Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Akkaya, Cengiz" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bipolar bozukluk hastalarının ilaç kullanım sürelerinin sosyodemografik ve hastalık özellikleri ile ilişkisi
    (2014) Akkaya, Cengiz; Deniz, Gülnihal; Kırlı, Selçuk; Cangür, Şengül
    Amaç: Bipolar bozukluk (BB) hastalarının uzun süreli takibinde, psikot- rop ilaç kullanım sürelerinin geriye dönük olarak belirlenmesi ve gün- lük klinik uygulamadaki yerinin hastaların sosyodemografik ve hastalık özellikleriyle ilişkilendirerek araştırılması amaçlanmıştır. Bu çalışmadan elde edilecek sonuçların yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine ışık tutacağı düşünülmektedir. Yöntem: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Duygudurum Polikliniği tarafından BB tanısı ile izlenen 151 hastanın dosyası geriye dönük olarak incelendi. Hastaların sosyo- demografik ve hastalığa ait özellikleri ve kullandıkları ilaçların süreleri ilişkilendirildi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşları 41,512,8 yıl olup %57si ka- dındı. Tarafımızca izlem süresi ortalama 1985, 31933 [ortanca 1291 (159135)] gün olan hastaların bu sürenin %86sını ötimik olarak geçirdikleri, tedaviye uyumsuz olmaları durumunda manik, tedavinin etkili olmaması durumunda ise depresif sürecin tetiklendiği belirlendi. Hastaların %95,4ünün antipsikotik (AP) ve duygudurum düzenleyici (DDD), %3,3ünün sadece DDD, %1,3ünün ise yalnızca AP tedavi kullanmış olduğu saptandı. Çalışmamızın başlıca bulgusu; erken baş- langıçlı (18 yaş), evlenmemiş, ilk hastalık dönemi mani olan, hastalığı mevsimsel özellik göstermeyen, psikotik belirtileri bulunan, hastaneye yatış öyküsü olan, mani ve hipomani dönemleri çoğunluktaki hastaların daha fazla süre AP ilaç kullanımının olduğu yönündedir. Sonuç: BB uzun dönem tedavisinde AP ilaçların kullanımının sıklaştığı ve kullanım sürelerinin arttığı kanaatine varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Düzelme dönemindeki bipolar bozukluk hastalarının kalıntı belirtilerinin klinik özellikler ve iĢlevselliğe etkisi
    (Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2013) Canbazoğlu, Mustafa; Akkaya, Cengiz; Cangür, Şengül; Kırlı, Selçuk
    Amaç: Bu çalışmada düzelme döneminde olan bipolar bozukluk (BB) hastalarının kalıntı belirtilerinin, hastanın sosyodemografik, klinik ve tedavi özellikleriyle ilişkisi ve işlevselliğe etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma grubunu düzelme döneminde olan ve çalışmaya alınma ölçütlerini karşılayan BB hastaları oluşturmuştur. Hastalar kesitsel olarak tek bir görüşme ile değerlendirilmiştir. Sonuçlar: Çalışmaya toplam 120 hasta (%54.2 kadın) alınmıştır. Hiç evlenmemiş olanlarda manik kalıntı belirtilerin, evli ve boşanmış/dul olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptandı. Evli olan grubun ise İşlevselliğin Genel Değerlendirilmesi Ölçeği (İGD) puanının, hiç evlenmemiş ve boşanmış/dul olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptandı. Çalışanların İGD puanı işsiz, ev kadını ve emekli olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek çıktı. Depresif kalıntı belirtilerin ve bozukluğun erken yaşta başlamasının işlevsellik üzerine olumsuz etkisinin daha belirgin olduğu, geçirilen son atağın kalıntı depresif ve buna eşlik eden anksiyete belirtileri üzerine etkisinin bulunduğu, hastaların düzenli hekim izlemesine gelmesini sağlayan nedenlerin daha çok depresif belirtiler ve genel işlevsellik düzeyinin düşüklüğünün olduğu saptanmıştır. Hastaların sadece %23.4’ünün tek bir duygudurum dengeleyici ile izlendiği, %75’Inin ise en az iki ilaç kullandığı saptandı, ancak hastaların kullandıkları tedavi ile kalıntı belirtiler ve işlevsellik durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Tartışma: BB’nin, psikososyal işlevselliği önemli derecede etkilemesi nedeniyle hastalığın özelliklerini belirlemek, düzenli ve sürekli olarak izlemek ve tedavisini planlamak günümüzde önem kazanmaktadır. Kalıntı belirtilerin içeriğini belirleyen ve kalıntı belirtilerle birlikte işlevselliğe katkıda bulunan birçok değişken, BB hastalarının homojen bir grup oluşturmalarını ve benzer bir prognoz göstermesini engelleyen etkenlerdendir. Bu bağlamda her BB hastasına özgü farklı bir tedavi stratejisi geliştirilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. (Anadolu Psikiyatri Derg 2013;14:228-36)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Düzelme dönemindeki bipolar bozukluk hastalarının kalıntı belirtilerinin klinik özellikler ve i?levselliğe etkisi
    (2013) Canbazoğlu, Mustafa; Akkaya, Cengiz; Cangür, Şengül; Kırlı, Selçuk
    Amaç: Bu çalışmada düzelme döneminde olan bipolar bozukluk (BB) hastalarının kalıntı belirtilerinin, hastanın sosyodemografik, klinik ve tedavi özellikleriyle ilişkisi ve işlevselliğe etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışma grubunu düzelme döneminde olan ve çalışmaya alınma ölçütlerini karşılayan BB hastaları oluşturmuştur. Hastalar kesitsel olarak tek bir görüşme ile değerlendirilmiştir. Sonuçlar: Çalışmaya toplam 120 hasta (%54.2 kadın) alınmıştır. Hiç evlenmemiş olanlarda manik kalıntı belirtilerin, evli ve boşanmış/dul olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptandı. Evli olan grubun ise İşlevselliğin Genel Değerlendirilmesi Ölçeği (İGD) puanının, hiç evlenmemiş ve boşanmış/dul olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptandı. Çalışan- ların İGD puanı işsiz, ev kadını ve emekli olanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek çıktı. Depresif kalıntı belir- tilerin ve bozukluğun erken yaşta başlamasının işlevsellik üzerine olumsuz etkisinin daha belirgin olduğu, geçirilen son atağın kalıntı depresif ve buna eşlik eden anksiyete belirtileri üzerine etkisinin bulunduğu, hastaların düzenli hekim izlemesine gelmesini sağlayan nedenlerin daha çok depresif belirtiler ve genel işlevsellik düzeyinin düşük- lüğünün olduğu saptanmıştır. Hastaların sadece %23.4ünün tek bir duygudurum dengeleyici ile izlendiği, %75I- nin ise en az iki ilaç kullandığı saptandı, ancak hastaların kullandıkları tedavi ile kalıntı belirtiler ve işlevsellik duru- mu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Tartışma: BBnin, psikososyal işlevselliği önemli derecede etkilemesi nedeniyle hastalığın özelliklerini belirlemek, düzenli ve sürekli olarak izlemek ve tedavisini planlamak günümüzde önem kazanmaktadır. Kalıntı belirtilerin içeriğini belirleyen ve kalıntı belirtilerle birlikte işlevselliğe katkıda bulunan birçok değişken, BB hastalarının homojen bir grup oluşturmalarını ve benzer bir prog- noz göstermesini engelleyen etkenlerdendir. Bu bağlamda her BB hastasına özgü farklı bir tedavi stratejisi geliş- tirilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The efficacy of flupenthixol decanoate in bipolar disorder patients who have no sufficient remission with existing treatments
    (Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2015) Eker, Salih Saygın; Akkaya, Cengiz; Pirinççi, Erdal; Cangür, Şengül; Kırlı, Selçuk
    Objective: It is aimed to evaluate the prophylactic effect of flupenthixol decanoate in remitted BD patients. Methods: Remitted patients with bipolar disorder (BD), who had at least one mood episode each year in the last five years in spite of adequate pharmacotherapy, were included. Flupenthixol decanoate 20 mg/ml was administered in every two weeks. Hamilton Depression Rating Scale (HDRS), Young Mania Rating Scale (YMRS), Bipolar Disorder Functioning Questionnaire (BDFQ), General Assessment of Functionality (GAF) and Side Effect Rating Scale (UKU) were applied. Patients were followed up for 12 months. Results: Eight patients with a mean age of 34.7 +/- 7.5 were enrolled to the study. None of the patients were under monotherapy before the study enrollment. Three (37.5%) of the three patients were dropped out. The data of remaining 5 patients' were evaluated. At the end of the study mean number of mood episodes declined to 0.2 +/- 0.4 per year indicating a statistical significance and the mean score of BDFQ declined to 119.6 +/- 2.7. Conclusions: Flupenthixol decanoate significantly improved functionality and decreased the number of mood episodes allowing an alternative treatment even in remitted BD patients.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Klozapinin Hızlı Döngülü Bipolar Afektif Bozuklukta Duygudurum Düzenleyicisi Olarak Rolü
    (2019) Kılınçel, Oğuzhan; Kılınçel, Şenay; Gündüz, Cem; Cangür, Şengül; Akkaya, Cengiz
    Amaç: Bu çalışmada hızlı döngülü Bipolar Afektif Bozuklukta (BAB)klozapin kullanımının hastalığın gidişatına etkisinin araştırılmasıhedeflenmiştir.Yöntem: Çalışma grubu Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal ElKitabı 4. Baskı’ya göre BAB tanı ölçütlerini karşılayan, 18-65 yaşlarıarasında ve hızlı döngülü olan hastalardan oluşmuştur. Hastaların;klozapin başlanmadan önceki bir yıllık süre içerisindeki; mani vedepresif atak sayıları, manide ve depresyonda geçirdikleri günler,hastaneye yatış ve intihar girişiminde bulunma sayıları gibi değişkenleribelirlenmiş ve klozapin başlandıktan sonraki bir yıllık takip verileriylekarşılaştırılmıştır.Bulgular: Dahil edilme ölçütlerini karşılayan 11 kadın ve 2 erkek hastabu çalışma kapsamına alındı. Grubun ortalama klozapin kullanım dozu180 mg’dır (25-600 mg). Klozapin kullanımı sonrasında depresyondageçirilen gün sayısı, manide geçirilen gün sayısı, depresyon atak sayısı,mani atak sayısı, hastanede yatış sayısı ve intihar girişimi sayısındaistatiksel olarak anlamlı şekilde değişiklik saptanmıştır.Sonuç: Bu çalışmada klozapinin BAB’da bir duygudurum düzenleyicisiolarak etkili olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar, klozapin tedavisinin ataksıklığını ve süresini lityum, valproik asit, karbamazepin ve antipsikotikilaçlarla yapılan tedaviler de dahil olmak üzere tüm geleneksel tedavilereyanıt vermeyen hızlı döngülü BAB’da azalttığını göstermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The Relationship Between the Duration of Drug Use and the Bipolar Disorder Patients' Sociodemographic and Clinical Characteristics
    (Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2014) Akkaya, Cengiz; Deniz, Gülnihal; Cangür, Şengül; Kırlı, Selçuk
    Objective: The purpose of this study was to determine the duration of psychotropic drug use in the long-term follow-up of bipolar disorder (BD) patients. In addition, this study aimed to investigate their role in the daily clinical practice in association with patient sociodemographic and clinical characteristics. The overarching goal for this study was to produce results that enlighten the development of new treatment strategies. Method: Follow-up data acquired from the Psychiatry Department of Uludag University Faculty of Medicine was used to retrospectively evaluate 151 patients diagnosed with BD. Socio-demographic data of the patients and information regarding the disease and the drugs used were analyzed. Results: Of the patients studied, 57.0% were female with a mean age of 41.5 +/- 12.8. The mean duration of follow-up was 1985.3 +/- 1933 [median 1291 (15-9135)] days; euthymic period accounted for 86.0% of this duration. Interestingly, incompliance with the treatment triggered the switch to mania and ineffective treatment triggered the switch to depression. Medication distribution was as follows: 95.4% of the patients received antipsychotic and mood stabilizer treatments, 3.3% received only mood stabilizer treatment, and 1.30% received only antipsychotic treatment. The major findings of this study was that many sociodemographic as well as clinical manifestations including, early onset (aged <= 18 years), unmarried, first episode of mania, those with disease not showing seasonal features, psychotic symptoms, history of hospitalization, and higher number of manic or hypomanic episodes resulted in increased patient prescribed antipsychotic drugs Conclusion: Our data suggests that antipsychotic drugs are being used more frequently and for longer durations in the treatment of BD.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Serum BDNF düzeyleri yineleyici majör depresif bozuklukla iki uçlu bozukluğun depresif ataklarını ayırmada belirleyici olabilir mi?
    (Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2017) Eker, Salih Saygın; Sarıkavaklı, Ülkü; Cangür, Şengül; Akkaya, Cengiz
    Amaç: Serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) düzeylerinin yineleyici majör depresif bozuklukla iki uçlu duygudurum bozukluğunun depresif ataklarını ayırmada biyokimyasal bir gösterge olup olamayacağının araştırılması hedeflenmiştir. Yöntem: Ruh sağlığı ve hastalıkları anabilim dalı polikliniğine başvuran 18-65 yaş arasında DSM-IV’e göre ‘iki uçlu duygudurum bozukluğu-depresif atak’ (BD) ve ‘yineleyici majör depresif bozukluk’ (UD) tanı ölçütlerini karşılayan, en az dört haftadır herhangi bir psikotrop ilaç kullanmayan hastalar, hasta grubuna alındı. DSM-IV’e göre değerlendirildiği kesitte herhangi bir psikiyatrik bozukluk tanısı konmayan, herhangi bir bedensel hastalığı olmayan, 18-65 yaş aralığında olan, çalışmaya gönüllü olarak katılmayı kabul edenler kontrol grubuna alındı. Hasta grubunda 24 hasta (11’i BD, 13’ü UD) yer alırken, kontrol grubunda 18 kişi vardı. Çalışmaya alınan tüm deneklere Hamilton Depresyonu Derecelendirme Ölçeği (HAM-D) uygulandı. Deneklerden alınan kan örneklerinden elde edilen serumlar Enzyme-Linked Immunosorbentassay yöntemi ile çalışılarak BDNF değerleri saptandı. Sonuçlar: Çalışmaya alınan gruplar arasında sosyodemografik açıdan anlamlı fark saptanmadı. Toplam depresif atak sayısı BD grubunda, UD grubuna göre daha fazlaydı. Serum BDNF ortalama değerleri açısından BD ve UD grupları arasında fark yoktu. Serum BDNF ortalama değerleri kontrol grubuna göre hasta gruplarında daha düşüktü. Hasta ve kontrol gruplarında yaş, cinsiyet ve beden kitle endeksi ile serum BDNF değerleri arasında ilişki yoktu. Her iki hasta grubunda serum BDNF değerleri ile HAM-D ortalama değerleri ve depresif atak sayıları arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Tartışma: Bu çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde serum BDNF değerlerinin UD ve BD grupları arasında farklılık göstermediği, ancak sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük olduğu saptanmıştır. Bu çalışmadan elde edilen veriler ışığında, serum BDNF düzeylerinin BD ve UD ataklarının ayırt edilmesinde faydalı bir biyolojik belirteç olarak kullanılamayacağı sonucu çıkarılabilir. (Anadolu Psikiyatri Derg 2017; 18(2):108-112)

| Düzce Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Düzce Üniversitesi, Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Düzce, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim