Yazar "Güler, Cemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anatomik Ön Çapraz Bağ Rekonstrüksiyonun Femoral Tünel Oblisitesi İle İlişkisinin Klinik Olarak Değerlendirilmesi(2019) Turhal, Ozan; Karaduman, Zekeriya Okan; Turhan, Yalçın; Güler, Cemal; Cangür, Şengül; Arıcan, MehmetAmaç: Artroskopik ön çapraz bağ (ÖÇB) rekonstrüksiyonlarında hamstring tendon grefti, patellar tendon grefti,allogreft gibi çeşitli tendon greftleri kullanılmaktadır. Çalışmamızda, Otojen Hamstring Tendonlar kullanılarakAnatomik Ön Çapraz Bağ Rekonstrüksiyonu uygulanan hastalarda femoral tünel oblisitesinin sonuçlarını güncelliteratür eşliğinde değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Ocak 2013 – Haziran 2016 tarihleri arasında ön çapraz bağ rüptürü nedeniyle kliniğimizdecerrahi olarak tedavi edilen hastalar telefonla aranarak hastaneye davet edildi. Bunlar içerisinden fizik muayeneleri,grafi kontrolleri ve ölçümleri yapılan 64 hasta çalışmaya dâhil edildi.Bulgular: Hastalarımızın 55’i erkek, 9’u bayandı. Hastaların yaş ortalaması 29.3±8.12 (14-47) idi. Ortalama takipsüremiz 14.47±7.44 (6-36) aydır. Kontrol Lysholm ve Tegner skoru ameliyat öncesi değerlerle karşılaştırıldığındaistatistiksel açıdan ileri derecede anlamlı farklılıklar bulundu (p<0.001). International Knee Documentation Committee(IKDC) diz bağları değerlendirme sistemine göre ameliyat öncesi 3 hasta (%4.7) B, 18 hasta (%28.12) C ve 43 hasta(%67.18) D olarak saptandı. Ameliyat sonrası yapılan son kontrol muayenesinde 41 hasta (%64.06) A, 21 hasta(%32.81) B ve 2 hasta (%3.12) C grubuna dâhil edildi. Ortalama femur tüneli oblisitesi 41.2±7.2° bulundu.Sonuç: Ön çapraz bağ’ın rotasyonel stabilitesine oblik femoral tünel yerleşiminin daha fazla yarar sağladığıdüşünülmektedir. Biz bu çalışmamızın sonucunda ön çapraz bağın otojen hamstring tendon grefti kullanarak anatomikteknikle uygulanmasının femoral tünel oblisite artışının fonksiyonel sonuca katkısının daha yararlı olduğukanaatindeyiz.Öğe Cerrahi tedavi uygulanmış ayak bileği kırıklarının klinik ve radyolojik olarak fonksiyonel sonuçlarının değerlendirilmesi ve sağlam ayak bileğiyle karşılaştırılması(Düzce Üniversitesi, 2016) Güler, Cemal; Orhan, ZaferAMAÇ Ayak bileği vücudun yürüme fonksiyonunda önemli bir eklemdir. Deplase ve instabil kırıkların ve eklem uyumunun konservatif yöntemlerle sağlanamadığı durumlarda da cerrahi tedavi gereklidir. Cerrahi tedavinin temel amacı normal bir tibiotalar ilişki için talusun ayak bileği içerisindeki anatomik pozisyonunu sağlamaktır. Ayak bileği kırıklarında tedavinin sonuçlarını etkileyen en önemli faktörler kırık tipi, kırılan malleol sayısı, redüksiyonun yeterliliği ve hastanın yaşıdır. Bu çalışmada cerrahi tedavi yapılmış erişkin ayak bileği kırıklarının sonuçları sağlam ayak bileği ile karşılaştırılarak ; klinik ,fonksiyonel ve radyolojik sonuçları değerlendirilmiştir. Materyal ve Metod Ocak 2006-Ekim 2015 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve tavmatoloji Polikliniği ve Acil Servisine başvuran ayak bileği kırığı tanısı alarak cerrahi tedavi uygulanan 73 hasta klinik ,fonksiyonel ve radyolojik açıdan retrospektif olarak değerlendirilerek sağlam ayak bileği ile karşılaştırıldı. Danis-Weber ve Lauge-Hansen kırık sınıflandırılması kullanıldı.Fonksiyonel sonuçlar AOFAS (arka ayak bileği) skoru ,WEBER (karşı ayak bileğiyle karşılaştırma) skoru ve FREİBURG skoru sorgulama yöntemleriyle değerlendirildi.. Sonuçlar: Çalışmaya dahil edilerek cerrahi tedavi yapılan 73 hastanın 40'ı erkek(%54.8) 33'ü kadındı (%45.2) .18-44 yaş grubunda 19 (%47,5) erkek 19 (%57,58) kadın, 45-70- yaş grubunda 21 (%52,5) erkek, 14 (%42,42) kadın bulunmuştur.35 hasta sağ ayak bileğinde (%47.95), 38 hastada ise sol ayak bileğinde kırık mevcuttu(%52.05). Cerrahi tedavi uygulanan hastaların 34 hastada bimalleol (%46.58), 8 hastada(%10.96) trimalleol, 14 hastada lateral malleol (%19,18), 13 hastada medial malleol(%17.81), 1 hastada posterior malleol kırığı ve ayak bileği çıkığı(%1.37) ve 1 hastada da medial malleol + posterior malleol(%1.37) kırığı mevcuttu. Kırıkların 29'u basit düşme (%39.73) , 10'u ADTK (araç dışı trafik kazası)(%13.70) , 16 'sı burkulma(%21.92), 6'sı spor yaralanması(%8.22) ,5'i bacağına ağırlık ağırlık düşmesi(%6,85) ,4'ü motorsiklet kazası (%5.48), 1'i ateşli silah yaralanması (%1.37) , 1'i traktör kazası (%1.37), 1'i hayvan tepmesi(%1.37) sonucu oluşmuştu.18-35 yaş grubunda basit düşme etyolojisi, 36-55 yaş ve 56-70 yaş gruplarından istatistiksel olarak anlamlı dercede düşük bulunmuştur (p=0,007).Lauge Hansen sınıflandırmasına göre en sık SER(Supinasyon Eksternal Rotasyon) kırık tipi (14 vaka) (19,18%), ardından ikinci sıklıkla PER(Pronasyon Eksternal Rotasyon) kırık tipi (14 vaka) (19,18%) saptandı , SAD (Supinasyon Adduksiyon) tipi 10 vaka(13,70%) ve PAB(Pronasyon Abduksiyon) tipi 7 vaka (9,59%) saptandı. Danis – Weber sınıflandırılmasına göre ensık Tip C kırık (21 vaka) (52,50%) ve ikinci sıklıkla Tip B kırık ( 14 vaka)( 35,00%) saptandı. Kırık tipine göre kaynama süresi incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,064). Her 3 skorlama sistemine göre istatististiksel olarak anlamlı bulunmamakla birlikte ameliyat öncesi bekleme süresinin uzamasıyla kötü sonuçların oranı artmaktaydı..Weber' e göre mükemmel düzelme 18-42 Yaş grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuş (p=0,029), bimalleoler kırıkta ise yine Weber'e göre kötü sonuç anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Weber protokolüne göre lateral malleol kırığında mükemmel sonuç anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Trimalleoler kırığı olup posterior malleol tespiti yaptığımız hastaların AOFAS skoru 92.11 olarak bulundu ; buradan posterior malleol stabilizasyonun ayak bilek fonksiyonel skorunu olumlu yönde etkilediği tespit edildi. Çıkarımlar ; Ayak bileği kırıklarında cerrahi tedavi uygulamada ise ; fibulanın tam uzunluğu sağlanmalı , eklem yüzeyinin anatomik redüksiyonu amaçlanarak rijit internal tespit yapılmalı ve erkenden ayak bileği hareketlerine başlanmalıdır. Posterior malleol kırığıda mutlaka tespit edilmelidir. Anahtar Kelimeler ; Erişkin, ayak bileği kırığı, ayak bileği kırığı cerrahi tedavisiÖğe Comparison of Two Different Approaches to Treat a Hallux Valgus Deformity: Intramedullary Self-Locked Plates and Herbert Screws(Mdpi, 2019) Karaduman, Zekeriya Okan; Turhal, Ozan; Turhan, Yalçın; Arıcan, Mehmet; Güler, Cemal; Cangür, ŞengülBackground and objectives: Hallux valgus is a complex deformity of the first metatarsophalangeal joint characterized by varus deformity of the first metatarsal bone, valgus deformity of the big toe, and lateral deviation of the extensor tendons and sesamoid bones. Several surgical methods have been described for correction of the deformity. Different materials have been used for the fixation of osteotomy. We compared the functional, radiological, and pain results of intramedullary self-locked plates and Herbert screws for the treatment of a hallux valgus deformity. Materials and Methods: Distal metatarsals were treated with self-locking intramedullary plate-screw systems in 18 feet from 12 patients (Group 1) and with Herbert screws in 18 feet from 12 patients (Group 2). The hallux valgus angle (HVA) and intermetatarsal angle (IMA) in patients of Group 1 and 2 were examined radiologically during the pre- and postoperative periods. We also determined the American Orthopedic Foot and Ankle Society (AOFAS), EQ-5D General Life Quality Scale, and Visual Analogue Scale (VAS) scores during the pre- and postoperative periods and compared the scores between groups. Results: Post hoc test results of HVA and IMA angles measured after the operation were significantly higher in Group 2 than in Group 1. In each group, the AOFAS scores during the preoperation period were significantly lower than those during the postoperation period (p < 0.001). According to the post hoc test results, the VAS scores after the operation were significantly higher in Group 2 than in Group 1 (p < 0.001). Conclusions: For the surgical treatment of hallux valgus, operations using self-locked plates compared to a single screw are superior in terms of providing rigid stability and for functional, radiological, and pain scores.Öğe Temporary Fixation of Reduction with Fabric Adhesive Bandage in the Surgical Treatment of Pediatric Supracondylar Humerus Fractures(Mdpi, 2019) Turhal, Ozan; Kınaş, Mustafa; Karaduman, Zekeriya Okan; Turhan, Yalçın; Kaya, Onur; Güler, CemalBackground and objectives: Supracondylar humerus fractures are common in children and can be surgically treated. However, the general surgical procedures involving reduction and fixation might lead to reduction loss, failure to direct the Kirschner (K)-wire toward the desired position, prolonged surgery, or chondral damage. This study aimed to show that temporary fixation of closed reduction with a fabric adhesive bandage in pediatric supracondylar humerus fractures could maintain reduction so that surgical treatment can be easily performed by a single physician. Materials and Methods: Forty-six patients with Gartland type 3 supracondylar humerus fractures who underwent surgical treatment between May 2017 and June 2018 were retrospectively evaluated. Fluoroscopy-guided reduction and fixation were performed from the distal third of the forearm to the proximal third of the humerus using a fabric adhesive bandage. Two crossed pins were applied on the fracture line by first inserting a lateral-entry K-wire and then inserting another K-wire close to the anterior aspect of the medial epicondyle and diverging from the ulnar nerve tunnel. A tourniquet was not applied in any patient and no patients required open reduction. Results: The study included 32 boys (69.6%) and 14 girls (30.4%) (mean age, 7.1; range, 2-16 years). The mean hospital stay and follow-up duration were 4.3 +/- 3.9 days and 48.1 +/- 14.3 weeks, respectively. Heterotopic ossification was detected in one patient, and ulnar nerve neuropraxia was detected in another patient. Functional (according to Flynn criteria) and cosmetic outcomes were excellent in 95.6%, moderate in 2.2%, and poor in 2.2% of patients. The mean duration of fixation of the closed reduction with a fabric adhesive bandage was 8.1 +/- 3.9 min, and the mean duration of pinning was 7.9 +/- 1.4 min. Conclusions: Temporary preoperative fixation of supracondylar humerus fractures that require surgical treatment with a fabric adhesive bandage may be significantly convenient in practice.