Yazar "Öztürk, Elif" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Algılanan öğretim kalitesi ve öğrenci tatmininin öğrenci sadakati üzerindeki etkisi: Düzce Üniversitesi örneği(Düzce Üniversitesi, 2019) Öztürk, Elif; Faiz, EmelÜniversiteler sadece bünyelerinde eğitim öğretim hizmetleri vererek öğrencilerine fayda sağlamakla kalmayıp bir ülkenin gelişmesi ve refah seviyesinin artmasında da kritik bir görev üstlenmektedir. Her geçen gün yükseköğretime artan taleple birlikte açılan devlet ve vakıf olmak üzere üniversite sayısı artmış ve öğrencilerin tercih seçenekleri bir hayli çeşitlenmiştir. Üniversiteler hem yeni öğrencilerin tercihlerinde yer almaya çalışmakta hem de mevcut öğrencilerini tatmin ederek onların ileri seviyelerde yine kendilerini tercih etmelerini sağlamaya çalışmaktadır. Bunu sağlamak için yükseköğretim kurumunun rakip üniversitelerden kendisini farklılaştırması gerekmektedir ve öğretimin kalitesine, öğrenci taleplerine önem vermelidir. Araştırmanın temel amacı, algılanan öğretim kalitesi ve öğrenci tatmininin öğrenci sadakati üzerindeki etkisini tespit etmektir. Araştırmada tabakalı örnekleme tekniği kullanılarak, Düzce Üniversitesi'nde öğrenim gören toplamda 567 ön lisans ve lisans öğrencisinden veri toplanmıştır. Araştırmada, ölçeklerin veri seti ile doğrulanması amacı ile doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkileri tespit etmek ve ilişkilerin anlamlılığını test etmek amacıyla korelasyon ve çoklu doğrusal regresyon analizleri gerçekleştirilmiştir. Araştırmada elde edilen bulgular doğrultusunda, öğrenci sadakatinin öğrenci tatmini ve algılanan öğrenim kalitesi olmak üzere iki öncülü bulunmaktadır. Algılanan öğrenim kalitesi iii ve öğrenci tatmini, öğrenci sadakati üzerinde pozitif yönde anlamlı bir etkiye sahiptir. Ayrıca öğrenci tatmini, algılanan öğretim kalitesi ile öğrenci sadakati arasındaki ilişkide kısmi bir aracı değişkendir.Öğe Biliary infection and bacteremia caused by beta-lactamase-positive, ampicillin-resistant Haemophilus influenzae in a diabetic patient(Natl Inst Infectious Diseases, 2005) Öksüz, Şükrü; Öztürk, Elif; Şahin, Idris; Ertör, Osman; Kaya, DemetWe report the case of a 73-year-old female patient with diabetic nephropathy and cholelithiasis. She was admitted to our hospital with right upper abdominal pain, nausea, and vomiting. The patient had visited an outpatient clinic with the same complaints 2 days earlier, and had been prescribed antibiotics empirically (two doses ofloxacin orally). Blood cultures taken before the start of antibiotic treatment in our hospital were negative. The patient was treated With parenteral ampicillin/sulbactam + ciprofloxacin empirically. The empiric antibiotic treatment was discontinued after 7 days. Elective cholecystectomy was performed after her general condition improved. An-aerobic chocolate agar culture of the cholecystectomy material yielded Haemophilus influenzae type b. On postoperative day 3 the patient developed fever again. The fluids collected after cholecystectomy were evaluated microbiologically. H. influenzae type b was isolated from the samples and blood cultures. The patient was diagnosed with H. influenzae cholecystitis, and recovered after 10-day treatment with ampicillin/sulbactam + ciprofloxacin. The findings are discussed together with references for differential diagnosis. H. influenzae cholecystitis due to cholelithiasis, although rare, should be considered in elderly patients with a history of chronic diseases such as diabetes mellitus or nephropathy.Öğe COVID-19 Hastalarında Hastalık Şiddeti ile Viral Döngü Eşik Değeri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi(2022) Habiloğlu, Arif Doğan; Öztürk, Elif; Özel, Mehmet Ali; Demircan, Serkan; Uludoğan, Burcu; Memiş, Nagihan; Ataoğlu, ÖzlemAmaç: Literatüre göre bazı viral hastalıklarda, viral yük ile hastalık şiddeti arasında pozitif bir ilişki vardır. COVID-19’da ise SARS-CoV-2 viral yükünün hastalık şiddeti üzerine etkisini gösteren çalışmaların sonuçları çelişkili olup söz konusu bulguların, hastaların semptom süreleri ve örnekleme tekniği gibi nedenlerle tespit edilen viral yükün etkilenmesinden kaynaklaması olasıdır. Çalışmamız tespit edilen viral yük ile COVID-19 hastalarının klinik durumu arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi ve literatürde bulunan çelişkili sonuçları açıklamayı amaçladı. Yöntemler: COVID-19 ön tanısı ile 01 Mayıs – 31 Haziran 2020 tarihleri arasında merkezimize başvuran hastaların verileri geriye dönük olarak incelendi. Moleküler tanı için Bio-Speedy® SARS CoV-2 RT-qPCR kiti (Bioeksen AR-GE Teknolojiler, Türkiye) kullanıldı. Kombine burun ve boğaz sürüntüsünde polimeraz zincir reaksiyonu (“polymerase chain reaction – PCR”) ile SARS-CoV-2 saptanan hastalara COVID 19 tanısı koyuldu ve çalışmaya dahil edildi. Has- talar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınıflandırmasına uygun olarak hafif-orta ve şiddetli klinik olarak iki gruba ayrıldı. Demografik verilerin yanı sıra laboratuvar, klinik ve radyolojik sonuçlar elektronik kayıtlardan alındı. Bulgular: Kohortun tamamı 285 hasta olup 254’ü hafif-orta klinik seyir gösterirken, 31’i şiddetli klinikle seyrediyor- du. İstatistiksel analizler, iki grup arasında tanı anına kadar geçen semptom süresinin ve viral yükün benzer olduğunu gösterdi (p>0.05). İki grubun tek değişkenli analizinde; yaş, hastanede kalış süresi, bilgisayarlı tomografi skorları, serum D-dimer, üre, kreatinin, ferritin, aspartat aminotransferaz (AST), laktat dehidrogenaz (LDH), gama-glutamil trans- feraz (GGT), troponin, C-reaktif protein (CRP) ve nötrofil değerleri açısından anlamlı düzeyde farklılık tespit edildi. Bununla birlikte çok değişkenli lojistik regresyon analizinde; yalnızca ferritin, CRP ve LDH’nin şiddetli klinik seyir ile pozitif korelasyon gösterdiği tespit edildi (p<0.05). Sonuç: COVID-19 hastalarında SARS-CoV-2 viral yükü ile klinik şiddet arasında pozitif bir ilişki bulunamadı. Bu nedenle, hastalık şiddetini öngörmede kullanılmasını önermiyoruz. Diğer yanda; ferritin, CRP ve LDH yüksekliğinin şiddetli klinik seyre eşlik ettiğini tespit ettik.Öğe Distribution Of Microorganisms In Blood Culture And Antimicrobial Susceptiblity(Düzce Üniversitesi, 2013) Şahin, İdris; Öztürk, Elif; Yavuz, M Tevfik; Albayrak, Hilal Türkmen; Karadağ, Gülkan; Aytar, Asiye Altinöz; Çalışkan, EmelPurpose: In this study, the distribution of hospitalized patients and antimicrobial susceptibilityof microorganisms isolated from blood culture were investigated.Methods: Blood samples sent to our laboratory by taking Bactec 9050 automated blood culturemedia bottles (Becton Dickinson, USA) were incubated at 35 ° C and under normal atmosphericconditions. İdentification of microorganisms was used conventional methods and / or the APIidentification systems (bioMérieux, Etoile, Fransa). Kirby-Bauer Disk diffusion method and / orwas ATB STREP 5, ATB ENTEROC 5 (bioMérieux, Etoile, Fransa) performed for antibioticsusceptibility testing according the criteria of Clinical and Laboratory Standards Institute.Extended-spectrum beta-lactamase (ESBL) production was investigated with disk diffusionscreening test in Gram-negative bacteria.Results: A total of 2,807 blood samples sent to our laboratory between July 2009 – 2010. 2,121(75%) patients of didn’t reproductive, 583 (21%) of the cases were positive, 103 (4%) of thecontamination was evaluated as an example. The most isolated pathogens, respectively, coagulasenegative staphylococci (CNS) (42.1%), Staphylococcus aureus (22%) and Escherichia coli (13%)were found. 54% KNS strains, 44 % S. aureus strains were resistant to methicillin. E. coli strainsof extended-spectrum beta-lactamase (ESBL) prevalence of 14% and 21% of Klebsiella spp.strains were determined. İmipenem resistance in Pseudomonas aeruginosa strains were identifiedby 39%. The sensitivity of E. coli strains, 93% of amikacin, piperacillin-tazobactam 95%, thesensitivity of Klebsiella spp. strains, 100% of amikacin, piperacillin-tazobactam 93% weredetermined. The results of the study were examined by comparing with similar studies.Conclusion: As a result, the distribution of bacteria isolated from blood cultures and antimicrobialsusceptibility patterns vary among centers, each center, therefore, thought to be useful in theirassessment of the results at regular intervalsÖğe Evaluation of tuberculosis in chronic renal failure(2011) Alçelik, Aytekin; Öztürk, Elif; Bicik, Zerrin; Behçet, Mustafa; Küçükbayrak, Abdulkadir[No abstract available]Öğe Evaluation of vancomycin-resistant enterococcus colonization at Duzce Universty research and training hospital(Düzce Üniversitesi, 2016) Aytar, Asiye Altinöz; Öztürk, Elif; Şahin, İdris; Çalışkan, Emel; Avcıoğlu, FatmaObjective: Enterococci exist in normal gastrointestinal flora. Formerly they used to have lowpotential of formation of infection, since 1970s due to the usage of cephalosporins which theyhave a natural resistance; they have an important place among the factors of nosocomialinfection. The aim of this study was to evaluate the status of VRE colonization in DuzceUniversity Research and Training Hospital, Turkey, following a VRE isolation from the bloodsample of a patient (index case). Methods: This study carried out between December 2011 – April 2013 in Düzce UniversityResearch and Training Hospital intensive care and dialysis departments which are consideredas high risk of nosocomial infection. This study carried out in 2 steps. As a first step once aweek and as a second step monthly rectal swaps and environmental samples were collectedfrom all patients of intensive care unit.Results: The rate of VRE colonization was determined in 27 rectal swap sample (6%), 29environmental culture sample (4%). As a precaution, the hospital was close contact insulationprogram. As a results of measures taken, in second step there are no vancomycin-resistantenterococcus detected. With acquisitions of these precautions the rate of vancomycin-resistantenterococcus was decreased rapidly.Conclusion: For the prevention of colonization with VRE in hospitals; the performance ofperiodic surveillance studies, starting with the strict contact isolation programs, in-servicetraining of staff on hand washing, is thought to the importance of ensuring the enforcement ofrestricted use of antibiotics policy and sustainabilityÖğe Promalin ve Uç Alma Uygulamalarının İki Doğal Şimşir Türünde Besin Mobilizasyonu Üzerine Etkileri(Düzce Üniversitesi, 2024) Sarı, Ömer; Öztürk, Elif; Çelikel, Fisun GürselÇalışmada iki doğal şimşir türünde promalin ve uç alma uygulamalarının bitki besin elementi mobilizasyonuna etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla bir yaşındaki fidanlara uç alma ve promalin (0, 1000, 2000 ve 4000 ppm) uygulanması yapılmıştır. B. sempervirens'te Fe (%428), Mn (%124) ve Mg (%16.7) uç alınmayan bitkilerde, Cu (%163.7) ve Zn (%165) ise uç alınan ve 2000 ppm uygulanan bitkilerde kontrolden yüksek bulunmuştur. Ca (%14.3) uç alınmayan ve 1000 ppm promalin uygulanan bitkilerde daha yüksek belirlenmiştir. P (%37.5) ve K (%48.8) uç alınmayan, N (%10.7) ve protein (%10.6) ise uç alınan ve 4000 ppm uygulanan bitkilerde en yüksek çıkmıştır. N (-%9.2) ve protein (-%9.4) uç alınmayan, Ca (-%18.2), Mg (-%16.7) ve P (-%6.5) ise uç alınan bitkilerde 2000 ppm promalin uygulamasında kontrolden daha düşük bulunmuştur. B. balearica türünde Fe (%50), Cu (73.4), Zn (216), Ca (%3.1) ve Mg (%10) uç alınan ve 2000 ppm promalin uygulanan bitkilerde kontrolden daha yüksek tespit edilmiştir. Mn (%15.8) ve K (%17.7) 4000 ppm'de, P (%28.6) ise 1000 ppm promalin uygulanan uç alınmayan bitkilerde en yüksek bulunmuştur. Fe (-%12.7), Ca (-%19.6) ve Mg (-%17.4) uç alınmayan, N (-%12.7) ve protein (-%12.8) ise uç alınan bitkilerde 2000 ppm promalin uygulamasında kontrolden daha düşük tespit edilmiştir. Klorofil artışında ise 4000 ppm promalin uygulaması daha etkili bulunmuştur. Bu sonuçlara göre bitkilere 2000 ppm promalin uygulamasının, besin elementi mobilizasyonu bakımından diğer uygulamalara göre daha etkili olduğu söylenebilir.Öğe Prostaglandin E1 maintains structural integrity of intestinal mucosa and prevents bacterial translocation during experimental obstructive jaundice(Taylor & Francis Inc, 2006) Gürleyik, Emin; Coşkun, Özgür; Üstündağ, Nil; Öztürk, ElifThe absence of bile in the gut lumen induces mucosal injury and promotes bacterial translocation (BT). Prostaglandin E (PGE) has a protective effect on the mucosal layer of the alimentary tract. We hypothesize that PGE1 may prevent BT by its beneficial action on the mucosa of the small bowel. Thirty Wistar albino rats were divided equally into 3 groups; Group 1 ( control) underwent sham laparotomy, group 2 obstructive jaundice (OJ) and group 3 ( OJ + PGE1) underwent common bile duct (CBD) ligation and transection. Groups 1 and 2 received; 1 mL normal saline and group 3 received 40 mg of the PGE1 analogue misoprostol dissolved in 1 mL normal saline administered by orogastric tube once daily. After 7 days, laparotomy and collection of samples for laboratory analyses were performed, including bacteriological analysis of intestine, mesenteric lymph nodes (MLNs), and blood, and histopathologic examination of intestinal mucosa to determine mucosal thickness and structural damage. Serum bilirubin and alkaline phosphatase levels confirmed OJ in all animals with CBD transection. The mucosal damage score was significantly reduced in jaundiced animals receiving PGE1 compared to jaundiced controls (2.15 +/- 0.74 vs 5.3 +/- 0.59; p <.00001) and mucosal thickness was greater ( 607 +/- 59.1 mu m vs. 393 +/- 40.3 mu m; p <.00001). The incidence of BT to MLNs decreased from 90% to 30% ( p <.02) when jaundiced rats received PGE1. PGE1 treatment reduced the detection rate of viable enteric bacteria in the blood from 60% to 10% ( p <.057). We conclude that administration of PGE1 provides protection against OJ-induced atrophy and damage of intestinal mucosa, and thereby prevents translocation of enteric bacteria to underlying tissues.Öğe Use of tissue culture in determining infection agent in pressure sore cases [Basi yaralarinda enfeksiyon ajanini belirlemede doku kültürünün kullanimi](2012) Türkseven, Arzu; Özçelik, Derya; Öztürk, Elif; Karadağ, Gülkan; Çakit, Hakan; Ankaralı, HandanPressure sore is the ischemic tissue damage due to the long-term exposure to the pressure. In pressure sore regions, infection development is common. In pressure sore cases, tissue cultures are recommended instead of swab cultures in determination of the pathogen to start accurate antibiotic treatment. We planned a study to determine the correct place to take the tissue cultures. We also aimed to compare the tissue culture results with the swab culture and blood culture results. Material and Methods: 18 superficial and 18 deep tissue cultures were received from 14 patients who had pressure sores. Besides, 9 swab cultures were received from 6 patients, simultanously. 16 blood cultures were received from 13 patients, simultanously. Blood samples were received from all patients for hemogram study. Results: Out of 36 tissue cultures taken either superficially or deeply from 14 patients, one type of bacteria was isolated in 19 tissue cultures, more than two types has been isolated in 12 tissue cultures and none in 5 cultures. There was no difference in terms of isolated bacteria types between deep and superficial tissue cultures except for 2 patients. There was no istatistically significant difference between superficial and deep tissue cultures in terms of isolated bacteria types. Out of 9 superficial swab cultures was received from 6 patients, at least two types of bacteria were isolated in 8 samples and they were all assessed as contamination. When we compare tissue culture and blood culture results of 13 patients; different microorganisms were isolated in 5 patients and the same microorganism was isolated only in 1 patient (Pseudomonas). Conclusions: Isolation of average 6 types microorganisms in swab cultures and average 1-2 types microorganisms in tissue cultures indicates that tissue cultures are more reliable and accurate tests in determining the pathogen in the pressure sores. As a result, we determined that there is no istatistically significant difference in terms of isolated pathogens between superficial and deep tissue cultures taken from pressure sore zones. Because of contamination, more than one kind of bacteria were isolated in swab cultures and therefore we concluded that tissue culture should be preferred instead of swab culture in pressure sores. At this study, no correlation regarding the isolated pathogen type between the tissue culture and blood culture was detected.Öğe Uzun Süre Hastanede Yatan Hastalarda Clostridium difficile Kolonizasyonunun Araştırılması(2017) Öksüz, Şükrü; Danış, Ayşe; Öztürk, Elif; Çalışkan, Emel; Akar, Nida Kılıç; Sungur, Mehmet AliAmaç: Clostridium difficile antibiyotik ile ilişkili ishal ve kolitlerin en önemli nedenidir. Dünyada önemli bir sağlık sorunu olan antibiyotik ile ilişkili ishal olgularının %15-30'undan sorumlu tutulmaktadır. Clostridium difficile enfeksiyonu hafif ishalden toksik megakolon oluşumuna kadar varan, değişken bir klinik tablo sergilemektedir İleri yaş, hastanede yatma ve özgün antibiyotiklere maruz kalma Clostridium difficile enfeksiyonu için en yaygın risk faktörleridir. Bu çalışmada uzun süre hastanede yatan hastalarda Clostridium difficile toksin A/B varlığı araştırılmıştır; bu tür bir araştırma bölgemizde daha önce hiç yapılmamıştır.Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma 1 Temmuz 2015 - 30 Eylül 2015 tarihleri arasında, Düzce Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde yapılmıştır. Yatarak tedavi gören, hastanede yatış süresi 72 saat olan 77 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Bu hastalarda enfeksiyon ya da kolonizasyon gelişiminde etkili olan risk faktörleri prospektif olarak sorgulanarak kaydedilmiştir. Çalışmaya alınan hastaların gaita örneklerinde Clostridium difficile toksin A/B varlığı ELISA yöntemi ile araştırılmıştır. Bulgular SPSS v.22 paket programı ile analiz edilmiştir. Bulgular: 77 hastaya ait 104 örneğin yalnızca üçü (%2,8) Clostridium difficile toksin A/B pozitif bulunmuştur. Pozitif bulunan üç hastada ortak özellik olarak, en az beş gündür yatarak tedavi görülmüş olması, altta yatan hastalıkların bulunması, ve antibiyotik ve proton pompa inhibitörü türü ilaç kullanımı dikkat çekmiştir.Tartışma ve Sonuç: Sonuçlarımız, hastanemizden ve bölgemizden bildirilen ilk veriler olması yönünden önemlidir. Çalışmamızda %2,8 olarak saptanan Clostridium difficile kolonizasyon oranı düşük olarak değerlendirilmiş ancak daha önce bölgemizde bu konuda yapılmış bir çalışmaya ulaşılamadığından karşılaştırma imkanı olmamıştır. Bu konuda farklı yöntemler kullanılarak, geniş örneklem grupları oluşturularak, çok merkezli çalışmalar yapılmasının faydalı olacağı düşünülmüştür