi, 2011) Önder, Akın; Gümüş, Metehan; Böyük, Abdullah; Girgin, Sadullah; Kapan, Murat
    Introduction: Trocar-site hernia (TH) development after laparoscopic cholecystectomy (LC)is a rare complication. In this study, we aimed to investigate the TH after LC in the light ofcurrent literature.Methods: Between January 2007 and June 2010, the records of the patients with TH in 515patients performed LC analyzed retrospectively in terms of age, sex, location, size, performedprevious operation and risk factors.Results: TH was determined in 3 (0.58%) patients among patients underwent LC. The averageage was 49.67±5.77 and all of them were women. The 10-mm trocars entry site related to THappeared at umbilical region for 2 patients and at epigastric region for patient. The average timefrom LC to TH formation was 18.33±10.97 months. The diameter of the hernia defects were1.33±0.29 cm. The average of body mass index was 30.3 ± 3.1. During the LC, 2 cm in diametergallstone in 1 patient and multiple gallstones smaller than 1 cm in the others were detected.Wound infection at the umbilical trocar region in one patient was detected after LC.Conclusion: Although the risk of TH after LC is rare, 10 mm or larger diameter trocar sitesshould be sutured especially in the patients including risk factors
  • Öğe
    Yoğun Bakım Ünitesinde Fiberoptik Bronkoskopi Kılavuzluğunda Perkütan Dilatasyonel Trakeostomiye Karşı Klasik Kör Perkütan Dilatasyonel Trakeostomi: Komplikasyonlar, Mortalite ve Sonuçlar
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Arslan, Kadir; Kaya, Ebru; Şahin, Ayça Sultan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, fiberoptik bronkoskopi (FOB) kılavuzluğu ile klasik kör teknikle gerçekleştirilen perkütan dilatasyonel trakeostomi (PDT) işlemlerinin komplikasyonlar, mortalite ve hasta sonuçları açısından karşılaştırılmasıdır.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya Ekim 2022 ile Haziran 2023 tarihleri arasında yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) mekanik ventilatör desteği alan 62 hasta dahil edildi. Hastalar FOB kılavuzluğunda PDT gerçekleştirilenler (grup FOB, n=31) ve klasik kör teknikle PDT gerçekleştirilenler (grup C, n=31) olarak iki gruba randomize edildi. Demografik veriler, klinik özellikler, PDT işlem süreleri, komplikasyonlar ve mortaliteler analiz edildi.Bulgular: Ortanca yaş 64 (aralık, 19-94) yıl ve hastaların %67,7’si (n=42) erkek idi. Gruplar arasında demografik verilerin benzer olduğu saptandı. PDT işlemi gerçekleştirilen hastalarda en sık primer tanı intrakranyal hemorajiler (%32,3; n=20) idi. Tüm çalışma grubunda medyan trakeostomi açılma zamanı 13 (aralık, 3-31) gün iken gruplar arasında anlamlı bir farklılık yoktu (p=0,637). Ortalama PDT işlem süresi (9,6±3,8’e karşı 12,6±5,4 dakika, p=0,015), ortanca YBÜ kalış süresi (26’ya karşı 37 gün, p=0,004) ve komplikasyon oranı (%6,4’e karşı %25,8; p=0,038) grup FOB’da anlamlı olarak daha düşük saptandı. Tüm çalışma grubunda 28 günlük mortalite %17,7 (n=11) iken gruplar arasında anlamlı bir farklılık yoktu (p=0,740).Sonuç: FOB kılavuzluğunda gerçekleştirilen PDT işlemlerinde, işlem süresi, YBÜ kalış süresi ve işleme bağlı görülen komplikasyon oranları anlamlı olarak düşük saptanırken, mortalite açısından anlamlı bir farklılık görülmedi.
  • Öğe
    Üçüncü Basamak Sağlık Kuruluşundaki Hemşirelerin Kanser Tarama Programları Bilgileri ile Tarama Testlerini Yaptırma Durumları
    (Düzce Üniversitesi, 2018) Şeker, Neslihan; Köksal Yasin, Yağmur; Özaydın, Esma; Çapacı, Burak; Okyay, Pınar
    Amaç: Hemşirelerin kanser tarama programlarını bilme, risk altındakileri belirleme ve erken teşhis yöntemlerinin önemi ile ilgili toplum eğitiminde, kanserin belirti ve bulgularını saptamada vazgeçilmez rolü vardır. Bu çalışmada, üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda çalışan hemşirelerin kanser tarama programları ile Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) hakkındaki bilgilerini ve tarama testlerini yaptırma durumlarını saptamak amaçlanmaktadır.Gereç ve Yöntemler: Şubat-Mart 2016 tarihleri arasında yapılan araştırma, tanımlayıcı tipte olup Adnan Menderes Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan 325 hemşire ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara yüz yüze görüşme yöntemiyle 18 soruluk anket formu uygulanmıştır. Tanımlayıcı istatistikler, kategorik veriler için sayı ve yüzde, sayısal veriler için normal dağılıma uygunluğu incelenerek ortanca (en küçük-en büyük) değerler şeklinde verilmiştir.Bulgular: Katılımcıların ortanca yaşı 25 ve %85,5’i kadındır. Katılımcıların %30,1’i ailesinde kanser öyküsü olduğunu belirtmiş, bunların yalnızca %9,1’ine tarama önerilmiştir. Her beş katılımcıdan biri KETEM’i duymamıştır. Katılımcıların %32’si mezuniyet sonrası kanser taraması ile ilgili bilgiyi televizyon-radyodan öğrendiklerini belirtmişlerdir. Katılımcıların yalnızca %46,4’ü, kanser taramalarının amacını ‘kanseri erken dönemde yakalamak’ olarak tam doğru cevap vermiştir. Katılımcılardan 30 yaş üstündekilerin %20,7’si pap-smear, 40 yaş üstündekilerin %45,4’ü mamografi yaptırmıştır.Sonuç: Bu çalışma katılımcıların KETEM ve kanser tarama programları ile ilgili bilgilerinin yeterli olmadığını göstermiştir. Hemşirelerin kendi farkındalıklarındaki artış toplumun farkındalığını da artıracaktır. Hemşirelerin meslek hayatı boyunca da hizmet içi eğitimlerle bilgilerini güncellemeleri sağlanmalıdır. Böylece hem kendileri hem de verecekleri danışmanlık hizmetleri için doğru ve tam gerçek bilgi sağlanacaktır.
  • Öğe
    Ureteral Stones: Results of ESWL Treatment in 146 Patients
    (Düzce Üniversitesi, 2009) Bozkurt, Yaşar; Sancaktutar, Ahmet Ali; Yağcı, Sezgin; Kapan, Murat; Murat, Hacı
    Aim: The aim of this study was to evaluate the success rate and factors that effective on stone-free ratio.Materials and methods: Data belong to 146 patients with ureteral stones that treated by ESWL between January 2007 and August 2008, were retrospectively reviewed. Treatment outcome, stone-free and treatment failure ratios and frequency of complications were determined.Results: The mean age and stone diameter of patients were 39 years and 10.3 mm , respectively. Mean of 2.5 séance ESWL was applied at the 4066 shoots. The overall stone-free ratio was 69.2% after 3 weeks of ESWL. No significant difference was found in patients’ age, stone-diameter, amount of shoot and stone-free ratio between lower, mid and upper ureteral stones (P gt;0.05). A significant negative correlation was found between stone diameter and stone-free ratio (r=-0.340, P
  • Öğe
    Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik İyilik Halini Belirlemek İçin Bir Mobil Uygulama Geliştirilmesi
    (Düzce Üniversitesi, 2024) Demirezen, Dilek; Karaca, Aysel
    Amaç: Bu çalışmada, üniversite öğrencilerinin psikolojik iyilik halini belirlemek için bir mobil uygulama geliştirilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Yenilikçi ve disiplinler arası bir yaklaşıma sahip olan bu çalışma, Eylül 2022'den Haziran 2023'e kadar uzanan titiz bir metodoloji izlemektedir. Mobil uygulamanın geliştirilmesi, işlevselliğini, kullanılabilirliğini ve güvenilirliğini sağlamak için sistematik ve yapılandırılmış bir süreç izlemiştir. Geliştirmenin tüm aşamalarında, uygulamanın teknik sağlamlığını, güvenilirliğini ve etkinliğini sağlamak için bilgi teknolojilerinden profesyonel destek alınmıştır. Çalışma, ihtiyaç belirleme, teknik geliştirme, müdahale tasarımı ve tanıtım aşamalarından oluşan dört gelişim aşamasını kapsamaktadır. Bu aşamalar öğrenci merkezli bir yaklaşım sağlarken, uygulama, depresyon, anksiyete, stres, ilişki şiddeti tutumları, bağımlılık, internet bağımlılığı, uyku kalitesi ve yeme bozukluklarına ilişkin içgörüler sunmaktadır.Bulgular: Psikolojik iyilik hallerini değerlendirmek ve geliştirmek amacıyla üniversite öğrencilerine özel, kapsamlı bir mobil uygulama geliştirildi. Uygulamanın gerçek zamanlı duygu takibi özelliği ile öğrenciler anlık duygusal durumlarını izleyebilir ve öz farkındalık kazanabilirler. Uzun süreli olumsuz duyguların tespit edilmesi durumunda, erken uyarı sistemi etkinleştirilerek eyleme geçmektedir. Acil durumlarda anında müdahale ve destek için nitelikli profesyonellere kesintisiz yönlendirme ve kullanıcı şikayetleri ve önerileri için geliştirilmiş bir geri bildirim mekanizması sağlamaktadır. Ayrıca gerektiğinde, anında destek sağlamak için anonim sistem kaydı oluşturarak duyarlı bir değerlendirme ve triyaj süreçleri sağlamaktadır. Uygulama öğrencilerin stres yönetimi yönlendirmelerini de içermektedir.Sonuç: Bu uygulama, ruh sağlığı profesyonelleri için öğrencilerin ruhsal durumuna ilişkin genel bakış sağlayan gerçek zamanlı veri sunmaktadır.
  • Öğe
    Variköz Venlerde Endovenöz N-Bütil Siyanoakrilat Tedavisi Sonuçlarımız
    (Düzce Üniversitesi, 2019) Çetin, Erdem; Demirdaş, Ertan; Erol, Gökhan; Sicim, Hüseyin; Kartal, Hakan; Arslan, Gökhan
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimizde variköz venli hastalarda non-tümesan endovenöz ablasyon tekniği olan endovenöz N-Bütil Siyanoakrilat (NBSA) tekniğinin sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Nisan 2014 ve Ağustos 2016 tarihleri arasında merkezimize başvuran tek ya da iki taraflı safenofemoral venöz yetmezliği olan, semptomatik 542 hasta çalışmaya dahil edildi. Yüz on beşi bilateral olmak üzere 542 hastanın toplam 657 alt ekstremitesine NBSA uygulandı. Hastaların CEAP sınıflamasına göre C2, C3, C4, C5, C6 venöz yetmezliği mevcuttu. Vena safena magna (VSM) çapı diz seviyesinde en az 5,5 mm, safenofemoral bileşke (SFB) düzeyinde ise en az 6 mm ve reflü süresi 2 saniye veya daha uzundu.Bulgular: Altı yüz elli yedi alt ektremitenin ortalama CEAP sınıflandırması 3,1±0,6, VSM çapı diz seviyesinde 6,7±1,1 mm, SFB’de 8,3±2,1 mm, işlem süresi 15,2±2,9 dakika ve hastanede kalış süresi 1,7±0,6 saat idi. Altı aylık takipte sadece 7 (%1.1) VSM’de parsiyel rekanalizasyon, 1 (%0.2) alt ekstremitede popliteal vende derin ven trombozu ve 9 (%1.4) VSM’de dizüstü 1/3 distal kesiminde medikal tedavi ile düzelen tromboflebit gözlendi. Yapılan işlemlerin tamamı herhangi bir komplikasyon oluşmadan tamamlandı.Sonuç: Yeni gelişen teknikler hızla geleneksel yöntemlerin yerini alarak hasta konforunu arttırmaktadır. NBSA; tekniğe has avantajları, erken ve orta dönemdeki yüksek başarı oranları ile endovenöz ablasyon tedavileri arasında etkin bir yöntem olarak yerini almıştır.
  • Öğe
    Türkiye'de Deprem Felaketi: Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Perspektifinden Bir Değerlendirme
    (Düzce Üniversitesi, 2023) Güler Aksu, Gülen; İmrek, Yasemin
    Depremin çocuk ve ergenler üzerinde uzun süre devam eden çeşitli zihinsel ve davranışsal etkileri bulunmaktadır. Bu gözden geçirmenin amacı, psikiyatrik sorunların doğası ve kapsamını, yönetim seçeneklerini ve etkilenen çocuklar için psikolojik müdahaleleri organize etme sürecini tartışmaktır. Bireyler afet sonrasında başa çıkmalarına yardımcı olabilecek bir dizi fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak sağlıklı tepkiler gösterir. Bazı çocuklarda ise travma sonrası akut stres reaksiyonları, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete bozukluğu, artmış suisid riski, uyku bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve psikotik bozukluklar gibi psikiyatrik belirtiler gelişebilmektedir. Komorbiditeler ve sub-klinik sendromlar da yaygındır. Ruhsal bozuklukların gelişimde çok sayıda risk faktörü ve koruyucu faktör bulunmaktadır. Yüksek risk altındaki çocukların yakın takibi ile psikosoyal destek müdahalelerinde bulunulması ruhsal bozuklukların gelişimini engelleyebilir. Müdahaleye en erken dönemde başlamak çok önemlidir. Genç afet kurbanlarının psikolojik etkileri, vasıflı yerel gönüllüler, tıp uzmanları ve temel sağlık hizmetleri programlarındaki eğitmenler tarafından ele alınabilir. Ulusun genel sosyal ve ekonomik hızlı iyileşmesi ile çocuklar travmatik deneyimlerden daha çabuk kurtulabilir.
  • Öğe
    Ultrasonography Guided Fine Needle Aspiration Biopsies On Thyroid Nodules
    (Düzce Üniversitesi, 2009) Şengöz, Tuba; Çubuk, Rahmi; Kaya, Handan; Arıbal, Erkin
    Objective: The objective for this study is to investigate the efficiency of ultrasonography guided fine-needle aspiration biopsies on thyroid nodules. Methods: The study population consisted of 929 ultrasonography guided thyroid nodule biopsies in 831 patients. The cytological results were classified as benign, suspicious for malignancy, malignant and inadequate material. The ultrasonography results are registered by designated criterias.Results: Cytological results were reported as 781 (% 84.1) benign nodules, 35 (%3.8) malignant suspicious nodules, 21 (% 2.3) malignant nodules and 92 (% 9.9) inadequate materials. Patients with malignant thyroid nodules were evaluated and there was no statistically significant difference found in age, gender, number and sonographic features of nodules (p gt;0.05).Conclusion: Fine needle aspiration biopsy is a functional and reliable diagnosing method. Complications of the procedure, such as hematoma or pain, are rare. The use of US guidance is necessary to define the correct side of semisolid thyroid lesions and helpful to obtain adequate sample from nodules. Fine needle aspiration biopsy has become the gold standard to diagnose thyroid nodules