Yazar "Başer, Duygu Ayhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Düzce Üniversitesi Aile Hekimliği Polikliniğine Başvuran Erişkin Hastaların Acile Başvurma Nedenleri ve İlişkili Faktörler(2019) Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu Ayhan; Uludağ, Gülcan; Kara, Hülya; Peker, Ahmet; Taşkaya, Kağan; Nefesoğlu, ErkanAmaç: Çalışmanın amacı birinci basamak sağlık hizmetlerine başvurmuş ve son altı ayda acil başvurusu bulunan hastaların profilini ve yapılan başvuruların amacını, niteliğini ve gerçek anlamda aciliyet gerektirip gerektirmediğini ortaya koymak, hastaların poliklinik yerine acil servisi tercih etme nedenlerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikte bir araştırmadır. Bir üniversitenin Aile Hekimliği Polikliniğine 2019 Mart ayı içerinde başvuran ve dâhil olma ve dışlama kriterleri ile uyumlu olan ve son altı ayda acil servise başvurmuş olan erişkin hastalar çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Tarafımızca hazırlanan veri toplama formu hastalara tarafımızca uygulanmıştır. Bulgular: 150 hasta çalışmaya dâhil olmuştur. Katılımcıların %62‘si kadın, %38‘i erkekti. Hastaların son 6 ayda acile başvuru ortalamaları 2,45‘idi. Hastaların %67,3‘ü akşam ve gece saatlerinde başvurmuş, %92‘si kendi imkânı ile gelmiş, %91,3‘ü taburcu olmuş; %5,4‘üne yatış verilmişti. Hastaların en sık başvuru nedeni ÜSYE idi. Hastaların poliklinik yerine acili tercih etme nedenleri sorgulandığında büyük çoğunluğu mesai saatleri nedeniyle ve zamanı kısıtlı olduğu için acili tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Sonuç: Çalışma sonucunda hastaların acili tercih etme nedenleri; acile uygunsuz başvuruların sayılarını arttıran nedenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda uygun triaj sistemlerinin acillerde bulunması uygunsuz başvuru sayısını azaltabilir. Bu aşamada birinci basamak sağlık hizmetlerinin devreye girmesi acil üzerindeki yükü azaltabilir.Öğe Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Asistan Doktorlarında Tükenmişlik Düzeyi ve İlişkili Faktörlerin Belirlenmesi(2018) Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu Ayhan; Gülmez, HakanAmaç: Tükenmişlik, sağlık çalışanlarında, özellikle de işyerinde yüksek düzeyde strese maruz kalan hekimlerde çok sık görülmektedir. Bu çalışmada Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzmanlık eğitimini almakta olan asistan hekimlerde tükenmişlik düzeylerinin ve ilişkili olabilecek faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmamız tanımlayıcı-kesitsel tipte olup, 01.01.2018-01.04.2018 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde uzmanlık eğitimini almakta olan toplam 89 asistan hekim çalışmaya alınmıştır. Veri toplama aracı olarak araştırma görevlilerinin sosyo-demografik özelliklerini değerlendiren 21 sorudan oluşan anket formu ve araştırma görevlilerinin tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi için 22 sorudan oluşan Maslach Tükenmişlik Ölçeği yüz yüze görüşme tekniği ile uygulandı. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 28,653,03’tür; 46'sı (%51,7) erkek, 57'si (%64) bekar hekimlerden oluşmaktadır. Maslach Tükenmişlik Ölçeği duygusal tükenme ortalama puanları 27,787,80; duyarsızlaşma ortalama puanları 12,764,15 ve kişisel başarıda azalma ortalama puanları 27,695,04’tür. Duygusal tükenme durumu ile meslek sevgisi ve seçilen branş sevgisi arasında; duyarsızlaşma durumu ile cinsiyet arasında; kişisel başarıda azalma durumu ile gelir durumu, kronik hastalık varlığı, meslek sevgisi arasında istatistiki olarak pozitif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Sonuç: Çalışmamızın sonuçlarına göre asistan hekimlerde tükenmişlik bulunmaktadır. Asistanların gelir düzeyi durumunun düzenlenmesi, adaletsiz dağılımların önlenmesi, kronik hastalığı olan hekimlere bazı durumlarda ayrıcalık tanınması, mesleki doyumlarının artmasına yönelik motivasyonel teşvik aktivitelerinin yapılması, gerekirse ödüllendirmelerin yapılmasının, hekimlerde tükenmişlik sendromunun önlenmesinde olumlu etki edeceği düşünülmektedir.Öğe Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Sigara İçme Sıklığı ve Sigara ile İlgili Bilgi Tutum ve Davranışları(2017) Sönmez, Cemil Işık; Aydoğan, Sevil; Başer, Duygu AyhanAmaç: Sigara içme oranlarının azaltılmasında özellikle sağlık çalışanlarının etkin, inançlı ve sürekli desteğinin olması çok önemlidir. Yapılan çalışmalarda sigara içme oranlarının en başarılı şekilde düşürüldüğü ülkelerin; hekimler arasında sigara içme oranlarının en düşük olduğu ülkeler olduğu saptanmıştır. Bu çalışma ile Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem I ve VI öğrencilerinde sigara içme sıklığı ve öğrencilerin sigara hakkında bilgi, tutum ve bununla ilişkili risk faktörlerinin araştırmayı amaçladık.Yöntem: Kesitsel tanımlayıcı tipte yapılan bu çalışmanın evrenini 2016-2017 öğretim yılında Düzce Üniversitesi Fakültesi'nde okumakta olan toplamda 198 1. Ve 6. Sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Ankette öğrencilerin sigara alışkanlığına ait bilgiler yanında, sigara bıraktırma politikaları konusunda bilgi ve tutumları, tıp fakültelerinde sigara bıraktırma eğitimi ile ilgili güncel durum konusundaki bilgilerini değerlendirmeye yönelik sorular kullanıldı. Bulgular: Dönem I öğrencilerinde hala sigara kullananların oranı %18,26; dönem VI öğrencilerinde bu oran %21,27'idi. Sigara içenlerin %61,7'sı (n:29) tıp fakültesinden önce sigara kullanmaktayken; %36,2'si (n:17) tıp fakültesinde sigaraya başlamıştı. Sigara içme durumları ile sınıfın ileri olması, yaşadığı ortamda sigara içilmesine izin verilmesi, yakın arkadaş grubunda sigara içilmesi arasında anlamlı ilişkili bulunmuştur.Sonuç: Çalışmamızda saptanan en önemli bulgu tıp fakültesi öğrencilerinin belli bir oranın sigara kullandığı ve bu oranların I. dönemden VI. döneme doğru arttığıdır. Diğer çalışmalarda rastlanmayıp bizim çalışmamızda ön plana çıkan ve oldukça önemli olan bir diğer nokta ise öğrencilerin tıp eğitiminde sigara ve zararları ile ilgili yeterli düzeyde eğitim verilmediği ve öğrencilerin sigara bırakma polikliniklerin işlevini bilmediğidir.Öğe Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Sigara İçme Sıklığı Ve Sigara İle İlgili Bilgi Tutum Ve Davranışları(Duzce Univ, 2017) Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu Ayhan; Aydoğan, SevilObjective: An active, faithful and continuous support of health providers plays essential role in reducing the smoking rates. Studies prove that smoking rates are most successfully reduced in countries where the smoking rates of physicians are the lowest. In this study, we aimed to investigate the smoking prevalence, the knowledge, attitude and associated risk factors of smoking among the term I and VI students of Duzce University School of Medicine. Methods: This study is a cross-sectional descriptive study that is composed of 198 medical students studying during the 2016-2017 academic year. The questionnaire determined students' smoking habits, knowledge on smoking cessation policies and questioned about the current status of smoking cessation education in medical faculties. Results: The rate of smokers was 18.26% in term I students and 21.27% in term VI. Most of the smokers (61.7% (n: 29)) were smoking before the faculty; the rest of them (36.2% (n: 17)) had started smoking at the medical faculty. A significant relationship was found between smoking and advanced class, smoking permission in the living environment, and smoking among friends. Conclusion: The most important finding of our study was that there is a certain percentage of smokers among the students of medical faculty, and these rates increase within time, from the class I to the class VI. The other important point that was noticed in our study was that medical students were not properly acknowledged during medical education about smoking and its harm, and also the students were not properly aware of mission of smoking cessation policlinics.Öğe Effects of anxiety sensitivity on nicotine dependence and smoking cessation success(2020) Sönmez, Cemil Işık; Şen, Şeyda; Başer, Duygu AyhanAim: In this study, we aimed to investigate the relationship between the anxiety sensitivity levels and nicotine dependence and smoking cessation outcomes in patients referred to the Smoking Cessation Policlinics. Methods: This retrospective study included 286 patients referred to a smoking cessation policlinic between January 2017 and July 2017. Socio-demographic characteristics, Fagerström Test for Nicotine Dependence (FTDN) scores, depression scores measured by the Beck Depression Inventory (BDI), Beck Anxiety Inventory (BAI) and Anxiety Sensitivity Index-3 (ASI) scale scores were retrospectively retrieved from patient medical files. All patients were contacted and the instant smoking status of the patients was recorded. Results: Of the participants, 19.5% (n=56) (including those who did not come to follow-up) had quit smoking and were abstinent at least six months after the quitting date. The mean scores of anxiety sensitivity were significantly higher in moderate/ high nicotine dependent patients than in mild nicotine dependent patients (p=0.001 and p<0.001, respectively). The mean scores of anxiety sensitivity and all its subscales were significantly higher in current smokers than ex-smokers (p<0.001 for each). Conclusion: It has been determined that anxiety sensitivity may be a severe barrier to smoking cessation success. Therewithal, anxiety sensitivity is significantly associated with high nicotine dependence. It is essential to evaluate the anxiety sensitivity, anxiety, and depression levels from the first days of patients who are planning to stop smoking. High anxiety sensitivity smokers should be carefully monitored, and treatments should be applied to reduce their anxiety sensitivities to increase quit rates.Öğe EVALUATION OF ANTHROPOMETRIC AND BIOCHEMICAL PROPERTIES OF PATIENTS WHO APPLIED TO OBESITY POLICLINICS(2020) Doğan, Şennur; Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu AyhanObjectives: In this study, it was aimed to evaluate and compare the anthropometric and biochemical propertiesof patients who applied to the obesity outpatient clinic.Materials and Methods: The universe of this descriptive study consisted of 1650 patients who applied to theobesity outpatient clinic between August 2016 and October 2017. These patients were retrospectively scanned,and 925 patients with BMI ?25 kg/m2 2 were included in the study. The patients were divided into 4 groupsaccording to WHO's obesity classification and evaluated according to these groups. Anthropometricmeasurements, Bioelectrical Impedance Analysis, and laboratory results of the patients were obtained byscanning patient files and hospital databases. Statistical analysis of the data was done via SPSS 23 program, andp<0.05 was considered significant.Results: 84.3% of the participants were women. There was a significant difference in all anthropometricfeatures compared to the groups. Hemoglobin, hematocrit, MCV, iron, ferritin, and vitamin D levels and meaninsulin, insulin resistance, creatinine, uric acid, AST, ALT, and TG values were significantly higher in males(p<0.001 for each). Hb, HCT, MCV, insulin, HOMA-IR, creatinine, uric acid, AST, ALT, TG, iron, ferritin, andvitamin D values of stage 1 obese individuals were significantly higher than other groups; PLT and HDL valueswere found lower (p<0.001 for each).Conclusion: The effects of obesity on body components and biochemical parameters depend on gender anddegree of obesity. While evaluating obese patients, waist circumference, hip circumference, body fat amount,and biochemical parameters should be measured together with BMI.Öğe Evaluation of Knowledge of Traditional and Complementary Medicine of Medical School Students(Duzce Univ, 2018) Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu Ayhan; Küçükdağ, Hüseyin N.; Kayar, Okan; Acar, İdris; Güner, Pınar DönerObjective: Nowadays, many individuals in the community apply complementary and alternative medicine (CAM) for treatment purposes, protective purposes as well as culturally traditional purposes. It is necessary that the physicians who are primarily responsible for the prevention of human health, should be substantially practitioners of traditional and complementary medicine as well as modern medicine. We aimed to evaluate the knowledge, attitudes and behaviors of medical faculty students about CAM practices in this study. Therefore study is planned to contribute to the organising of CAM in the curriculum of medical education. Methods: This descriptive study was carried out between April 2018 and June 2018. Students of Term I, II, III, IV, V and VI of Diizce University Faculty of Medicine were included to the study. A questionnaire with 22 questions was administered to 276 volunteer students (183 female, 93 male) except unreacheable and non-volunteer students by internet. Results: The most commonly known CAM methods among the medical faculty students; acupuncture (77.5%), cup application (75.3%), phytotherapy (67.3%); the most commonly used methods are phytotherapy (33,3%) and cup method (11,5%). When questioned about the information source of CAM; 31.8% (n: 85) had learned information regarding CAM at the medical school education. And 94.2% (n = 242) of students thought that there was not enough education regarding practice of CAM at the medical faculties. 82.6% of the participants (n: 218) believed that CAM practice should be integrated into modern medicine and performed by physicians. Conclusion: In our study, medical faculty students' knowledge levels about CAM practices were not sufficient and they mostly had not been learned at the medical faculty. But it was determined that the students want this information to be included in medical education and to be used as integrated with modern medicine. Gap about this subjects will be filled with arrangements which will be made in the medical faculty curriculum and CAM trainings for both community and medical students.Öğe Kocaeli İlindeki Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Elemanlarının Anne Sütü ve Emzirme İle İlgili Bilgi Düzeyleri(Duzce Univ, 2018) Başer, Duygu Ayhan; Sönmez, Cemil Işık; Arslan, MerveAmaç: Yapılan çalışmalar, annelerin anne sütü ve emzirme konusunda bilgi eksikleri olduğunu göstermektedir. Annelerin bilgi eksikliğini kapatmak için en büyük görev, sağlık sisteminin temeli olan aile sağlığı merkezleri çalışanlarına düşmektedir. Bu araştırmada amaç, anneleri anne sütü hakkında eğitme görevini üstlenen aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının anne sütü danışmanlık eğitimleri öncesi bilgi düzeylerini ölçmek ve karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 1 Eylül-15 Kasım 2016 tarihleri arasında Kocaeli ilindeki aile sağlığı merkezlerinde çalışan 471 aile hekiminden %73,5’sı (n:346) ve 470 aile sağlığı elemanından %65,7’sinin (n:309) anne sütü ve emzirme danışmanlık eğitimleri öncesi genel bilgi düzeyleri, anket formu ile sorgulandı. Bulgular: Aile hekimleri tüm soruların ortalama %78,77’sini doğru cevaplamıştır. Aile sağlığı elemanları tüm soruların ortalama %87,10’unu doğru cevaplamıştır. Anket genelinde aile hekimlerinin en az doğru yanıt verdikleri soruların dağılımına bakıldığında bu sorulara doğru yanıt veren aile hekimlerinin; 40-45 yaş aralığında olduğu, kadın cinsiyette olduğu, meslekte 15- 20 yıldır çalıştıkları saptandı. Ebelerin doğru cevap ortalaması diğer meslek gruplarından istatistiksel olarak anlamlı olarak yüksek saptandı (p=0,02). Aile sağlığı elemanlarının meslekte çalışma yılları ile doğru cevap verme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (p=0,04). Sonuç: Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre aile sağlığı elemanlarının anne sütü hakkında bilgi düzeyleri aile hekimlerinden daha yüksek olarak saptanmıştır. Bu sonuçta, aile sağlığı merkezlerine gelen gebe ve annelerle daha çok aile sağlığı elemanlarının iletişime geçiyor olmalarının etkili olabileceği düşünülmektedir. Birinci basamak sağlık çalışanlarının anne sütü/emzirme ile ilgili kurs/seminerlere katılımının daha çok teşvik edilmesi ve anne sütüyle ilgili değişen bilgilerden haberdar edilmesi ve aile hekimlerinin danışmanlık konusunda aile sağlığı elemanlarına daha çok eşlik etmesi önerilebilirÖğe Tıp fakültesi öğrencilerinde fiziksel aktivite ile depresif semptomları arasındaki ilişkinin incelenmesi(2018) Küçükdağ, Hüseyin Nejat; Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu AyhanAmaç: Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde önemli bir role sahip oldukları için fiziksel aktiviteyle ilgili bilgi, tutum ve davranışları önemlidir. Bu çalışma ile tıp fakültesi dönem IV-V ve VI öğrencilerinin fiziksel aktivite durumları ile depresif semptom düzeyleri arasındaki ilişkiyi saptamak amaçlanmıştır.Materyal-Metot: Gönüllülük esas alınarak, Nisan 2017- Haziran 2017 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem IV, V ve VI öğrencilerinden 222 kişiye kısa bir sosyo-demografik bilgi anketi, “Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi” (UFAA) kısa formunun Türkçe uyarlaması, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) yüz yüze görüşme metoduyla uygulanmıştır.Bulgular: Çalışmamıza dönem IV’den 78, dönem V’ten 65 ve dönem VI’dan 75 kişi olmak üzere (4 kişinin dönem bilgisi yok) toplam 222 öğrenci katılmıştır. Öğrencilerin “fiziksel aktivite düzeyi yeterli” seviyeye doğru değişimi ile BDÖ değerlerinde düşme görülmüş, ancak istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p:0,388). BUÖ değerlerinin gruplar arası değişiminde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p:0,005). Öğrencilerin “fiziksel aktivite düzeyi yeterli” seviyeye doğru değişimi ile BMI artışı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p:0,026).Sonuç: Hekimlerin toplumda özellikle sağlık ile ilgili konularda rol model olarak alınan kişiler olması nedeni ile yaşam tarzlarına diğer meslek gruplarından daha çok dikkat etmesi gerekmektedir. Bu çalışmadaki hipotezimiz fiziksel olarak aktif kişilerin BMI’lerinin daha düşük olması ve depresyona daha az yatkın olmaları idi, bulgularımızın bazıları bunu destekler niteliktedir ancak gelecekte bu konuda daha uzun dönemi sorgulayan çalışmaların yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp ile İlgili Bilgi Durumlarının ve Davranışlarının Değerlendirilmesi(2018) Sönmez, Cemil Işık; Başer, Duygu Ayhan; Küçükdağ, Hüseyin N.; Kayar, Okan; Acar, İdris; Güner, Pınar DönerAmaç: Günümüzde, toplumdaki birçok birey gerek tedavi, gerek koruyucu amaçlı, gereksekültürel olarak geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) yöntemlerine gittikçe artan oranlardabaşvurmaktadır. İnsan sağlığının korunmasında birincil derecede sorumlu olan hekimlerin moderntıp kadar geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın da esas uygulayıcıları olması gereklidir. Bu nedenleGETAT‘ın tıp eğitimi müfredatında sağlıklı bir şekilde planlanmasına katkıda bulunmak için; buçalışmamızda tıp fakültesi öğrencilerinin GETAT uygulamaları hakkındaki bilgi, tutum vedavranışlarını değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikte olan bu çalışma Nisan 2018- Haziran 2018 tarihleriarasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan dönem I, II, III, IV, V ve VI öğrencileriyleyapılmıştır. Çalışmaya katılmak istemeyen ve ulaşılamayan öğrenciler hariç gönüllü olantoplamda 276 öğrenciye (183 kadın, 93 erkek) tarafımızca hazırlanan 22 soruluk anket internetyoluyla uygulanmıştır.Bulgular: Çalışmamıza katılan tıp fakültesi öğrencilerinin arasında en sık bilinen GETATyöntemleri; akupunktur (%77,5), kupa uygulaması (%75,3), fitoterapi (%67,3) iken en sıkkullandıkları yöntemler; fitoterapi (%33,3) ve kupa uygulamasıydı (%11,5). GETAT hakkındakibilgiye nereden ulaştıkları sorgulandığında sadece %31,8‘inin (n:85) tıp fakültesi eğitimindenulaştığı saptandı ve %94,2‘si (n:242) GETAT uygulamaları hakkında tıp fakültesinde yeterlieğitim verilmediğini düşünmekteydi. Katılımcıların % 82,6‘si (n:218) GETAT uygulamalarınınmodern tıbbın içine entegre olması ve hekimlerce uygulanmasının gerekli olduğu kanısındaydı.Sonuç: Çalışmamızda tıp fakültesi öğrencilerinin GETAT uygulamaları ile ilgili bilgidüzeylerinin yeterli olmadığı ve bu bilgileri çoğunlukla tıp fakültesinden öğrenmedikleri ancaktıp eğitiminde de yer verilmesini ve modern tıp ile entegre olarak kullanılmasını istediklerisaptanmıştır. Tıp fakültesi müfredatında yapılacak düzenlemeler ve tıp fakültesi öğrencilerini dekapsayacak şekilde topluma yönelik yapılacak olan GETAT eğitimleri bu konudaki boşluğudolduracaktır.