Yazar "Bircan, Duygu" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The detection of curcumins' antitumoral effects via argyrophilic nucleolar organizing region-associated protein synthesis in mice with ehrlich's ascitic carcinoma(Comenius Univ, 2017) Nisari, Mehtap; Yılmaz, Seher; Eröz, Recep; Ertekin, Tolga; Bircan, Duygu; Ülger, HarunBACKGROUND: Curcumin is a polyphenol compound that has antioxidant, anticancer, anti-inflammatory, anti-hyperlipidemic and antimicrobial effects. Nucleolar-organizing regions are the sites of the gene on chromosomes. The present study was aimed to show the antitumoral effect of curcumin via AgNOR protein synthesis in Ehrlich's ascitic carcinoma (EAC) bearing mice. METHODS: Twenty three mice with EAC were randomly divided into 3 groups as positive control (n = 7), group 2 (n = 8) and 3 (n = 8) treated intraperitoneally with curcumin (25 mg/kg) and (50 mg/kg), respectively. The animals were sacrificed on Day 16, the solid tumors were removed out. Then, total AgNOR area/nuclear area (TAA/NA) and the mean AgNOR number were estimated for each mice. RESULT: Statistically significant differences were determined among the whole groups for TAA/NA ratio (p = 0.000), conversely mean AgNOR number (p = 0.361). When comparingthe two groups; while no difference was determined between the control and curcumin (25 mg/kg) groups (p = 0.061), the significant differences were detected between the control and curcumin (50 mg/kg) groups (p = 0.000) and between curcumin (25 mg/kg) and curcumin (50 mg/kg) groups (p = 0.000) for TAA/NA ratio. However, there was no significant difference for the mean AgNOR number in double comparison of the groups. CONCLUSIONS: The current study showed that curcumin had a crucial function against cancer development. Also, both AgNOR values might be used as biomarkers for detection of the most reliable therapeutic dose selection of cancer treatment (Tab. 3, Fig. 2, Ref. 27). Text in PDF www.elis.sk.Öğe Düzce Üniversitesi Hastanesi' ne başvuran romatoid artritli hastalarda mvk ( mevalonat kinaz ) ve NLRP12 ( nod benzeri reseptör protein 12) genlerinin ekspresyon düzeylerinin incelenmesi(Düzce Üniversitesi, 2016) Bircan, Duygu; Eröz, RecepBu çalıs?manın amacı romatoid artrit (RA) hastalarında NLRP12 ve MVK genlerinin ekspresyon düzeylerini sag?lıklı kontrollerle kars?ılas?tırmak ve bunların RA' daki klinik önemini belirlemekti. Amerikan romatoloji cemiyetinin RA tanı kriterlerini kars?ılayan ve en az bir yıldır bu tanıyla takip edilen 38 RA' lı hasta (25 kadın, 13 erkek) ve 12 sag?lıklı kontrol (9 kadın, 3 erkek) çalıs?maya dahil edilerek kars?ılas?tırıldı. Hastalık aktivitesini deg?erlendirmek için fiziksel fonksiyon kapasitesi sag?lık deg?erlendirme anketinin (HAQ) Türkçe versiyonuyla deg?erlendirildi. TSH, Sedimentasyon, Lökosit, Trombosit, Karaciğer fonskiyon testleri, C-reaktif protein (CRP) ve Romatoid faktör (RF) düzeyleri rutin labortuvar metodlarıyla belirlendi. NLRP12 ve MVK genlerinin eskpresyon düzeyleri ise kantitatif RealTime PCR yönteminde RQ (rölatif ölçüm) değerleri göz önünde bulundurularak hesaplandı. Yas? ve cinsiyet açısından RA' lı hastalarla sag?lıklı kontroller arasında anlamlı bir fark yoktu (sırasıyla p = 0,505 ve p = 0,728). Ortalama hastalık süresi 8,58 ± 8,56 (1-33) yıl ve ortalama HAQ skoru 0,81 ± 0,73 (0,1-2,4) olarak bulundu. Sag?lıklı kontrollerle kars?ılas?tırıldıg?ında RA' lı hastalarda NLRP12 ve MVK ekspresyon düzeyleri için anlamlı derecede bir fark bulundu (sırasıyla p=0,000 ve p=0,001), ancak hastalık remisyon değerleri ve rutin laboratuvar değerleri açısından korelasyon yoktu. Hastalarda MVK ekspresyon seviyesi 4,39 kat ve NLRP12 ekspresyon seviyesi 5,72 kat kontrollerden fazla bulunmuştur. Hastalarda diğer hastalık parametreleri ile hem NLRP12 hemde MVK ekspresyon düzeyleri arasında anlamlı bir ilis?ki yoktu (p>0,05). NLRP12 ve MVK gen ekspresyon düzeyleri arasında hasta grubu için güçlü bir anlamlı ilişki varken (p=0,000), kontrol grubunda anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,491). Sonuç olarak MVK ve NLRP12 genlerinin ifade düzeylerinin RA' lı hastalarda arttığı, bu iki genin ifade düzeyinin birbiri ile hastalığın patogenezinde ilişkili olduğu ve hastalığın erken tanısında bu genlerin bir belirteç olarak kullanılabileceği ortaya çıkarılmıştır. Bu konu ile ilgili yapılan ilk çalışma olmasından dolayı daha fazla bilgi elde edebilmek için çok sayıda katılımcının oldug?u longitüdinal çalıs?malar gereklidir.Öğe FIRST REPORT OF ENTEROBACTER LUDWIGII AND AVERYELLA DALHOUSIENSIS FROM WELL WATERS IN KONYA/TURKEY(Parlar Scientific Publications (P S P), 2016) Dülger, Görkem; Bircan, Duygu; Dülger, BaşaranIn this study, while doing research about the microbiological quality of 20 different well water samples which are used for drinking and domestic water by people in Kapakli (Ilgin- Konya/Turkey) between March-May 2015, it was aimed to determine the existence of motile Aeromonas in three well water samples which has the maximum total coliform number (>1100 MNP/100 mL). Yellow colonies which came into existence in consequence of incubation for 24-48 hours at 25-27 degrees C in GSP agar which is its selective medium were evaluated as suspicious Aeromonas sp. Colony, and they were put to oxidase test and gram staining. As a result of oxidase test, the water which was supposed to be positive (+) came out as oxidase negative (-). Therewith, 16S rRNA sequence analysis was done in order to classify suspicious colonies. In consequence of the sequence analysis, it was found out that the bacteria species which created yellow colony in GSP medium were Enterobacter ludwigii, Averyella dalhousiensis and Enterobacter aerogenes, respectively. In the comparison of sequence via BLAST it was determined that 99% of the sample 3 has nucleotide similarity to Enterobacter ludwigii, 99% of the sample 5 has nucleotide similarity to Averyella dalhousiensis, and 99% of the sample 10 has nucleotide similarity to Enterobacter aerogenes. According to the results, Enterobacter ludwigii and Averyella dalhousiensis were put on the record for the first time in Turkey via this study.Öğe May argyrophilic nucleolar organizing region-associated protein synthesis be used for selecting the most reliable dose of drugs such as rhamnetin in cancer treatments?(Comenius Univ, 2016) Ertekin, Tolga; Bozkurt, Özlem; Eröz, Recep; Nisari, Mehtap; Bircan, Duygu; Nisari, Mustafa; Unur, ErdoğanBACKGROUND: Rhamnetin is a flavonoid that has antioxidant, anti-inflammatory and anti-cancer effects. Nucleolar-organizing regions are the ribosomal genes region. We aimed to identify whether rhamnetin has an effect on cell proliferation and whether AgNOR proteins may be used for the detection of therapeutic benefits of the drugs and new metabolites, which have the potential of being used for cancer treatments. METHODS: Twenty-four mice with Ehrlich's ascites carcinoma (EAC) were randomly assigned to three main groups as positive control, and groups 2 and 3 treated intraperitoneally with rhamnetin (100 mu g/kg and 200 mu g/kg, respectively). All the animals were sacrificed on day 16, 24 h after the last dose; the tumors, which developed at the site of injection were removed. Then, mean AgNOR number and total AgNOR area/nuclear area (TAA/NA) were detected for each mouse. RESULTS: Significant differences were detected among all groups for mean AgNOR number (p = 0.000) and TAA/NA ratio (p = 0.000). While the difference between positive control and Rhamnetin (100 mu g/kg) group was not significant (p = 0.387), there are signifi cant differences between positive control and Rhamnetin (200 mu g/kg) group (p = 0.000) and between Rhamnetin (100 mu g/kg) and Rhamnetin (200 mu g/kg) groups (p = 0.000) for TAA/NA ratio. CONCLUSION: Rhamnetin has an important role in preventing cancer formation. Our study showed that mean AgNOR numbers and TAA/NA values may be used also as biomarkers for evaluating the success rate of the performed therapeutic strategy and accurate dose selection for the management of the disease (Tab. 3, Fig. 3, Ref. 45). Text in PDF www.elis.sk.Öğe Survivin Hakkında Bilinenler: Survivin İle İlgili Türkiye’de Yapılmış Olan Çalışmalar(Düzce Üniversitesi, 2015) Eröz, Recep; Bircan, Duygu; Yüce, Hüseyin; Özmerdivenli, Recepİnsanlarda 3 intron ve 4 ekzondan meydana gelen Survivin geni kromozomun 17q25 bölgesinde yer alan 14,7 kb uzunluğunda olan ve 142 aminoasitlik, 16,5 KD ağırlığında proteini kodlayan bir gendir. Survivin; akciğer, böbrek, cilt, endometriyum, mide, kolon, meme, prostat, yumurtalık, lösemi, baş ve boyun kanseri gibi çeşitli kanser türlerinde aşırı ifade edilmesi, histopatolojisi ve promotör bölgesindeki polimorfizmler sebebiyle birçok kez araştırmacılar tarafından çalışılmış olan ve apoptoz inhibitör ailesinin üyesi olan bir gendir. Biz bu derlemede Survivin ile ilgili bilinenleri ve Türk popülasyonunda bugüne kadar Survivin ile yapılan çalışmaları Türkçe olarak okuyucuya sunmaya çalıştık. Böylece literatürdeki önemli bir eksiklik giderilebileceği gibi, araştırmacılara bundan sonra yapılacak olan çalışmalarda bu derlemenin yol göstereceği kanaatindeyiz.
