Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bayram, Sibel" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    “Ben Kadınım” Söyleminin Seksenli Yılların Türk Romanındaki İzdüşümü
    (2016) Bayram, Sibel
    Kadın, toplumun devamını sağlayan, toplumu etkileyen ve toplumdan etkilenen bir varlıktır. O, toplumsal yapının temel parçasıdır. Kadın, bazen özne bazen de nesne konumundadır. Özne ya da nesne olma durumu toplumsal değişime ve gelişime bağlı olmuştur. Kadın ve erkek arasındaki çatışma, tarihin başlangıcından beri var olan bir durumdur. Cinsiyet kimliği sadece biyolojik bir mesele değildir. Bu kimlik kadın ve erkeğe doğdukları andan itibaren toplum tarafından kodlanır. Toplumsal kodlamadan dolayı kadın ve erkeğin dünyaları her zaman çok farklı görülmüştür. Çünkü toplumsal kodlama, erkeğin daha güçlü kadının, erkeğe göre daha zayıf, güçsüz olduğu yönünde baş göstermiştir. Yüzyıllardan beri var olan bu anlayış "kadın sorunu"nu da beraberinde getirmiştir. Zamanla kadın sorunu resmi bir politika olarak ele alınmış ve çözülmesi gereken bir problem olarak görülmüştür. Simone De Beauvoir'in öncülüğünde başlayan ve "İkinci Dalga Kadın Hareketi" olarak adlandırılan feminist hareketin seksenli yıllarda Türkiye'yi de etkilediği görülür. Kadınlar, kadının kamusal alandaki eşitliğini yeterli görmemekte, öznel yaşamda da özgür olması gerektiğini savunmaktadırlar. problemlerinin tartışıldığı, kadın olmanın, kadınsal sorunların, kadınlığın ele alındığı bir döneme girilmiştir. Artık onlar, dinleyen konumda değildirler; konuşan, tartışan nasıl olmaları gerektiğine kendilerinin karar verdikleri bir mecraya geçmişlerdir. Çalışmamızda 1980 sonrası Türk toplumunda kadının değişimi, bu değişimin Türk romanına nasıl yansıdığı aile ve evlilik hayatı, toplumsal olgular ve kadın, sosyal-siyasal hayatta kadın, çalışma ve eğitim hayatında kadın, kadın sorunsalı başlıkları altında ortaya konulacaktır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bosna-Hersek'te Türkçe Basın: Muallim
    (2016) Bayram, Sibel
    Tarih boyunca Balkanlarda siyaset, din, millet, dil ve kimlik konularında karmaşa yaşanmış, dönem dönem yaşanan bu karmaşa Balkan coğrafyasındaki bireysel ve toplumsal kimliği etkilemiştir. Çatışmalar daha çok millet ve din ekseninde baş göstermiştir. Sürekli değişimin yaşandığı Bosna-Hersek'te Avusturya-Macaristan Dönemi kısa olmakla birlikte önemli bir iz bırakmıştır. Boşnakların hazırlıksız yakalandıkları bu dönem, şaşkınlık duydukları, bir süre boşluk yaşadıkları bir dönemdir. Uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı hâkimiyetinin görüldüğü bu topraklarda, 1878 yılında Berlin Antlaşması'nın imzalanmasıyla Osmanlının Balkanlardaki hâkimiyeti sona ermiştir. Boşnak/Müslümanlar, şaşkınlıkla karşıladıkları AvusturyaMacaristan Dönemi için farklı formüller bulmaya çalışmışlardır. Bu formüllerden biri de basın olmuştur. Arap harfleriyle yayımlanan Boşnakça metinlerin, aslında Avusturya-Macaristan Dönemi'nde Boşnak kimliğini korumak, halka toplumsal bilinci aşılamak için birer araç olarak kullanıldığı görülür. Avusturya-Macaristan Dönemi'nde kimlik bilincini aşılamada önemli rol oynayan Muallim gazetesi Hacı Mehmed Cemaleddun ?au?evi?'in isteği üzerine Cemiyet-i İlmiyye'nin kurul toplantısında görüşülmüş ve basılmaya başlanmıştır. Derneğin sözcülüğünü yapan Muallim gazetesinin, özellikle imamların, muallimlerin ihtiyaçlarını karşılamak, dönemin eğitim problemlerini anlatmak ve en önemlisi dinî eğitim vermek için yola çıkıldığı her sayıda belirtilmiştir. Yaklaşık üç yıl yayımlanan Muallim, daha sonra Misbah gazetesi ile birleşerek Yeni Misbah adıyla basılmaya devam etmiştir. Boşnakça metinler ağırlıklı olmakla beraber gazetede yer alan Türkçe metinler dönemin fikri yapısını algılanmasında önemli belgeler olarak ortaya çıkmaktadır. Alhamiyado edebiyatı -Arap harfleriyle yaratılan Boşnakça edebiyat- döneminde varlık gösteren Muallim gazetesinde bulunan tüm Türkçe metinleri çalışmamızda yayımlayarak dönemin kültürel, fikrî değişimini göstermeye çalıştık.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bosnalı Kadın Şairlerin Gözünden Savaşa Bakmak
    (Atıf AKGÜN, 2019) Bayram, Sibel
    Balkan sözcüğü “sık ormanlık, dağlık alan” anlamlarında kullanılmaktadır.  Daha önce Balkanlar için “Haimos” kelimesi kullanılırken 15. yüzyıldan itibaren metinlerde  “Balkan” kelimesinin de kullanıldığı görülmektedir. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren seyyahlar, diplomatlar, politikacılar tarafından kullanılmaya başlanan “Balkan” kelimesi başlangıçta coğrafik olarak bu bölgedeki dağları karşılarken zamanla tüm yarımada için kullanılmaya başlanır. Daha sonrasında ise jeopolitik bir kavram olmaktan çıkarak olumsuz anlamlar yüklenilmiştir. Alman dilinde “Balkanisierung” olarak kullanılan “Balkanlar, Balkanlaşma” terimleri parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü ifade eder. “Geri kalmışlık, ilkellik, trajedi, dehşet” kelimeleriyle de anılan Balkan coğrafyasının imajının düzeltilmesi ve Avrupa’nın bir parçası olduğunun vurgulanması için “Güneydoğu Avrupa” terimi son dönemlerde tercih edilmiştir. Farklı ırkları, dinleri coğrafyasında barındıran bu topraklarda savaş da karmaşa da eksik olmamıştır.  Bu karmaşada, en fazla kadınların ve çocukların olumsuz etkilendiği bir gerçektir.  Her şeyi yok eden, ortadan kaldıran savaşlar,  kuşkusuz en önemlisi insan hayatını yok etmektedir. Savaşların karar mekanizmasında yer almadıkları halde, savaşın en büyük mağdurları kadınlar olmaktadırlar. Kuşkusuz;  ilhamını hayattan alan şiirlerde de hayatları yok olan kadınları ve savaşın geride bıraktıklarını görebilmekteyiz.  Çalışmamızda; 1992 yılındaki Bosna savaşının yıkıntılarını, Bosnalı kadın şairlerin yazmış oldukları şiirleri irdeleyerek tespit etmeye,  savaşın geride bıraktıklarını, kadınların değişen hayatlarını, ruhsal durumlarını ve  çaresizliklerini  onların gözünden irdelemeye çalışacağız.  
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    NABİZADE NAZIM’IN HİKÂYELERİNDE AŞKIN HÂLLERİ
    (2019) Bayram, Sibel
    Nabizade Ahmet Nazım Bey, Tanzimat Dönemi ile Servet-i FünunDönemi arasında yetişen Ara Nesil’in önemli yazar ve şairlerdendir. AraNesil, Tanzimat edebiyatının birinci döneminde başlayan ve sonrasındada devam eden Türk edebiyatındaki yeniliği benimserler. İlk defaMehmet Kaplan’ın bahsettiği Ara Nesil sanatçıları, özellikle hikâyealanındaki katkılarıyla önemli bir yere sahiptirler. Hem romantik hemde realist unsurları kullanan Ara Nesil yazarları aşk konusunu yoğunbir şekilde işledikleri görülür.Zehra romanının yanında hikâyeler de yazan Nabizade Nazım’ın,özellikle fen alanındaki merakı onu realist, natüralist bir çizgiye taşır.1863-1893 yılları arasında yaşayan Nabizade Nazım, kısa bir ömürsürdürmüş olmakla birlikte yenilikçi tavrı, çevirdiği fizik, kimyakitapları, makaleleri, Zola ile ilgili görüşleri, hikâyeleri ve romanlarıylakendisinden çok söz ettirmiştir. Zehra adlı romanı natüralist, realistçizgiler taşırken, hikâyelerinde ise daha çok aşk işlenmiştir.Kötü bir çocukluk geçiren küçük yaşta anne ve babasınıkaybeden yazarın hikâyelerinde de melankoli, acı, hüzün, mutsuzlukdikkati çeker. Bir İftirak, Bir Hatıra, Zavallı Kız, Sevda, Hala Güzel,Haspa adlı hikâyelerinde olayların merkezinde aşk vardır. Aşkınbireysel bir duygu olmasının yanında toplumsal, kültürel, felsefi,psikolojik boyutları da bulunur. Nabizade Nazım’ın romantik bir bakışaçısıyla kaleme aldığı hikâyelerde aşkın çeşitleri, aşkı yaşayankahramanların melankolik ruh hâlleri, aşk acıları, tesadüfler dikkatiçeker. Bu çalışmamızda Nabizade Nazım’ın altı hikâyesi incelenerek,aşk kavramının işlenişi irdelenmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    NECATİ CUMALI’NIN SUSUZ YAZ ADLI HİKÂYESİNDE YAPI VE İZLEK
    (Cenk AKSOY, 2018) Bayram, Sibel
    Türk Edebiyatında çok yönlü bir yazar-şair olan Necati Cumalı, bireyden hareketle toplumsal konuları anlatmış, çevresinde duyduğu, gördüğü olayları gerçekçi bir üslup kullanarak okuyucuya aktarmıştır. Bireysel ve toplumsal hikâyeleri olmak üzere iki grupta incelenen yazar, hiçbir edebi topluluğa dâhil olmamıştır. Eserlerinde her zaman, insanı, değerleri ön plana tutan Cumalı, canlı tasvirler yapmış, akıcı bir dil kullanmış, arada yazar kişiliğini de hatırlatmaktan geri durmamıştır. Sevgi, adalet, doğruluk kavramlarının yanında özellikle Anadolu’daki kadın-erkek ilişkileri üzerinde durmuş, cinsellik, aşk, öç, şiddet yazarın ele aldığı diğer konulardır. Ege Bölgesini sık sık konu ettiği eserlerinde Anadolu insanına karşı, ön yargılı bir tutun sergilememiş, Anadolu insanını sıcak bir dille ifade etmiştir. Eserleri, tiyatro olarak sahnelenmiş, filmlere çevrilmiştir. Boş Beşik, Zeliş, Mine, Dul Bir Kadın ve Derya Gülü bunlardan birkaç tanesidir. Necati Cumalı’nın üçüncü hikâye kitabı olarak yayımlanan Susuz Yaz adlı hikâye kitabında köylü, köylünün sorunları, kadınların haksızlığa uğraması, öç gibi konular ele alınır. Susuz Yaz adlı hikâye kitabında yer alan Susuz Yaz adlı hikâye Metin Erksan tarafından filme uyarlanır. 1964 yılında Berlin Film Festivali Altın Ayı ödülüne layık görülür.  Bu çalışmamızda Susuz Yaz adlı hikâyenin yapı, bakış açısı, anlatıcı düzlemi, mekân, zaman, tema ve izlek kurgusu üzerinde durulacaktır. 
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Travnik Günlüğü Ve Kadı Köse Adlı Romanların Penceresinden Osmanlı-Müslüman Dünyasına Bakış
    (2015) Bayram, Sibel
    İlirya dilinde akarsu anlamına gelen "Bos" sözcüğünden türeyen Bosna toprakları tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Farklı milletlerin, dinlerin birleştiği Balkan coğrafyası, kültürel açıdan zengin olmakla beraber aynı zaman da bu zenginlik savaşları, çatışmaları da beraberinde getirmiştir. Balkanlar Avrupa'da kara parçası olmasına rağmen tarih boyunca hiçbir zaman Avrupa'nın tam bir parçası olarak görülmemiş olup arka bahçe muamelesi görmüştür. Bununla birlikte doğu-batı geçiş güzergâhında olduğu için kültürel geçişin en fazla olduğu topraklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Zıtlıkların bir arada olduğu bu coğrafya çatışmalarıyla ve farklılıklarıyla edebi eserlere de konu olmuştur. Edebî eserler, milletlerin hayatlarındaki değişimi, dönüşümü en iyi yansıtan belgelerdir. Üretildikleri toplumun kültürel, dinî, sosyal hayatlarına ışık tutar. Nobel ödüllü Bosnalı yazar İvo Andriç, romanlarında dönemin kültürel, siyasî, sosyal özelliklerini yansıtarak romanlarında dönemsel bir tablo çizmiştir. Beş yüz yıl kadar Bosna topraklarına hâkim olan Osmanlı kültürü her satırına sinmiştir. Ancak bu kültürel yansıma şekli Ivo Andriç'in Müslüman Boşnaklar tarafından eleştirilmesine sebebiyet vermiştir. Romanlarındaki ara satırlarda Müslümanların aleyhinde söylemleri olduğu ve taraflı bir gözle Osmanlı tarihini ve müslüman kültürünü yansıttığı konusunda tartışmalar bugün de sürmektedir. Osmanlı kültürünün izlerini bulduğumuz İvo Andriç'in "Travnik Günlüğü" ile Bahaeddin Özkişi'nin "Köse Kadı" adlı romanlarında dönemin zihniyetini, sosyal-kültürel, dinî yapısını gözlemlemekteyiz. Farklı milletlere ait olan Andriç ve Köse'nin bakış açılarında da farklılıklar olduğu görülür. Bu farklılıkların yaşanmasında iki yazarın durumlara fikirsel olarak aynı düzlemde bakmamış olmalarını söyleyebiliriz

| Düzce Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Düzce Üniversitesi, Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Düzce, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim