Yazar "İpor, Sinem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cerrahi için yüksek riskli bir hastada akut kolesistitin endoskopik transpapiller drenajı(Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2020) İpor, Sinem; Çetin, Mehmet; Önmez, Atilla; İpor, Alper; Torun, SerkanAkut kolesistit, safra taşlarının sık görülen komplikasyonlarından birisidir. Akut kolesistit için genellikle kolesistektomi önerilir. En sık tercih edilen yöntem laparoskopik kolesistektomidir. Ancak ameliyatın kontrendike olduğu durumlarda endoskopik transpapiller safra kesesi drenajı alternatif bir yöntem olarak kabul edilir. 86 yaşında kadın hasta, acil servise, sağ üst kadran ağrısı ve ateş yüksekliği yakınmalarıyla başvurduğunda çekilen abdomen tomografisinde taşlı kolesistit saptandı. Hasta kolesistit, kolanjit ve biliyer sepsis ön tanılarıyla yatırılarak acil endoskopik retrograd kolanjiyografi yapıldı. Safra kesesine 10 Fr 10 cm double pigtail plastik stent ve sağ ve sol ana safra kanalına uzanacak şeklide iki adet 10 Fr double pigtail stent yerleştirildi. İşlem sonrası klinik takiplerinde hasta hızlıca düzeldi ve post-operatif 1 hafta sonra taburcu edildi. Safra kesesinin endoskopik drenajı, transpapiller yoldan veya transmural yoldan endoskopik ultrasonografi ile yapılabilir. Prosedür teknik olarak başarılı olduğunda, transpapiller drenaj, akut kolesistitli hastaların %90’ından fazlasında etkili tedavi sağlar. Endoskopik drenaj yöntemleri kolesistektomi riski yüksek olan hastalarda teknik olarak uygulanabilir, güvenli ve etkili tekniklerdir.Öğe İrritabl barsak sendromu (İBS) hastalarında brain-derived nörotrofik faktör (BDNF) düzeyi ve val66met polimorfizmi'nin tanısal değeri(Düzce Üniversitesi, 2020) İpor, Sinem; Torun, SerkanGiriş ve Amaç: İrritabl barsak sendromu (İBS); karın ağrısı, abdominal rahatsızlık hissi, dışkılamanın formundaki ve sıklığındaki değişiklikler ile karakterize fonksiyonel bir barsak hastalığıdır. Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte; psikolojik faktörler, beslenme alışkanlıkları ve barsak florasındaki değişiklikler gibi birçok faktörün sebep olduğu düşünülmektedir. Beyin-barsak aksı gastrointestinal yol (enterik sinir sistemi) ve beyin (merkezi sinir sistemi) arasında otonomik nöral, nöroimmün ve nöroendokrin yolakları kullanan çift yönlü bir bağlantı sistemi olarak tanımlanabilir. Bu sebeple barsak fonksiyonları bozulduğunda, bu bozukluğun sebebi beyin-barsak aksındaki merkezi sinir sisteminden gelen modulatör girdilerinden de kaynaklanabilir. Nörotrofinler; nöronal bakım, farklılaşma ve sağkalımın düzenlenmesi için oldukça önemli bir büyüme faktörleri ailesidir. Bunlar arasında beyin kaynaklı nörotrofik faktörün (Brain Derived Neurotrophic Factor, BDNF) disregülasyonunun nörodejeneratif hastalıklara karşı yatkınlığı arttırdığı bilinmektedir. BDNF, enterik sinir sistemi nöronları, intestinal mukoza epiteli, interstisyel aralık gibi intestinal traktusun farklı bölgelerinde oldukça yaygın bir şekilde dağılım gösterir. BNDF'nin barsak motilitesi üzerindeki fizyolojik etkilerini araştıran birçok çalışma mevcuttur. BDNF'nin pro-bölgesi içindeki 66 pozisyonunda valin (Val)' den metionine (Met) bir aminoasit değişimi (rs6265) fonksiyonel bir tek nükleotid polimorfizmine (SNP) sebep olur. Bu çalışmamızda İBS tanısı ile BNDF polimorfizminin ve serum BDNF düzeylerinin ilişkisini inceledik. Hastalar ve Metod: Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji polikliniklerine Ocak 2019- Eylül 2019 tarihleri arasında başvuran ve Roma IV kriterlerine göre İBS tanısı alan 60 hasta ve 40 sağlıklı birey gönüllülük esasına dayanılarak belirlendi. Hastaların serum örneklerinde BDNF düzeyleri insan BDNF monoklonal antikorları ile kaplanmış 96 kuyucuklu ELISA plakalarında, ticari satın alınan "Human Free BDNF Quantikine ELISA" test kitiyle (R&D Systems, Inc., Minneapolis, MN, USA) üreticinin çalışma protokolüne uygun olarak kantitatif düzeyde analiz edilmiştir. Ayrıca BDNF genotiplendirmesi tam kan örneklerinden DNA ekstraksiyonu ve sonrasında PCR-RLFP analizi ile yapıldı. BDNF analizi ELISA testi ve BDNF genotiplendirilmesi Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD laboratuvarında çalışılmıştır. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu karşılaştırıldığında ortalama BDNF düzeyleri arasında anlamlı farklılık saptandı. Ortalama BDNF düzeyi hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu (p=0,019). Serum BDNF düzeyleri hasta grubunda ortalama 781,888 pg/mL (128,48-1501,6), kontrol grubunda ise 988,715 pg/mL (66,1-1948,8) olarak saptandı. İBS alt grup analizi yapıldığında da İBS-İ alt grubunda ortalama BDNF düzeyinde anlamlı düşüş saptandı. Psikiyatrik hastalık öyküsü, psikiyatrik ilaç kullanımı, sigara kullanımı için ortalama BDNF düzeyleri arasında anlamlı farklılık saptanmadı(p>0,05). Hasta ve kontrol grubu arasında Val ve Met allel frekansı değerlendirildi. Hasta grubunda Met allel frekansı % 17 iken kontrol grubunda % 12,5 olarak bulundu. Hasta ve kontrol grubunun genotipleri ve allel frekansları arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,499). Hastaların BDNF düzeyleri ve genotipleri arasında da anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Yaptığımız bu çalışmanın sonucunda temel olarak İBS'li hastalarda kontrol grubuna göre serum BDNF düzeyini daha düşük saptadık. Ancak hasta ve kontrol grubunda genotip açısından anlamlı fark görmedik. Ayrıca olguların genotipleri ile serum BDNF düzeyleri arasında da anlamlı bir ilişki olmadığını gördük. Bu durum BDNF geninin dinamik fonksiyonel regülasyon göstermesi sonucu farklı doku ve patolojilerde çeşitli ekspresyon paternine sahip olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu nedenle çalışmanın daha geniş hasta grubunda yapılması ve dolayısı ile Met allel sıklığının arttırılması istatistiksel olarak daha doğru sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir. Çalışmamızın, bu konuda yapılacak daha geniş ve kontrollü çalışmalara ışık tutacağını umuyoruz.Öğe OVER THE SCOPE CLİP (OTSC) İLE BAŞARISIZ KOLON PERFORASYONU KAPATMA GİRİŞİMİ: OLGU SUNUMU(Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2020) İpor, Sinem; Önmez, Attila; Torun, SerkanGiriş: Kolonoskopik perforasyon, alt gastrointestinal sistem görüntülemeleri sırasında görülebilecek en ciddi komplikasyonlardan bir tanesidir. Gastrointestinal sistem perforasyonu, hava kaçağına, gastrik veya intestinal sıvıların sızmasına, safra veya gaitanın batın içine sızması ile peritonit, pnömoperitonyum ve sepsis gibi ciddi durumlara neden olabilir. İatrojenik perforasyon yönetimi ve güvenli endoskopik kapatma teknikleri büyük ilgi görmektedir. Gastrointestinal perforasyonlarının kapatılması için over the scope clips (OTSC)'lerin through the scope clips(TTS)’e göre üstün olduğu bildirilmektedir. Biz bu yazıda sigmoid kolon perforasyonu nedeni ile OTSC uygulanan ancak başarısız olması nedeni ile TTS ile onarım sağlanan vakamızı sunmayı amaçladık.Olgu: 73 yaş kadın hastada kolonoskopi işlemi sırasında sigmoid kolon ortalarında kolonoskopi ilişkili perforasyon gelişmesi nedeni ile OTSC uygulandı ve defekt kapatıldı. Ancak birkaç dakika sonra yapılan kontrol kolonoskopide OTSC klipsin tuttuğu dokuyu bıraktığı görülmesi nedeni ile defekt 5 adet TTS klips ile kapatıldı. Tartışma: OTSC sistemi, gastrointestinal kanama, perforasyon, anastomoz kaçağı ve fistül tedavisinde başarıyla kullanılabilen yeni bir tekniktir. OTSC ile genel başarı oranının, iatrojenik gastrointestinal perforasyonların kapatılmasında % 75 ila % 100 arasında olduğu bildirilmekle beraber, başarılı OTSC uygulaması sonrası erken dönemde doku gerilimine bağlı olarak klipsin dokuyu bırakabileceği akılda tutulmalıdır.Öğe SECONDARY SPONTANEOUS INTRAMURAL ESOPHAGEAL HEMATOMA (IEH) FOR CLOPIDOGREL TREATMENT: A CASE REPORT(Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2019) İpor, Sinem; Altuntaş, Gülşah; İpor, Alper; Torun, Serkanİntroduction: Spontaneous Intramural Esophageal Hematoma (SIEH) is a rare form of esophageal injury caused by separation of the mucosa of the esophagus from muscle layers. The most common forms of clinical presentation are sudden onset chest pain, dysphagia and hematemesis. Here we present a case of SIEH presenting with hematemesis secondary to clopidogrel use.Case report: A 73-year-old female patient was treated with clopidogrel in the intensive care unit because of cerebrovascular dısease (CVD). Under this treatment, hematemesis happened so endoscopy was performed. It showed submucosal hematom. So, clopidogrel treatment was discontinued. Control endoscopy performed 1 week later showed no pathology other than linear mucosal irregularity. Discussion: IEHs are described as esophageal apoplexy, intramural hemorrhage and intramural dissection. Female gender, older age, presence of bleeding diathesis, and the use of anticoagulant, antiplatelet, antitrombolitik drugs are among the predisposing factors. Barium esophageal radiography, computed tomography, MRI and endoscopy can be used for diagnosis. Intramural hypoechoic submucosal lesion may be seen in endoscopy. Treatment is conservative and supportive.