Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kaval, Musa" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    AHMET YESEVİ’NİN DİVAN-I HİKMET’İNDE DÜNYA SEVGİSİ
    (Uşak Üniversitesi, 2019) Kaval, Musa
    İslam olmanın esaslarını anlatan Hoca Ahmet Yesevi tasavvufi konulara incelikle dikkat çeker. Zira geleneksel, ruhsal ve sosyolojik arka planı itibarıyla Türk toplumunun tasavvuf kanalıyla tatmin edilmesi gerektiğini görmüştür. Tasavvufi geleneğin Türk-İslam toplumlarında önemli bir yer teşkil ettiğini müşâhede ediyor olmamız onun öngörüsünün ne derece isâbetli olduğunu göstermektedir. Dinlerin, dünyevi olan ile kâdim çekişmesi tasavvufun ilk evresi olan zühd dönemini doğurmuştur. Hoca Ahmet Yesevi tarihsel olarak ortada duran bu gerçeğe sık sık atıfta bulunmuştur. Dünyevileşmenin bireyde dini düşünce, ibâdet ve duygulanım boyutlarında nasıl tahribatlara yol açtığı anlatılmıştır. Hz. Peygamber’in yaşantısında görülen zühdün, kendisi ve bütün inananlar için elzem olduğu dile getirilmiştir. Zühdü, ibâdet ve riyâzet ile aşka taşıması beklenen pir-i kâmillere ihtiyaç olduğunu dile getiren Ahmet Yesevi, şeyhi Arsan Baba’ya her fırsatta dua etmiştir. Bununla birlikte aşk yolunun engeli olan dünyaya meyleden riyâkâr şeyhlere de dikkat edilmesini tavsiye eder. İlahi aşkı tadabilecek sâliklerin seyr-i sülûk serencamında dünya sevgisini nasıl izâle edecekleri anlatılır. Bu çalışmada Ahmet Yesevi’nin yaktığı hikmet çerağı ile günümüz dünya hayatının karanlığına ışık tutulmaya çalışılacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ahmet Yesevi’nin Hikmetler’inde Ahir Zaman’ın Sahte Şeyhleri
    (Düzce Üniversitesi, 2019) Kaval, Musa
    Ahmet Yesevi, şeyh olan babası vasıtasıyla küçükyaştan itibaren tasavvuf terbiyesiyle yetişmiştir. İslami ilimleri de ikmâleden Ahmet Yesevi uzun yıllar sonra Yesi’ye dönmüştür. Kendisinde tecrübeettiği dönüşümü mânevi işaret sonucu kendi topraklarına taşımak istemiştir.İlim ve hâl’in muhabbet seviyesine yükselmesi sonucu gönlünde tezâhür edenhikmetleri Orta Asya bozkırların manen şenlenmesine vesile olmuştur. Oradakinefesten yayılan hikmetler Balkanlara kadar sürgün vermiş, kökleri bugüne değinayakta kalmıştır. Bu münbit yolun tahrip edilmemesi ve istismarcıların elindedeğersizleşmemesi için de onları niyetleriyle birlikte saf gönül ve zihinlereihbar etmiştir. Hikmetlerin ısrarla uyulması gereken bir mürşid-i kâmilvurgusuyla birlikte ahir zamanda artacak sahte şeyhlere karşı uyarılardabulunur. İslam ve tasavvufun temel esaslarını bilmeyen, derdi dünya tamahı olansahte mürşidlerin özelliklerini anlatır. Onun hikmetleri, İslam’ı, ağırlıklışekilde tasavvufu yorum ile içselleştiren Türk toplulukları için uzun yıllardırönemli bir mihenk olmuştur. Günümüzde de önemli telkinler olarakdeğerlendirmeye alınması gereken hikmetleri bu çalışmanın konusu edinilmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Dede Korkut Kitabı’ndaki Dumrul’un Delilikten Velîliğe Tekâmül Yolculuğu
    (Diyanet İşleri Başkanlığı, 2025) Kaval, Musa
    Türk halk kültür ve inancına dair önemli bulgular taşıyan Deli Dumrul destanında tasavvufî açıdan birçok unsura rastlanmıştır. Temel tasavvufî kavramların temsil edildiği birçok sembol ve ifadenin destan içerisinde, bir sistem dâhilinde sonuca yönelik aktarımlarda yer bulduğu tespit edilmiştir. Nefs-i emmârenin kötü dürtülerini sergileyen Dumrul’un kişiliği ve çevresi üzerinden yapılan anlatının, yalın fakat derinlemesine icra edildiği sonucuna varılmıştır. Bu düşünceyi desteklemek için sûfîlerin benzer fikirleri ihtiyaç duyulan yerlerde sunulmuştur. Bu bakış açısıyla yorumladığımız destan, kuvvet ve cesaretin coşkun birlikteliğinin ifadesi olan “deli” sıfatının, Dumrul’un geçirdiği tecrübeler sonucunda nasıl velîliğe evrildiğini anlamayı kolaylaştırmaktadır. Dede Korkut Kitabı’nın tamamı okunup incelenmiş, destana dair yapılan çalışmalar gözden geçirilerek ileri sürülen tez desteklenmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Deli Dumrul destanı, tasavvuf ilmînin merkezinde yer alan mânevî tekâmülün diğer bilimler ile olan ilişkisinin bir örneği olmuştur. Binlerce yıllık geçmişin izlerini taşıyan mitolojik kökenli destansı hikâyede tasavvufî teorilerin kendini göstermiş olması tasavvufun, insanın ontolojik gerçekliğine dair tezlerini kuvvetlendirmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Dede Korkut’un Uruz Bey’in Esir Olduğu Destanındaki İmtihanların Dini ve Tasavvufî Yorumu
    (Kalem Eğitim Kültür Akademi Derneği, 2024) Kaval, Musa
    Dede Korkut Kitabı’ndaki destanlar muhtevası itibarıyla birçok alanı ilgilendirecek bilgiler sunmaktadır. Şu ana dek dinî ve özellikle de tasavvufi yönden derinlemesine ele alınmayan destanların Türk toplumunda daha çok menkıbevi yönü ile cazip bir hale gelen tasavvufun kökleşmesine katkı sağladığı söylenebilir. Çalışma konusunu teşkil eden bu yönü ile Uruz Bey’in esir edildiği destan kapsamında sınırlı tutularak tasavvufun Türk halk kültüründeki izlerine ışık tutulmaya çalışılacaktır. Zira kutsal metinlerin kıssaları, sözlü geleneğin unsurları, mitolojilerin destan ve efsaneleri göz önüne alındığında menkıbelerin fonksiyonunu anlamak kolaylaşacaktır. Tarihi, sosyal ve psikolojik gerçeklikleri de aktaran destanlar, insani bir eğilim olan mistik olguları da asırlık akışı içerisinde taşımaktadır. Uruz Bey’in kaçırıldığı destan Türklerin varoluşsal mücadelesi anlatılmaktadır. Çok yönlü yürütülen bu mücadelenin öncelikle nefislerde verilmesi gerektiğini anlatan destan tasavvufî düşüncenin en temel gayesinin bir örneğidir. Küçük savaş olan düşmana karşı verilen mücadelelerde büyük başarı kazanmış Türklerin önce aile ve yakın çevrede icra etmesi gerekenin ne olduğunun öğretildiği destan doğal yaşamın bir üründür. Dolayısıyla tasavvuf ve Türk kültürünün aynı amaca hizmet noktasındaki ontolojik bileşkesinin bir sonucu olarak zuhur eden manevi yaşamın arketiplerine işaret eden çalışma günümüzde devam eden dinî ve tasavvufî tartışmalara karşılaştırmalı araştırma yöntemi bağlamında katkı sunabilecektir. İslam’ın daha çok manevi yönüne ehemmiyet veren tasavvufî öğretim sistemi ile paralellik gösteren destan Uruz Bey’in esir edilmesine sebep olan olaylar ve sonuçlarını adeta bir menkıbe gibi anlatmıştır. Veli bir kişi olduğu anlaşılan Dede Korkut’un kitabında anlattıklarını salt tarihi ve folklorik aktarımlar olduğu söylenemez. Destanların öğretici ve değer aşılayıcı vasfından hareketle veli Dede Korkut, destanları vasıtasıyla tasavvufun hedef edindiği insan-ı kâmil olmayı teşvik etmiştir. Uruz’un esir edildiği destanda insanın esarete düşmesinin nedeninin nefis olduğu anlatılmak istenmektedir. Bu gaye ile ilk defa incelenen ve değerlendirilen destan Türk tasavvuf geleneğinin oluşmaya başladığı döneme dair verdiği bilgiler açısından ayrıca önemlidir. Türklerin toplumsal ve kişisel mücadelelerini tasavvufî bakış açısıyla ortaya koymayı amaçlayan çalışma etnografyanın işlevsel metoduna da hizmet etmiştir. Multi-disipliner bir yaklaşımla nitel, karşılaştırmalı ve meta-analizi araştırma yöntemleri tasavvuf ilminin klasik öğretileri yanında modern bilimlerden de istifade edilerek pedagojik, psikolojik ve sosyolojik özgün çıkarımlarında işe koşulmuştur. Bu yönüyle çalışma, tasavvuf ilminin yaygın etkinliği yanında destanların çok katmanlı ve yönlü işlevine hizmet ederek amaç edindiği değerlerin farkına varılmasına katkı sağlayacaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Human Dualism in Haji Bayram Veli's Poems
    (İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, 2023) Kaval, Musa
    Haji Bayram Veli is one of the undeniable figures of Anatolian Sufi tradition. Having different reflections on Sufi institutions and schools, he influenced different cultural instruments produced by Turks. His poems on land and city in the context of human, is a clear example of this aspect. It can be said that his knowledge is the manifestation of enlightenment overflowing from a cosmic consciousness when he brings together the time and space with people. While presenting the message of tawhid with correct information to people he shares the same geography, he engraves wisdom into hearts with simple expressions. Also, while addressing the hearts of human, he draws attention to their enemy which is the soul (nafs). His skillful use of the relationship between the soul and, the stone and soil, the main elements of the earth, in a metaphorical sense, shows that he is well-versed in the context of cosmology and metaphysic. For, man's struggle with stone and soil isn’t independent from the world. The stone-soil connection of human being was established with the vitality of the big realm. He discovered these secrets and benefitted from the structural similarities of both realms so that people know and realize themselves. In this study, human dualism will be evaluated along with this relation in his poems.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İbn Arabi’nin Yahudi Sembolizmi
    (Iğdır Üniversitesi, 2021) Kaval, Musa
    Tasavvuf, görünür ve görünmez yaratılış bilgisini birleştiren İslami bir yorumdur. Sufiler daha çok görünür işaretler kullanırlar ve daha sonra somut olanların ardında bilinmeyen gerçekleri ortaya koymaya çalışırlar. Tasavvufî yaklaşım, bu örtülü ruhsal gerçeklerle büyük ölçüde ilişkilidir. Görünür ve görünmez dini bilgelik arasında bir birlik olduğu açıktır. Aslında tevhid kavramı, inanç ve uygulamalarda bu birliğin sağlayıcısıdır. İbn-i Arabi tevhid'in ateşli bir savunucusudur. Vahdet-i vücûd doktrini İbn Arabi’nin bütün kitaplarında yayılmış bir halde görülebilir. Kur’an-ı Kerim’de bulunan İbrani örneklemleri, İbnArabi tarafından zâhiren fark edilmeyen insani gerçekliklere dikkat çekilmek üzere kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de İsrailoğlları kendileri hakkında anlatıların en yoğun olduğu topluluktur. İbn Arabi, bu söylemleri, insanın sadist eğilimini ortaya çıkarmak için yorumluyor. Tasavvufî Kur’an yorumunda İbranice sembollerin tasavvufi olarak ne anlama geldiğini açıklar. Üstün varlık olan yaratılmış insanın seçkinliğinin kıymetini idrak edememesinin ve bunun sonucunun ne olduğunun örneklendiği İsrailoğulları hikâyeleri aslında insanın için var oluş problemidir. Ayetlerin gerçek anlamını yeniden ifade etmenin yanı sıra, İbn Arabi, kendi eylemlerini ve durumlarını düşünmeleri için Müslümanlara olanak sağlar. Ayrıca onun tasavvufi yorumlarıyla her inançtan insanlar, Hz. Musa’yı ve Firavun’u kendi iç dünyalarında görebilirler. Bu çalışmada onun konu edindiği İbrani sembolizmine ışık tutmaya çalışacağız.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    RELIGIOUS-MYSTICAL ANALYSIS OF METAPHORS IN DEDE KORKUT’S EPIC OF BOGACH KHAN
    (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, 2024) Kaval, Musa
    Dede Korkut’s Book, which is one of the basic oral works of Turkish folk culture, contains many elements. It is seen that the religious content, which is one of the pioneers of civilization, is handled very intensively. The history of belief of the Turkish society is, of course, very rich, and Dede Korkut’s Book is one of the rare stones of this mosaic. This harmony, which also included the pre-Islamic mystical beliefs of the Turks, did not decrease, but rather increased in the post-Islamic period. Because the positive transformation ability of Turks in adoption of life had a significant impact on this process. This characteristic of Turks, who do not exhibit a bigoted approach towards religion and societies, continued after Islamization. This approach, adopted by Turkish folk culture for centuries, have continued with a sufism centered interpretation in the post-Islamic period. Because sufism is a soft action interpretation of Islam with depth. The richness of the sufi interpretation observed in the Epic of Bogach Khan, located at the beginning of the Book of Dede Korkut, attracts attention. It is seen that Turks do not have difficulty in combining the values they have with sufism, which they have developed over time while living Islam. Because sufism, which is a journey into the dynamic and vast world of meaning of Islam, has guided the endless struggle of the Turks. This struggle, which is also seen in the story of Bogach Khan, is almost fused with the Turkish consciousness of ghaza and sufism’s concept of struggle. The fact that the warrior spirit of the Turks has shaped their entire lives and that the effort to discipline the soul, which is the most basic struggle of sufism, continues until the last breath is only one of the motivations of the Turkish-sufism unity. The Epic of Boğaç Khan is just one of the many events reflected in the culture and civilization of sufism and the Turks, who are the interlocutors of the endless struggle. When the experiences of Bogach Khan were examined, it was seen that many cultural motifs did not affect the cause and effect. It seems that coincidence has no place in the post-Islamic beliefs of the Turks, as it did before Islam. It can be said that Turks, who believe that the entire universe is in relationship with God, are culturally ready for almost all faiths of Islam, especially monotheism, in the context of belief, action and morality. Because it is understood that the metaphors in the plot of the Bogach Khan Epic, which is the subject of our study, have common meanings throughout the deep mystical history. In fact, sometimes the events in the epic are similar to the lives of the prophets of Islamic and pre-Islamic heavenly religions. In addition, similarities between the saint cult, one of the immortal figures of sufism, and the pre-Islamic Turkish belief system have been identified. What is more interesting than all of these is that the struggle in the Epic of Bogach Khan can be interpreted as a literal interpretation of some verses in the Holy Quran. These interpretations, made possible by sufi/Ishari commentary, also explain why the sufism was a decisive axis when the Turks adopted Islam. It is possible to say that some of the mystical metaphors used in this mandate epic are elements in which the spiritual heritage accumulated by the Turks throughout their long history was reinterpreted in the post-Islamic period. This article, which attempts to make a religious and mystical analysis of the Bogach Khan Epic through metaphors that will reinforce this claim, will be the first and original study.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tüketim Kültürü ve Tasavvufi Zühd Geleneği
    (2019) Kaval, Musa
    İnsan üretim ve tüketim davranışını en sofistike şekilde sergileme özelliğine sahip canlıdır.Modernizm ile birlikte bu özellik salt akılcı şekilde karşılanmaya başlanmıştır. Üretim-tüketimsüreçlerinin hayattan koparılmış dinden ve hâkimiyet altına alınmış doğadan ayrı işletilmesiilerleyen zamanlarda problemlere sebep olmuştur. Ekonomi odaklı geliştirilen ve sürdürülmesindeısrarcı olunan kapitalizm, insanın manevi ihtiyaçlarını tatmin etmek yerine gerektiğinde dinisembolleri de araçsallaştırarak fizyolojik ihtiyaçlar üzerinden karşılamakta ısrar etmektedir. İnsaniçin doğru tüketim davranışından başlayarak duygusal, sosyal ve manevi doyumu sağlayan tasavvufgeleneği geçmişteki zâhidâne uygulamalarıyla insan ve âlem için ideal tüketim örnekliğinisergilemiştir. Öncelikle ihtiyacın kişi için ne ve hangi ölçüde olduğunun algılanmasını sağlayanriyazet uygulamaları daha sonraki aşamalarda bütün âleme karşı ihtiyacın ve ölçünün ne olduğunuyakinen öğretir. Bu çalışmada hedonizm (hazcılık) ve narsizme (özseverlik) götüren modern tüketimkültürüne karşı tasavvufi öğretinin pratiğe döktüğü ölçülü tüketimin karşılaştırılması yapılmıştır.

| Düzce Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Düzce Üniversitesi, Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Düzce, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim